Temizlik ve Sağlık Arasındaki İlişki

Sağlık ve temizik arasında nasıl bir ilişki vardır? Temizlik kaç çeşittir? Maddi ve manevi temizlik için neler yapmalıyız? Temizliğini sağlık açısından önemi...

Sağlık kavramını tanımlarken, “sadece hastalık ve sakatlık hâlinin olmayışı değil, bedenen, rûhen ve sosyal yönden tam bir iyilik hâlinin bulunmasıdır” demiştik. Bedenen, rûhen ve sosyal yönden tam bir iyilik için de temizlik şarttır. Temizliğine dikkat etmeyen birinin, zamanla hastalıklara yakalanması, kötü kokması, bu sebeple toplumda istenmeyen kişi olması, böylece rûhen de sağlıksız bir kişiye dönüşmesi, kuvvetle muhtemeldir. Madem ki temizlik, sıhhatle bu kadar yakından ilgilidir, tüm detaylarıyla işleyelim: 

1-TEMİZLİK MALZEMELERİ

  • Su

İçecek olarak canlıların hayatında vazgeçilmez bir önemi bulunan su, temizlikte de son derece önemlidir. Temizlikte kullanılacak suyun da temiz olması gerekir. “Su temizdir. Renk, tat ve kokusuna üstün gelen bir şey dışında hiçbir şey, suyu necis yapmaz ( İbniMâce, Tahâret 76). Yağmur, kar, nehir, deniz, kuyu, pınar, baraj ve sel sularının toplandığı gölet suları hem temiz, hem de temizleyicidir. Bunun yanı sıra insanın, koyun, keçi, deve, sığır gibi eti yenen hayvanların, at ve attan doğan katırların, eti yenen vahşi hayvanlar ile kuşların artığı olan sular da maddi bir pislik bulaşmadığı sürece kural olarak hem temiz hem de temizleyicidir. 

Bir de temiz ve temizleyici olmakla birlikte, temizlikte kullanılması mekruh olan sular vardır ki, bunlar ancak normal suyun bulunamadığı hallerde, yani zarûrette kullanılabilir, bunun dışında kullanılmaz. Bir kapta ya da yalakta bulunan ve kedi, fare ya da yırtıcı bir kuş gibi, kaçınılması güç olan bir hayvanın içtiği artık su, böyledir. Bu suyu içmek ve temizlikte kullanmak, tenzîhen mekruhtur. Yani yapılmaması, yapılmasından iyidir; fakat yapılması yasak değildir (İslam ilmihali, H. Döndüren, 176 – 177).

  • Sirke

Sirke, çok iyi bir katık olmasının yanı sıra, son derece iyi bir temizleyicidir. Sebze ve meyveler sirkeli suda bekletildiğinde, üzerinde kalmış olması muhtemel kimyasal ilaçlardan ve böceklerden kolayca temizlenir. Gümüş parlatmak ve küf, tükenmez kalem, mum gibi çıkarılması zor lekeleri temizlemek, sirke ile mümkün olur. Karbonat veya amonyakla karıştırıldığında, daha da güçlü bir leke çıkarıcıdır. Hiçbir yan etkisi olmadan, bütün evin ve eşyaların temizliğinde rahatça kullanılabilir.

  • Kil

Bir toprak çeşidi olan kil, doğal ve temizleyici bir maddedir. Killi su, özelikler saçlar için besleyicidir. Cilt temizliğinde de kullanılmakta olan kil, yan etkisi bulunmayan, son derece kıymetli bir maddedir.

  • Diğer Temizlik Maddeleri

Çamaşır suyu, deterjan, şampuan ve çeşitli kimyasallar, temizlikte kullanılan diğer maddelerdir. Ne yazık ki içerdikleri maddeler sebebiyle, genel olarak sağlık ve ekolojik denge açısından tehlike arz ederler. Sabun, bunlardan daha eski ve zararsız olmakla birlikte, yapay boya, aroma gibi maddeler eklendiyse ve eğer doğal olarak üretilmediyse, benzer tehlikelere yol açabilmektedir.

