Türk Dili Konuşan Ülkelerden “Türk Devletleri Teşkilatı”na

Ekonominin sıklet merkezinin Asya'ya kaydığı bir dönemde, Avrupa-Asya arasındaki İpek Yolu güzergahında yer alan büyük Türkistan coğrafyasındaki iş birlikleri Türk dünyasına önemli imkanlar sağlayacaktır.

Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Cengiz Tomar, 12 Kasım 2021’de İstanbul’da toplanan Türk Konseyi 8. Zirvesi’nde alınan tarihi kararları değerlendirdi:

Bağımsızlıklarının 30. yılını kutlayan Türk Cumhuriyetleri ve 2009’da kurulan Türk Konseyinin bu kadar kısa sürede “Türk Devletleri Teşkilatı”na dönüşmesinin yakın zamanlara kadar hayal dahi edemeyeceğimiz tarihi bir gelişme olduğunu belirtmek gerekir. 21. yüzyılda ekonominin sıklet merkezinin Asya’ya kaydığı bir dönemde, Avrupa-Asya arasındaki İpek Yolu güzergahında yer alan büyük Türkistan coğrafyası ile Türkiye ve Azerbaycan’ın 2040’a kadar entegrasyonu, halihazırda 300 milyon nüfusa, 4,5 milyon kilometre karelik bir alana ve 2 trilyon dolarlık bir ekonomiye sahip olan Türk dünyasına 21. yüzyılda önemli imkanlar sağlayacaktır.

Türk Konseyinin bu kadar kısa sürede “Türk Devletleri Teşkilatı”na dönüşmesi, kurumsal değişim ve gelecek açısından büyük anlamlar taşıyor.

RUSYA’NIN TÜRKİSTAN COĞRAFYASINDAKİ AMACI

Şüphesiz bu zirvedeki en önemli gelişme konseyin isminde yapılan değişikliktir. Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi adının Türk Devletleri Teşkilatı’na evirilmesi, tarihi ve köklü bir dönüşümü ifade ediyor. Zira “Türk dili konuşan ülkeler”, “Türk dilli halklar” ve “Türkçe konuşan halklar” tabirleri, Büyük Türkistan coğrafyasını işgal eden Rusya’nın 19. yüzyıldaki ünlü Türkoloğu Nikolay İvanoviç İlminski’nin Türk lehçelerini farklı diller haline getirmek suretiyle Türk halklarını bölerek Ruslaştırma faaliyetlerini hızlandırmayı hedefleyen eğitim metoduna dayanıyordu. Bu isim değişikliğiyle Türkistan coğrafyasında yaygın olarak kullanılan “Türk Dilli Halklar ve Ülkeler” tabirleri yerlerini “Türk Halkları veya Devletleri”ne bırakmış oldu. Bu değişikliği sembolik isim değişiminden ziyade köklü bir zihniyet dönüşümü olarak değerlendirmek gerekir. Buna ilave olarak, kurul manasına gelen iş birliği konseyinin de teşkilata dönüşmesi, kurumsal değişim ve gelecek açısından büyük anlamlar taşıyor.

LİDERLERİN MESAJLARI

Zirvenin açılış konuşmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) haklı davasının tanınması meselesine değinmesi siyasi açıdan ehemmiyet arz ediyor. Teşkilat üyesi ülkeler arasındaki ticaret hacminin istenen düzeye gelememiş olmasının vurgulanması da not edilmesi gereken bir nokta.

Türk dünyasının birlik ve beraberliği hususunda çok önemli hizmetleri olan Kazakistan’ın kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev zirveye video konferans yoluyla katıldı. Nazarbayev’in, “Bu zirve ile dünyadaki tüm kardeş halklarımıza, Türk medeniyetinin yeniden canlanmaya başladığını ve Türk devletlerinin bir araya gelerek yeni gündem maddesini ve ideolojisini kurdukları mesajını iletebiliriz.” şeklindeki ifadesi, zirvede alınan kararların ana fikrini oluşturuyor. Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’in “Kazak kardeşlerine bağrını açan” Türkiye’nin Adnan Menderes dönemine vurgu yapması da oldukça değerli.

Zirvenin sonuç bildirgesinde Azerbaycan’ın Karabağ zaferi ve haklılığının teşkilat üyesi devletlerce tescil edilmesi, bundan sonra üye ülkelere yapılacak tehditlere karşı caydırıcılık özelliği taşıyor.

Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı Türk dünyasının lideri olarak tavsif etmesi calib-i dikkatti. Başından beri Türk Konseyine ihtiyatlı yaklaşan Türkmenistan’ın Devlet Başkanı Kurbankulu Berdimuhammedov’un tarihi kararların alındığı ve konseyin Türk Devletleri Teşkilatına dönüştüğü bu zirveye katılması ve Türkmenistan’ın da gözlemci üye olması, Türk dünyasının birlik ve beraberliği için umut vadediyor.

2040 TÜRK DÜNYASI VİZYONU

Nursultan Nazarbayev tarafından başlatılan ve Türk dünyasının entegrasyonuna rehberlik edecek olan “2040 Türk Dünyası Vizyonu”nun kabul edilmesi üye ülkeler arasındaki iş birliğinin somutlaşmasına hizmet edecek bir yol haritası niteliğinde. Bu yol haritası, şayet kuvveden fiile geçirilebilirse, Türk dünyasının özellikle ekonomik alanda iş birliğini sağlayacak.

