Zimmet Ne Demek? Zimmet Ne Anlama Gelir?

Zimmet ne demek? Zimmet kelimesinin anlamı nedir? Zimmet kelimesine örnek cümleler...

Zimmet: Üstlenilen, yerine getirilmesi gereken şey. Leh ve aleyhteki hakların geçerli olması ve gerçekleşmesi. Borç. Koruma, himâye anlamlarına gelmektedir.

ZİMMET KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Öte yandan yüce dînimiz İslâm, dünya tarihinde görülmemiş bir “Kardeşlik” hukûku getirmiştir. Yani İslâm, mü’minleri kardeş kılmış, onları birbirine zimmetlemiş, din kardeşinin derdiyle dertlenmeyi uhrevî bir mes’ûliyet kılmıştır.

*****

Varlıklı kimseler, kendilerini fukarânın yerine koymayı bilmeli ve; “Rabbimiz bizi onların durumunda, onları da bizim durumumuzda yaratabilirdi.
Mâdem bize imkân bahşedip onları muhtaç kıldı, demek ki onları bize emânet etti, zayıfları güçlülere zimmetledi, bizi onlardan mes’ul kıldı ve bize bahşettiği nîmetlerin şükrânesi olarak, onlara infâk etmemizi emretti...” diye düşünmelidirler.

*****

Mü’min, imkânlarının ulaşabildiği her yerdeki din kardeşlerini kendisine zimmetli bilmeli, onların ıztırâbını sînesinde hissetmelidir. Zira en büyük rehberimiz olan Rasûlullah (s.a.v) örnek hayatı da, bu ahlâkın zirve tezâhürleriyle doludur. Nitekim O Rahmet Peygamberi, hayatı boyunca ümmetinin kurtuluşu için, nice ezâ ve cefâlara katlanmış, dertli gönülleri huzura kavuşturmadan, kendi gönlü aslâ huzur bulamamıştır.

*****

Bütün varlıkların yaratıcısı ve sahibi Cenâb-ı Hak’tır. Allâh’ı seven, O’nun mahlûkâtını da sever. Sevmek ise, içi boş bir sözden ibâret değildir.
Gerçek bir muhabbet, sevdiğinin derdiyle dertlenip onu kendine zimmetli bilmek, onun uğrunda cân u gönülden fedakârlık göstermek ve elindeki
nîmetleri onunla seve seve paylaşabilmektir.

*****

Oʼnun ümmeti olarak bize düşen vazife de; ilâhî sır, hikmet ve hakikatler dershânesi olan bu cihanda idrâk ettiklerimizi yalnızca kendimize hasretmeyip ondan mahrum gönülleri de o hakikatlerle buluşturabilme heyecanıyla hizmet etmektir. Bu sebeple mesʼûliyet alanımıza giren, bu cihan dershanesindeki her «Talebeyi Nîmet Bilmek», onların bize zimmetli kılındığını idrâk etmek ve Cenâb-ı Hakkʼın bizleri onlar vesîlesiyle imtihan etmekte olduğunu unutmamak îcâb eder.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.