  • Temizlik Malzemeleri ve Çevre

İnsanoğlu temizliği, temiz olmayan maddelerle yapmaya başladığından beri, bütün dünyada kanser oranları çok ciddi bir hızla yükselmiştir. Özellikle çamaşır ve bulaşıkta kullanılan ve ağır kimyasallar içeren deterjanlar ve yumuşatıcılar, bunların başında gelir. Saç ve vücut temizliğinde şampuan ve vücut jeli kullanmak da aynı sebeple tehlikelidir.

Durulanması oldukça zor olan bu maddeler, genel olarak tam temizlenmeyip vücutta kalırlar.  Özellikle beyaz çamaşırların ve tuvaletlerin temizliğinde tercih edilen çamaşır suları da, nefes yoluyla beyne nüfûz ederek, çeşitli zararlara yol açar. Çamaşır suyu, zararlı mikroorganizmalarla birlikte, yararlı mikroorganizmaları da öldürdüğünden, ekolojik denge için mahzurludur.

Deterjanlı suların döküldüğü toprakta, yeşillik ve çiçek büyüyemez olur. Temizlik ve güzel kokmak maksadıyla kullanılan parfümlerin de, doğaya nasıl zarar verdiğini bilmekteyiz.

İşte, yapılarındaki bu zarar sebebiyle, mümkün olduğunca ağır kimyasallar içeren temizleyicilerden uzak durmakta ve doğal malzemeleri tercih etmekte faydalar vardır. Mutlaka kullanılacaksa, minimum seviyede kullanılmalı ve ciltle temâsı, bir eldiven yoluyla kesilmelidir.

2-VÜCUT TEMİZLİĞİ

Genel vücut temizliği, vücudun tüm kısımlarının temizlik ve bakımlarının yapılması ile sağlanır. Her bir uzuv, özel olarak ilgilenilmeyi hak eder. Çünkü her bir uzuv, bizim için sürekli olarak çalışmakta ve yorulmaktadır. Onların hakkını vermek her kulun ödevi olduğu gibi, bakımları ve temizlikleri için zaman ayırmak da şüphesiz gereklidir. Şimdi, kıymetli birer emânet olarak verilmiş olan uzuvlarımızı ve onların nasıl temizlenmesi gerektiğini görelim: 

  • Saç Temizliği ve Bakımı

Saçlar, hem erkekte hem de kadında, güzelliği tamamlayan büyük bir nimettir. Bu nimeti en güzel şekilde korumak ise boynumuzun borcudur. Düzenli olarak yıkamak, gece yatmadan önce ve sabah kalkınca taramak gerekir. Saç temizliğinde en iyi madde, yoğun kimyasallar içermeyen doğal sabunlardır. Sabun ile yıkanan saç, iyice durulanıp, ardından sirkeli su ile ovulursa, pırıl pırıl ve yumuşacık olur. İçinde kil bekletilmiş su da saç temizliği ve bakımında kullanılabilecek güzel bir maddedir. Dengeli beslenmek, özellikle E ve B vitaminlerini yeterince almak, saça iyi gelir. 

Bazen, ne kadar iyi bakarsanız bakın, ne kadar düzgün beslenirseniz beslenin, saçlarda dökülme yaşanır. Bunun sebebi daha çok genetik unsurlardır. Saçların erkenden beyazlaması ya da ilerleyen yaşa rağmen beyazlamaması gibi durumlar da çoğu zaman kalıtımla ilgilidir. Hiç beklenmedik büyük bir üzüntünün, ânî saç ağarmalarına yol açabildiğini de bilmekteyiz.

Ağaran saçların koparılmaması gerekir. Çünkü bu saçların, kıyâmette mü’minin nûru olacağı bildirilmiştir (Tirmizî, Edeb, 56). Üstelik beyazlayan her bir tel, ölüm tefekkürüne sebep olan kıymetli bir vesîledir.

