Zekât: İslam’ın Dayanışma Köprüsü

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu haftaki cuma hutbesi “Zekât: İslam’ın Dayanışma Köprüsü” başlığıyla yayınlandı.

“Zekât: İslam’ın Dayanışma Köprüsü” başlığıyla yayınlanan bu haftaki cuma hutbesinde, İslam’ın beş temel esasından biri olan zekâtın, Müslümanlar arasında bir kardeşlik köprüsü olduğu ifade edildi.

Zekâtın, dinen zengin sayılan bir müminin, malının belli bir kısmını ihtiyaç sahipleriyle paylaşması anlamına geldiği ve birlik ve beraberliğimizi pekiştirdiği, kardeşliğimizi güçlendirdiği belirtildi.

31.03.2023 tarihli cuma hutbesi...

ZEKÂT: İSLAM’IN DAYANIŞMA KÖPRÜSÜ

Muhterem Müslümanlar!     

Bizler, bu dünyada Rabbimizin nimetlerinin emanetçisiyiz. Ve biliyoruz ki her nimetin kendi cinsinden bir şükrü vardır. Kalbimizin şükrü Yüce Allah’a imandır. Dilimizin şükrü hakikate tercüman olmaktır. Bedenimizin şükrü ibadetlerdir. Malımızın şükrü ise zekâttır, sadakadır.

Aziz Müminler!

İslam’ın beş temel esasından biri olan zekât, Müslümanlar arasında bir kardeşlik köprüsüdür. Dayanışma ve paylaşmanın en güzel göstergelerinden biridir. Zekât, insanı felaha, toplumu refaha ulaştıran bir ibadettir. Cenâb-ı Hakk’a teslimiyetimizin, kardeşlerimize karşı samimiyetimizin tezahürüdür.

Zekât, bir garibin duasından nasip almak, bir muhtacın sofrasında iftar sevinci olmaktır. Kırık bir kalbe merhem, mahzun bir gönle derman olmaktır. Bir yetimin başına dokunan şefkat eli, bir mazlumun aşına katık olmaktır.

Kıymetli Müslümanlar!

Zekât, dinen zengin sayılan bir müminin, malının belli bir kısmını ihtiyaç sahipleriyle paylaşmasıdır. Aslında mümin, zekât vermekle muhtaç kardeşinin hakkını teslim etmiş olur. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de muttaki kulları hakkında şöyle buyurur: وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ “Onların mallarında, muhtaç ve yoksulların da hakkı vardır.”[1]

Değerli Müminler!

Yüce Rabbimiz hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Hayır yolunda her ne harcarsanız Allah, onun daha iyisini verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”[2] Bu ayet-i kerime bize öğretiyor ki; zekât, malı asla eksiltmez, bilakis bereketlendirir ve ahiret azığına dönüştürür. Kişiyi dünyanın esiri olmaktan kurtarır, gerçek özgürlüğe ulaştırır.

Zekât, toplumsal barışın teminatıdır. Bu eşsiz ibadet, birlik ve beraberliğimizi pekiştirir, kardeşliğimizi güçlendirir. Cimrilik ve dünyevileşme gibi kötü huylardan arındırır. Mümini günahlardan temizler, Rabbinin rızasına ve mağfiretine kavuşturur. Peygamber Efendimiz (s.a.s) zekâtın bu güzelliğini bize şöyle haber verir: “Su, ateşi nasıl söndürüyorsa zekât da günahları öylece silip yok eder.”[3]

Kıymetli Kardeşlerim!

Yardımlaşma ve dayanışma ihtiyacının daha da arttığı Ramazan günlerinde zekâtlarımızla bereketlensin kazançlarımız. Huzur ve sevinçle dolsun yuvalarımız. Rahmet ve merhamet kaplasın çevremizi. Yetim ve öksüzlerin sevincinde arayalım Allah rızasını. Muhtaç kardeşlerimizin duasında bulalım dünya ve ahiret mutluluğunu. İnfakın da bir ahlakı olduğunu unutmayalım. Zekât ibadetini ifa ederken de nezaket ve zarafeti kuşanalım. Gerçek ihtiyaç sahiplerini araştıralım. Yardımlarımızı onlara ulaştırmaya devam edelim.

Aziz Müslümanlar!

Türkiye Diyanet Vakfımız, her yıl olduğu gibi bu Ramazanda da “Kardeşliğimiz Zekâtla Bereketlensin” çağrısıyla zekât ibadetine dikkat çekmektedir. Hayırsever milletimizin emanet ettiği zekâtları başta deprem mağduru kardeşlerimiz olmak üzere ihtiyaç sahipleriyle buluşturmaktadır. Sizler de müftülüklerimiz aracılığıyla, din görevlilerimiz rehberliğinde ya da Vakfımızın kurumsal internet sitesi üzerinden zekât seferberliğimize katkıda bulunabilirsiniz. Ayrıca bugün Cuma namazından sonra Vakfımızın deprem mağduru kardeşlerimize yönelik yürüttüğü faaliyetlerde ve eğitim hizmetlerinde kullanılmak üzere yardımlarınıza müracaat edilecektir. Yüce Rabbimiz yaptığımız ve yapacağımız yardımlarımızı kabul buyursun.

Dipnotlar:

[1] Zâriyât, 51/19. [2] Sebe’, 34/39. [3] Tirmizî, Cum’a, 79.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İslam ve İhsan

DEPREMZEDELERE ZEKAT VERİLİR Mİ?

Depremzedelere Zekat Verilir mi?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.