Yüzakı'ndan "sır ve Hikmet İncileri"

Hak dostlarının müstesnâ simâsı Hazret-i Mevlânâ’nın ölümünden bugüne sekiz asır geçti. Fakat o güzel hak dostu, hâlâ dipdiri bizim aramızda yaşıyor. Mesnevi hem kendisinin ait olduğu mü’min nesiller tarafından hem de yabancı ülkedeki nesiller tarafından en çok okunan eserler arasında. O Hazret-i Mevlânâ ki, sırlı gönül deryasında ne inciler, ne mercanlar buldu kim bilir? Nurettin Topçu’nun deyimiyle biz onu ancak vüs’atimizce anlayabiliyor, kendimizce anlamlandırıyoruz. Bütün mesele de bu tecelliye ulaşarak hayatı son nefese kadar sır ve hikmet incileri devşirerek yaşayabilmekte zaten. İşte bu gaye etrafında Osman Nuri Topbaş Hocaefendi tarafından hazırlanan “Sır ve Hikmet İncileri” kitabı da Hazret-i Mevlânâ’nın izinde, sır ve hikmet dolu bir gönül eseri.

Aylık edebiyat ve şiir dergisi olarak yayın hayatına devam eden Yüzakı Dergisi, bu yıl abonelerine Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendi’nin kaleme aldığı Hazret-i Mevlânâ’nın Gönül Deryasında “Sır ve Hikmet İncileri” kitabını hediye ediyor.

BENİM GERÇEK KABRİM ARİFLERİN GÖNÜLLERİNDEDİR

Hazret-i Mevlânâ şöyle diyor:

“Öldükten sonra benim mezarımı yeryüzünde aramayın.

Benim gerçek kabrim ariflerin gönüllerindedir!”

Ârif gönüller… Kalplerini Hakk’ın nuru ile cilalamış bahtiyarlar. Nefsani arzularını bertaraf etmiş tertemiz ruhlar. Onlar, Hak dostları. Hak dostları ise Allah Rasûlü’nün zamana yayılan varisleri. Onlar, nefislerini Hakk’a kurban ederek birer ebediyet tesbihi halinde sonsuzlaştıranlar.  Bu sebeple onlar; ceset itibarıyla ölseler de ruh itibarıyla hayatlarını devam ettirenler. Bu kıymetli kitap da bu anlamda Hazret-i Mevlânâ’nın izinde, Şâh-ı Nakşibend yolunda sır ve hikmet dolu bir gönlün eseri…

Bütün mesele, hayatı son nefese kadar böyle gönüllerden sır ve hikmet incileri devşirerek yaşayabilmek. Tıpkı Yaman Dede gibi…

HAZRET-İ MEVLÂNÂ VE MESNEVÎ’Sİ, BENİM ELİMDEN TUTTU

Yakın tarihimizin bağrı yanık peygamber âşıklarından olan Yaman Dede, Müslüman olmadan önce bir Ortodoks Hristiyan olarak yaşıyordu. Hazret-i Mevlânâ’nın Mesnevî’sini okuduktan sonra aldığı ilham ile hidâyete mazhar oldu. Bu mazhariyetin minneti içinde hocalık yaptığı imam-hatip lisesi talebelerine şöyle derdi:

“–Bana niçin Mesnevî’yi çokça okuduğumu soruyorsunuz. Niçin okumayayım ki, ben bir Ortodoks olarak yaşarken Hazret-i Mevlânâ ve Mesnevî’si, benim elimden tuttu ve doğru Âlemlere Rahmet Fahr-i Kâinat  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in vuslat eşiğine götürdü. O mübârek eşikte sonsuz kurtuluşumuzun sırrı olan aşk-ı Muhammedî’yi kana kana içirdi…”

Onun da ardından, bu fânî âlemde yaşadığı o ebedî aşktan hoş bir sadâ kaldı:

Susuz kalsam, yanan çöllerde can versem elem duymam,

Yanardağlar yanar bağrımda, ummanlarda nem duymam,

Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Rasûlâllâh!..

GÖNÜL YAZILARINDA SIR VE HİKMET İNCİLERİ

İnsanların selde sürüklenen yığınlar gibi nefsânî çalkantılar ve sakat felsefelerin çıkmaz sokaklarında boğulduğu zamanımızda akıl da, gönül de, maddenin pençesinde zaafa uğruyor.

Bu sebeple kitap bizi; yeniden Bahâeddin Nakşibend, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Abdülkadir Geylânî ve emsâli Hak dostlarının ibretli ve hikmetli nasihatlerine gönül yolculuğuna çıkartıyor. Hikmetli söz ve davranışlardan örneklerle bizleri hakikati keşfetmeye, sırrı çözmeye yönlendiriyor.

Osman Nuri Topbaş Hocaefendi’nin Yüzakı Dergisinde “Hazret-i Mevlânâ’nın Gönül Deryasında Sır ve Hikmet İncileri” köşesinde her ay kaleme aldığı gönül yazılarının ve sohbetlerinden oluşan makalelerinin bir araya getirilmesinden oluşan “Sır ve Hikmet İncileri”, dünyayı gönül gözüyle görmek isteyenlere kılavuzluk edecek yazılardan oluşuyor.

Sır ve Hikmet İncileri, Osman Nuri Topbaş, 337 Sayfa, Yüzakı Yayıncılık

Kitabı temin etmek için tıklayınız

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.