Zikir Nasıl Yapılır?

Allahʼı nasıl zikretmeliyiz?

Zikir; kuru kuruya bir tekrarlama faaliyeti değildir. Bilâkis gerçek bir zikir, Hakk’ın azametini tefekkür etmek, ilâhî kudret akışları karşısında duyguları derinleştirmek, gönlü mâsivâdan, yani Allahʼtan uzaklaştıracak her şeyden arındırıp Hak’ta fânî olmak ve dâimâ Allah ile beraberliği temin ederek zikretmektir.

Gerçek bir zikir, maddî-mânevî belâlara karşı bir zırh olabilir. Bunun içindir ki; “yeryüzünde «Allah Allah» denildiği sürece kıyâmetin kopmayacağı” [1] yönündeki nebevî beyânı, böyle bir kalbî rikkatle zikredenler var oldukça kıyâmetin kopmayacağı şeklinde anlamak da mümkündür.

ALLAH NASIL ZİKREDİLİR?

Rabbimiz, kendisini nasıl zikretmemiz gerektiğini şöyle bildirmektedir:

“Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle, sabah-akşam Rabbini an. Gâfillerden olma!” (el- A’râf, 205)

“Rabbinin ismini zikret ve bütün varlığınla O’na yönel.” (el-Müzzemmil, 8)

Yani zikir esnâsında bütün varlığımızla Allâh’a yönelmeliyiz. Zikirden murâd edilen de, daha ziyâde kalbin zikridir. Kalbin uyanması, gaflet tozlarından silkelenmesi, haşyetle titreyip ürpermesi ve Allâh’ın nûruyla nurlanması için kâmil mânâda îfâ edilen bir zikrin feyz ve rûhâniyetine ihtiyaç vardır.

SALİH İNSANLARI NASIL AYIRT EDEBİLİRİZ?

Nitekim Hak dostlarından Abdullah bin Hubeyk’e;

“Sâlih insanları nasıl ayırt edebiliriz?” diye sordular. Cevâben buyurdu ki:

“Sâlih insanların güzel âdetlerinden biri, Allah Teâlâ’yı gece-gündüz anmalarıdır. O’nu anmak, kalp ve dil ile olur. Ancak kalbin zikri daha üstündür… Kalplerinizi, Allah Teâlâ’yı anmakla diriltiniz. O’nun korkusuyla doldurunuz. O’nun sevgisiyle nurlandırınız. O’na kavuşma arzusuyla sevindiriniz ve biliniz ki; O’na olan sevginiz derecesinde yükselir, niyetlerinizin doğruluğu ile nefsinizi kahreder, şehvetlerinizi yenip amellerinizi temiz kılabilirsiniz…”

Öte yandan, zikrullah anahtarları olan Hak dostlarının kalpleri, zikirle ihyâ olup hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden ayırt edebilecek bir nûra kavuşmuş olduğundan, hakkın ve hayrın en şaşmaz pusulası durumundadır. Bu sebeple ihtilâf ve tereddütlerin hâllinde, böylesi zevâtı arayıp bulmak ve onların görüşlerine îtibar etmek îcâb eder. Nitekim âyet-i kerimede buyrulur:

“...Şâyet bilmiyorsanız zikir ehline sorunuz!” (en-Nahl, 43; el-Enbiyâ, 7)

Dipnot

1. Bkz. Müslim, Îman, 234.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakından 2, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

ZİKİR NEDİR?

Zikir Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • İhtilafa, tereddüte düştüğümüz konularda önce ayet ve hadislere göre asrı saaded dönenemi, cumhurun görüşüne göre hareket edilmelidir. ayet ve hadiste bulamaz isek kuran ve sünnet ehlinden olan birçok kişiye sormalı hangisi gönlümüze yatarsa onu yapmalıyız. Soracağımız konu din ile ilgili ise din Alimlerine sorulmalı, matematik, fizik, kimya, ile ilgili ise hocasına, profösörüne sorulmalı, inşaat, demir, çimento, boya badana işleri ise inşaatla uğraşan ustasına veya mühendislere sorulmalı. Nalbant a, diş tedavisi için gitmek nekadar isabetli olabilirki? kısaca sorulacak, danışılacak, doğru karar vermede, yardım edebilecek, konu hakkında kim ehil ise ona sorulmalıdır. doğruyu eğriden bilenler o konuda uzman olanlar ayırabilir. en doğrusunu Allah bilir. İnsan oğlu, peygamberler dahi yanılabilir. Yanılmaz, unutmaz, eksiksiz olan sadece Allah dır. Nahl 43:(Ey Muhammed,) Biz senden önceki çağlarda da, kendilerine vahyettiğimiz (ölümlü) adamlardan başka kimseyi (elçi olarak) göndermedik; bu konuda yeterli bilgiye sahip değilseniz, vahyedilmiş önceki kitaplara bağlı kimselere sorun, Enbiya 7:Biz, senden önce de, ancak kendilerine vahy ettiğimiz bir takım (senin gibi) erkek peygamberler gönderdik. Haydin, kitab ehli olanların alimlerine sorun, eğer bilmiyorsanız.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.