Âhiret Âleminden İbretlik Konuşma

Müddessir suresi 42. ayeti nasıl anlamalı ve amel etmeliyiz? Ahiret aleminden nakledilen ibretlik konuşma ve günümüze mesajlar...

İnsan, evlâdından ayrılmak istemez.

Unutmamalıdır ki;

AHİRET ALEMİNDEN İBRETLİK KONUŞMA

Esas ayrılık âhirette olacaktır.

Müddessir Sûresi’nde âhiret âleminden şu ibretlik konuşma nakledilir:

Âhirette cennetlikler, cehennemliklere sorarlar:

“–Sizi Sekar cehennemine (yakıp kavurucu ateşe) sürükleyen nedir?” (el-Müddessir, 42)

Onlar da şöyle cevap verirler:

“–Biz namaz kılanlardan değildik.”

Birinci madde: Namaz.

Demek ki;

Bir anne-babanın en çok ehemmiyet vermeleri gereken husus, evlâdını ufak yaşlardan itibaren namaza alıştırmalarıdır.

Cehennemliklerin saydığı ikinci sebep şöyledir:

“Yoksulu da doyurmazdık. (Yani yalnız kendimizi düşünürdük, muhtaçlara merhamet etmezdik.)

Demek ki;

Evlâtlarımızı erken yaşlardan itibaren cömertliğe de alıştırmamız zarûrîdir.

Çocuklarımıza harçlık verirken, paranın bir kısmını da, imkânı olmayan arkadaşlarına ikrâm etmek, muhtaçlara tevzî etmek üzere tembih ederek vermek bu hususta güzel bir tâlim ve terbiyedir.

Hasta komşumuza, akrabamıza bir çorba yapıp onu evlâdımızla göndermeliyiz. Yaşlı insanlara yardım etmelerini temin etmeli, fedâkârlıklara alıştırmalıyız.

TEŞVİK ETMENİN ÖNEMİ

Pederim Musa Efendi, bize önceden hazırladıkları bozuk paraları verir ve Bursa Ulu Cami, Emir Sultan Camii gibi mâbedlerin çıkışında o devirde çokça bulunan sâillere ikrâm etmemizi isterlerdi. Biz o ikramları verdikçe, o mahrumlar çok sevinir, sırtımızı okşar, hayır-duâlar ederlerdi. Biz de çocukluk sâfiyetiyle bundan güzel bir heyecan ve saâdet duyardık.

Cehennemliklerin saydıkları üçüncü sebep ise şudur:

“Bâtıla/azgınlığa dalanlarla birlikte biz de dalardık.

Demek ki;

Evlâtlarımıza bâtılın ne olduğu öğretip, ondan uzak durmalarını telkin etmemiz lâzımdır. Bâtıldan, fısk u fücurdan uzak durmalarını sağlayacak bir şahsiyet ve karakter kazandırmamız lâzımdır.

Evlâtlarımıza İslâm karakter ve şahsiyetini mîras bırakamazsak, -Allah korusun- îtikatlarını da kaybederler ki, dördüncü sebep de budur:

“Hesap gününü de yalan sayardık. (Fakat) sonunda ölüm gelip çattı!..” (el-Müddessir, 43-47)

Maalesef bugün gençliğin kafelerde ömür tükettiğini görüyor ve duyuyoruz. Baştan bu mekânların birer kıraathâne olacağı, gençlerin buralarda ders çalışıp, kültürlerini artıracakları söylenmişti. Lâkin hiç öyle olmadı.

Kafeler;

  • Nargile ve benzeri kötü alışkanlıkların yayıldığı,
  • Kız-erkek ihtilâtının normalleştirildiği,
  • Kıymetli vakitlerin ziyân edildiği,
  • Mâlâyânî, miskinlik ve tembellik vasatları,
  • Dedikodu, gıybet ve nemîme mekânları oldu.

Evlâtlarımızı, bâtıla meylettiren menfî mekânların her türlüsünden muhafaza etmeliyiz.

Kur’ân rûhâniyetinden mahrum kalmış bir toplumun hayatı; ikbal güneşi batmış, karanlık bir hayatın kâbuslu gecesine benzer.

Anne-babasının ardından duâ eden, hayırlı evlât ise, ebeveyni için rahmettir.

Hadîs-i şerifte buyurulur:

Yedi şey vardır ki, kul vefâtından sonra kabrindeyken de bunların ecri kendisine ulaşır:

  • Öğrettiği ilim,
  • Akıttığı su,
  • Açtığı su kuyusu,
  • Diktiği meyve ağacı,
  • İnşâ ettiği mescid,
  • Mîras bıraktığı Mushaf-ı Şerif,
  • Vefâtından sonra kendisi için istiğfâr edecek hayırlı evlât.” (Beyhakî, Şuab, III, 248; Heysemî, I, 167)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2024 Ay: Nisan, Sayı: 230

İslam ve İhsan

AHİRET YOLCULUĞU

Ahiret Yolculuğu

AHİRET AZIĞI

Ahiret Azığı

AHİRET VE HALLERİ

Ahiret ve Halleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.