Sevgili Peygamberimiz, Hazreti Muhammed Mustafa aleyhisselâm, “Yahudi ve Hıristiyanlar saçlarını hiç boyamazlar. Siz onlar gibi yapmayın.” (Buhârî, Enbiyâ, 50) buyurarak, bembeyaz olmuş saç ve sakalları boyamamızı istemiş; fakat siyaha boyamaktan menetmiştir (Müslim, Libas 79). Kullanılacak boyanın sıhhate zarar vermeyecek bir içeriğe sahip olması önemlidir.

Erkeklerin, temiz ve düzenli tutmak ve kadına benzememek şartıyla saçlarını uzatmalarında bir mahzur yoktur. Kadınların saçlarını kazıtmaları ise yasaklanmıştır (Nesâî, Ziynet, 4). Saç traş edilirken sağdan başlanması sünnettir (Ebû Dâvûd, Menâsik, 78).

  • Diş Temizliği ve Bakımı

Güzelce çiğnemek suretiyle, yiyeceklerin ağızdaki hazmını tamamlamamıza yardımcı olan, dişlerimiz, hiç şüphesiz çok önemlidir. Kesici ve ezici özelliği sayesinde, nice gıdayı ufalar ve yutulacak hâle getiririz. Ağrısız ve tertemiz dişler, sağlıklı bir sindirimin birinci aşamasıdır ve sadece yaptığı iş açısından değil, estetik açıdan da son derece mühimdir. Dişlerin yüzümüze kattığı güzellik tartışılmaz bir gerçektir. Tebessüm ederken dudakları arasından görünüveren dişlerinin, sağlıklı ve bembeyaz olmasını kim istemez ki?

Madem bu kadar önemlidir, diş bakımı için kesinlikle zaman ayrılmalı, günde en az iki kere fırçalanarak veya yemeklerden sonra misvaklayarak,  temizliği sağlanmalıdır.   

Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa sallallâhu aleyhi ve sellem, dişlerini misvaklardı (Müslim, Tahâret, 43, 44).

Bir hadis-i şeriflerinde “Ümmetimi zora sokmaktan endişe etmeseydim, onlara her namaz vaktinde, misvakla dişlerini temizlemeyi emrederdim.” (Buhârî, Cum’a 8) buyurarak, konunun önemini vurgulamıştır. Misvak, ağzın temiz kalmasına ve Allah’ın rızasına sebeptir. (Nesâî, Tahâret, 4)

Temizliğine dikkat edilen dişlerde, kolay kolay çürüme yaşanmaz. Fakat diş sağlığını korumak için, sadece temizlik yeterli değildir. Beslenme bozukluğuna bağlı sıkıntıların oluşmaması için başta kalsiyum ve C vitamini olmak üzere, tüm diğer besin öğelerinin yeterli alınması gerekir. Bisküvi, kola, çikolata gibi asitli ve şekerli gıdalardan uzak durmak da diş sağlığı için şarttır.  

Elma, havuç gibi sert gıdalar, yerken diş etlerine masaj yapar ve dişleri temizler. Ne kadar sağlıklı gıdalar tüketirsek, dişlerimiz de o kadar sağlıklı olacaktır. Özellikle şekerli gıdalar yedikten sonra ağzın çalkalanması ya da dişlerin fırçalanması iyi olur. Çünkü diş yüzeyinde yapışıp kalan şeker, çürümeyi hızlandırır. Karbonhidrat ve şeker ağırlıklı beslenen kişiler, diş çürümelerine daha yatkındır. Bilhassa un ve şeker artıkları dolayısıyla, ağızda bulunan bakteri plağı asit oluşturur. Bu asitler, zamanla mine tabakasına zarar vererek çürüklerin meydana gelmesine yol açar.    

Diş sağlığı için dikkat edilmesi gereken bir husus da fındık, ceviz gibi sert kabuklu yemişlerin, kesinlikle dişle kırılmamasıdır.

