Vâkıa Suresi 75. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Vâkıa Suresi 75. ayeti ne anlatıyor? Vâkıa Suresi 75. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Vâkıa Suresi 75. Ayetinin Arapçası:

فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَوَاقِعِ النُّجُومِۙ

Vâkıa Suresi 75. Ayetinin Meali (Anlamı):

Yıldızların düştüğü yerlere ve peyderpey inen Kur’an’ın her bir bölümüne yemin ederim.

Vâkıa Suresi 75. Ayetinin Tefsiri:

اَلنُّجُومُ  (nucûm), yıldız mânasındaki اَلنَّجْمُ  (necm) kelimesinin çoğulu olup “yıldızlar” demektir. مَوَاقِعُ (mevâkı) ise “bulunulan yer, doğuş yeri, batış yeri, düşüş yeri, menzil” gibi anlamlara gelen “mevkı” kelimesinin çoğuludur. Kur’ân-ı Kerîm’in peyderpey inen her parçasına da “necm” ve “nücûm” denilmektedir. Buna göre buradaki yemini iki türlü yorumlamak mümkündür:

        Allah Teâlâ yıldızların doğdukları ve battıkları yerlere, gökteki mevzi, menzil ve yörüngelerine, kayıp düştükleri yerlere veya kıyâmet günü döküldükleri sıra düşecekleri mevkilere yemin etmekte, bu yeminin gerçekten pek büyük bir yemin olduğunu bildirmekte, peşinden de yeminin cevabı olarak Kur’an’ın çok şerefli bir kitap olduğunu ve korunduğunu haber vermektedir.

Yıldızlar ve yıldızların doğup battıkları yerler ile Kur’an’ın Kerîm ve onun âyetlerinin indirilişi arasında şöyle bir irtibat kurulabilir: Yıldızlar âleminde nasıl ince ve dakîk ölçüler üzerine kurulmuş son derece sağlam, düzenli ve birbiriyle irtibatlı bir nizam varsa, Kur’ân-ı Kerîm de aynı şekilde hem lafız hem de mâna cihetiyle sağlam, düzenli ve birbiriyle irtibatlı eşsiz bir nizama sahiptir. Çünkü kâinattaki bu yıldızlar sistemini yaratan da, Kur’ân-ı Kerîm’i inzâl eden de aynı zattır. Yıldızlar, aslında birbirlerine sıkıca bağlı bir sistem içinde oldukları halde, gökte nasıl yayılmışlarsa ve zâhirde sanki hiçbir bağlantıları yokmuş gibi görünüyorlarsa, Kur’ân-ı Kerîm’in ayetleri ve konuları, zâhiren dağınık gibi görünse de, aynı şekilde birbirlerine bağlı, uyum ve âhenk içindedir. Bir hayat nizamını öğreten bu kitaptaki nizam, sağlam bir akîdeye dayalı ahlâk, ibâdet, muamelât, medeniyet, iktisat, siyaset, adâlet, barış ve savaş kanunlarını, kısaca hayatın tüm yönlerini şumûlüne almaktadır. Bu hayat nizamının el kitabı mâhiyetindeki bu kitapta emredilen tüm talimatlar birbiriyle son derece uyum içinde olmalarına rağmen ayrı mahal ve mevkilerde indirilmiştir. Ayrıca bu yıldızlar nizamı insanların müdâhalesinden bağımsız olup, nasıl kendisinde hiç bir değişiklik yapılamazsa, Kur’ân-ı Kerîm de aynı şekilde sapasağlam ve dosdoğru bir yol gösterici olup, hiç kimsenin onda bir değişiklik yapma imkânı bulunmamaktadır.

        Allah Teâlâ burada Kur’ân-ı Kerîm’in nâzil olan her parçasına, onun nâzil olduğu yere yemin etmiş de olabilir.

Buna göre “nucûmün mevkileri”nden maksat; Peygamberin ve hafızların kalpleri, yazıldıkları sahifeler, ayetlerin ifade ettiği mânalar, yahut âyetlerin nüzûlüne sebep olan hadiseler ve hükümlerdir. Bu yeminle Kur’an’ın şerefini ve yüceliğini bildiren cevabı arasındaki irtibat zaten açıktır.

Devam eden âyetlerde Kur’an’ın şerefi ve bir kısım özellikleri şöyle haber verilir:

Vâkıa Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Vâkıa Suresi 75. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.