Yalnız Peygamberimize Has Olan Şeyler

Hasâisü’n-Nebî ne demektir? Yalnız Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’e has / mahsus olan ameller.

Hasâisü’n-Nebî, “Allah’ın sadece Hz. Muhammed sallâllâhu aleyhi ve sellem’e lutfettiği özellikler, O’na mahsus amelleri”i ifade eder.

HASÂİSÜ’N-NEBÎ NE DEMEKTİR?

Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’in bazı fiilleri, sâir insanlar için emsal değildir. Bunlara “Hasâisü’n-Nebî” denilir. Zira bunlar, ancak nübüvvet kudretiyle icrâ edilebilecek olan, yalnız Efendimiz’e has, O’na mahsus amellerdir.

YALNIZ PEYGAMBERİMİZE MAHSUS OLAN AMELLER

Bunları kısaca şöyle sıralayabiliriz:

  1. Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, maddî bir miras bırakmamıştır. Ancak bu hâli, ümmetine tavsiye etmemiştir. Bütün malını vasiyet etmeyi de men etmiş, üçte birden fazlasını vasiyet edebilmeyi, vârislerinin de bunu kabul etmesi şartına bağlamıştır.[1]

Peygamberlerin mirası; ilim, irfan ve yetiştirdikleri kâmil insanlardır. Dolayısıyla her mü’minin, evlâdına İslâm karakter ve şahsiyetini miras bırakma azminde olması gerekir.

  1. Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz “savm-ı visâl” yani üst üste iftarsız birkaç gün oruç tutmuş, fakat ümmetini böyle yapmaktan men etmiştir.[2]

Teheccüdün de Rasûlullâh’a farz olduğu bildirilmiş, ümmete ise müekked bir sünnet kılınmıştır.[3]

  1. Peygamber Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem kendisi ve âile efrâdı için “zekât” almayı yasaklamıştır. Hayatı boyunca ne kendisi zekât almış ve ne de âile efrâdına aldırmıştır. Hattâ bu yasağın, kıyâmete kadar bütün nesline de şâmil olduğu, İslâm âlimlerince ittifakla kabul edilmiş bir husustur.

Bugün bile Hazret-i Hasan’ın zürriyetinden gelen “şerifler” ve Hazret-i Hüseyin’in neslinden olan “seyyitler” zekât kabul etmezler.

Bunun bir hikmeti de şudur ki eğer Ehl-i Beyt zekât alsa, herkes zekâtlarını onlara vermek ister ve ümmetin fakirleri mahrum kalırlardı.

Ayrıca ümmetin en şereflileri olan Ehl-i Beyt’in, zengin müslümanların zekâtıyla geçiniyor olması gibi bir vaziyette bulunmaları da arzu edilmemiştir. Nitekim Osmanlı’daki “Nakîbü’l-Eşraflık” sistemi, Ehl-i Beyt’in maddî ve mânevî bakımdan kötü bir duruma düşmelerine mahal vermemek için kurulmuş olan hususî bir müessesedir.

Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz ve Ehl-i Beyt’in zekât husûsundaki bu durumu da ümmet-i Muhammed için emsal değildir.

  1. Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’in ümmete emsal teşkil etmeyen diğer bir husûsiyeti de O’nun dörtten fazla hanımla evlenmesi ve mübârek zevceleri, ümmetin anneleri oldukları için, onların kendisinden sonra ümmete haram olmalarıdır.[4]

Dipnotlar:

[1] Bkz. Buhârî, Cenâiz 36, Vesâyâ 2; Müslim, Vasıyyet, 5. [2] Bkz. Buhârî, Savm, 48. [3] Teheccüdün fazîletine dâir pek çok hadîs-i şerîf mevcuttur. Bunlardan ikisinde şöyle buyrulmaktadır: “Yeniden dirilme günü çok sıcak bir gündür. O gün ferahlamak için şimdiden oruç tut! Kabir yalnızlığı için gece karanlığında iki rekât (teheccüd) namazı kıl!..” (İbn-i Ebi’d-Dünyâ, Kitâbü’t-Teheccüd; Gazâlî, İhyâ, I, 354) “Gece ibadetine dikkat ediniz! Çünkü o, sizden önceki sâlih kimselerin âdetidir. Şüphesiz gece ibadete kalkmak, Allâh’a yaklaşmaya vesîledir. (Bu ibadet) günahlardan alıkoyar, hatâlara keffâret olur ve bedenden dertleri giderir.” (Tirmizî, Deavât, 101) [4] Tafsilât için bkz. Erdinç AHATLI, “Hasâisü’n-Nebî”, TDV, XVI/277-281.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam Tefekkür Ufku, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZİN ÖZELLİKLERİ VE GÜZELLİKLERİ

Peygamber Efendimizin Özellikleri ve Güzellikleri

PEYGAMBERİMİZİN KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

Peygamberimizin Kişisel Özellikleri Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.