  • Tırnak Temizliği ve Bakımı

Parmak uçlarımızı darbelerden koruyan ve küçük cisimleri rahatlıkla tutmamıza yarayan tırnaklar, keratin adlı koruyucu proteinden oluşur. Yüzeyi düzgün, parlak, sert ve esnek olan tırnaklar sağlıklı kabul edilir ve genel olarak pembe renktedir.  Tırnak etinin bakımı, tırnağın sağlığı açısından önemlidir.

Demir, kalsiyum ve B vitamini içeren gıdalar, tırnakların kuvvetli olması için  gereklidir. Yeterli su tüketimi de tırnakların sağlıklı olmasına yardım eder.

Deterjanlar tırnakları zayıflatırken, sigara da tırnakların sararmasına sebep olur. O halde, temizlik yaparken eldiven kullanmak, mümkün olduğunca ağır kimyasallar içeren deterjanları kullanmamak ve sigaradan uzak durmak gerekir.

Tırnakları alet gibi kullanmak, bir çiviyi ya da vidayı tırnakla çıkarmaya çalışmak, son derece yanlıştır. 

Tırnak kesmek fıtratın gereğidir ve sünnettir ( Tirmizî, Edeb 14). Uzayan tırnaklar güzelce kesilmeli, böylece tırnak diplerinde kir ve mikrop birikmesinin önüne geçilmelidir.

Tırnak haftanın herhangi bir günü kesilebilmekle birlikte, Sevgili peygamberimizin, tırnaklarını özellikle Cuma günü kesmeyi sevdiği rivâyet edilir (Beyhâkî, 3, 244).  Kesilen tırnakları etrafa sıçratmamaya özen göstermek, temizlik kaidelerine uygun davranmak gerekir.  

  • Kulak Temizliği ve Bakımı

Sesleri duymamızı sağlayan mûcizevî bir organ olan kulak, kendi kendini temizleme özelliğine sahiptir. Dışarı yani dış kulağa attığı kiri, bir parça pamukla almak yeterlidir. Kulak çubukları, kulak zarının yırtılmasına sebep olabileceğinden, genel olarak tehlikeli kabul edilir. Abdest alırken parmaklarımızla iç ve dış temizliğini sürekli yapmakta olduğumuz kulaklar, ciddi bir kaşıntı ya da işitme problemi yaşanmadıkça doktora temizletilmemelidir.

  • Göz Temizliği ve Bakımı

Gözlerimiz, dünyaya açılan birer pencere gibidir ve elbette son derece önemlidir. Her sabah uyandığımızda, az ya da çok, göz çevresinde birikmiş çapaklara rastlarız. Bunların ılık su ve sabunla temizlenmesi, göz sağlığı için gereklidir.

Sürme, göz sağlığını olumlu yönde etkileyen kıymetli bir maddedir. Özellikle, kükürt ve çinko içeren İsmid taşı, en faydalı sürme olarak anılmaktadır. Sürme, içerdiği bu maddeler sayesinde, görüş keskinliğini artırır ve gözü mikrobik tesirlerden muhafaza eder. A vitamini de göz sağlığı için son derece önemlidir ve bu vitamini içeren gıdaları tüketmeye dikkat etmek gerekir.

Kaşındığı zaman elle müdahale etmek, içeriği zararlı kozmetikler kullanmak, lüzumsuz yere yormak, gözlerimize zarar verir. Düzenli uyku ile dinlendirmek, iç açıcı manzaralara bakmak, haramdan uzak tutmak, gözlerimiz için yapabileceğimiz üç büyük iyiliktir.

  • Burun Temizliği ve Bakımı

Koku alma duyumuz olan burun, genel olarak çok özel bir bakım gerektirmez. İçinde biriken salgılar, ılık su çekilip sümkürülerek temizlenebilir. Burun içini kaplamış olan ince kıllar, dışarıdan girebilecek bir takım mikroorganizmaların geçişini engeller. Bu sebeple burun, solunum ile birlikte, toz zerreciklerini içinde toplayarak da kirlenir.