Zirvenin sonuç bildirgesinde Azerbaycan’ın Karabağ zaferi ve haklılığının teşkilat üyesi devletlerce bir kez daha tescil edilmesi, bundan sonra üye ülkelere yapılacak tehditlere karşı da caydırıcılık özelliği taşıyor. Zira Türkiye’nin savaş esnasında Azerbaycan’a kayıtsız şartsız desteği, büyük Türkistan coğrafyasında yaşayan Türk halkları nezdinde büyük bir ma’kes bulmuştu.

“Türk Yatırım Fonu”nun kurulması iktisadi anlamda bir güç birliği anlamına geliyor ve bu ileride daha büyük iş birliklerinin de habercisi olabilir.

Üye ülkelerin Kıbrıs Türk halkıyla olan dayanışmalarını ifade etmeleri ve Türkiye’nin Kıbrıs Türk halkının Türk Devletleri Teşkilatının ilgili faaliyetlerine katılmaya davet edilmesi talebini tanımaları, Kıbrıs Türklerine yapılan haksız tecridin kırılması ve daha ileriki yıllarda tanınması açısından iyi bir başlangıç niteliği taşıyor.

İKTİSADİ ENTEGRASYON

Şüphesiz bu zirvenin en önemli kararları arasında üye ülkeler arasında iktisadi bağların kuvvetlendirilmesi yer alıyor. Bu meyanda en dikkati çeken karar ise 1 Eylül 2022 tarihine kadar üye ülkelerin eşit sermaye katkısıyla oluşturulacak “Türk Yatırım Fonu”nun teşekkül edilmesi. Günümüz ekonomisinde büyük yatırım fonlarının önemi herkes tarafından malum. Dolayısıyla ortak bir kalkınma fonunun kurulması, iktisadi anlamda bir güç birliği anlamına geliyor ve bu ileride daha büyük iş birliklerinin de habercisi olabilir.

Zirvede eğitim ve kültür alanında alınan kararlar da Türk dünyasında entegrasyonun sağlanması hususunda umut vadediyor.

Diğer taraftan üye ülkelerin iktisadi iş birliği, ticaret hacminin artırılması ve İpek Yolu’nun ihyası açısından hayati bir önemi haiz olan Hazar Geçişli Uluslararası Doğu-Batı Orta Koridoru ile ilgili alınan kararlar calib-i dikkat. Kazakistan’ın bu koridorun önemli kavşaklarından Türkistan şehrinde Türk devletleri için kurulacak “TURANSEZ” ekonomik bölgesine katılım daveti üye ülkeler tarafından memnuniyetle karşılandı. Bu koridorun daha verimli ve kesintisiz bir güzergah olarak kullanılması maksadıyla, üye ülkeler arasında zaman zaman sorun çıkaran gümrük prosedürlerinin basitleştirilmesi ve bu koridorda taşımacılığın kolaylaştırılması için “Türk Devletleri Teşkilatı Üye Ülkeleri Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşması”na da son şekli verildi. Bunların yanı sıra Zengezur Koridoru’nun Hazar Geçişli Uluslararası Doğu-Batı Orta Koridoru’na entegre edilmesi yönünde Azerbaycan’ın çabalarının desteklenmesi de üye ülkeler arasında iktisadi entegrasyon açısından önemli adımlar.

EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANLARINDA İŞ BİRLİĞİ

Zirvede alınan kararlar arasında eğitim ve kültür de önemli bir yekûnu oluşturuyor. Kazakistan’ın Türkistan şehrinde Türk dünyasına yayın yapan uluslararası bir televizyon kanalı kurulması, ortak bir yüksek öğretim alanı oluşturulması kararları önemli. Ayrıca teşkilat üyesi ülkeler tarafından yüksek öğretim alanında Orhun Değişim Programı’nın güçlendirilmesi ve orta öğretimde öğrenci değişim programlarının hazırlanması yönünde alınan kararlar da özellikle eğitim alanında Türk dünyasında entegrasyonun sağlanması hususunda umut vadediyor.

Türk Üniversiteler Birliğinin (TÜRKÜNİB) Özbekistan, Kırgızistan ve Türkiye’den yeni üniversitelerin katılımıyla genişlemesi, Türkiye Maarif Vakfının (TMV) Türk dünyasında kuracağı okulların kuruluş prosedürlerinin kolaylaştırılması ve “Ortak Türk Tarihi”, “Türk Dünyası Coğrafyası” ve “Ortak Türk Edebiyatı” ders kitaplarının hazırlanmasıyla ilgili alınan kararlar da takdire şayan.

Şüphesiz bu kararların alınması önemli ancak daha da mühimi, bu kararların hayata geçirilmesinde üye ülkelerin kendi mevzuatlarından kaynaklanan bürokratik engellerin ortadan kaldırılması. Şayet 2040 yılına kadar yukarıda bir kısmı tadat edilen maddeleri tatbik etme iradesi üye devletler tarafından gösterilirse, 21. yüzyılın bir “Türk Yüzyılı” olarak anılması önündeki engeller de ortadan kalkacaktır.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

TARİHİN EN BÜYÜK TÜRK DEVLETLERİ

Tarihin En Büyük Türk Devletleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.