Burun içini temizlemek için parmakların kullanılması, hele de eller temiz değilken bunun yapılması, burun iç çeperinde yaralar oluşmasına yol açabilir. Bu yaralar, temizliğe dikkat edilmediği sürece iyileşmez ve başka sıkıntılar doğurabilir. Normal şartlarda, abdest sırasında, “buruna üç defa su çekmek” fiilinin güzelce uygulanması, burun temizliği için yeterlidir. Gusül abdesti sırasında bu su çekme işlemi daha şiddetli yapılır ve suyun, diplere kadar ulaştıktan sonra dışarı atılmasıyla, daha iyi nefes alabilmemiz mümkün olur. 

  • El Temizliği ve Bakımı

Eller, günlük hayatımızda neredeyse en çok kullandığımız uzuvlarımızdır. Her türlü işimizde, sürekli çalışma hâlindedirler ve onlarsız bir hayat düşünemeyiz. Beden ve çevre temizliğini kendisiyle yaptığımız bu kıymetli uzvumuzun bakımı elbette önemlidir.

Havada, toprakta, saçlarda, elbiselerde, eşyalarda, oyuncaklarda, kapı kollarında, tuvaletlerde, parada, toplu taşıma araçlarında ve nice başka yerde, sürekli olarak mikroorganizmalar mevcuttur. Eller çevreyle en çok temas hâlinde olan uzuvlarımızdır. Bu sebeple su ve sabunla sık sık yıkanması gerekir. Yemekten önce ve sonra, dışarıya çıkıp gelince, herhangi bir işin ardından, öksürüp hapşırdıktan sonra, parayla temas ettikten sonra, elleri muhakkak yıkamak lazımdır.

 Mikroorganizmalar, en çok kirli eller ile bulaşır. Bu sebeple el temizliği, sağlığın korunmasında son derece önemli ve etkilidir. Özellikle avret mahallinin temizliğinden sonra, ellerin sabunla güzelce yıkanması şarttır. Uykudan önce ve sonra el temizliği yapmak da mühimdir.  Çünkü kişi, uyku sırasında eliyle nerelere dokunacağını çoğu zaman bilemez.

Elleri yıkarken parmak aralarının güzelce ovulması, tırnak diplerinin temizlenmesi, el içinin ve dışının, acele edilmeden güzelce yıkanması gerekir. Eğer sabun kullanılmışsa, bol suyla güzelce durulanmalı ve ciltte sabun artığı bırakmamaya özen gösterilmelidir.

Eller, işte böyle, suyla ve temizlik malzemeleriyle çok sık temasta olduğundan, kuruyup çatlayabilir. Bu nedenle, nemlendirici bir krem ya da zeytinyağı – limon suyu karışımı ile yağlanmasında faydalar vardır. Temizliği ve bakımı iyi yapılmayan ellerde, derin çatlaklar ve çeşitli cilt hastalıkları oluşur. Bu da diğer işlerimizi yaparken çok ciddi zorluklar yaşamamıza sebep olur.  

Soğuk havalarda ve deterjan ile temizlik yaparken uygun eldivenler kullanmak, elleri korumak için alınabilecek en kolay tedbirlerdendir.  

  • Ayak Temizliği ve Bakımı

Vücudun bütün yükünü taşıyan ayaklar, elbette temiz tutulmaya ve iyi bakılmaya lâyıktır. Abdest sırasında ayakları yıkamanın farz oluşu da bundan olsa gerektir. Ayakları ılık su ile ve sabunla güzelce yıkamak, yıkarken parmak aralarını, parmakları ve topukları ovmak, son derece faydalıdır. Ayaklar, yıkandıktan sonra temiz bir havlu ya da bez ile mutlaka kurulanmalı, özellikle parmak aralarının nemli kalmamasına özen gösterilmelidir.  Tüm bunlardan sonra bir de güzelce yağlanırsa, o vakit ayaklar, vazifelerini zevkle yapmaya devam ederler.

Rahat ayakkabıların tercih edilmesi, ayak sağlığını olumlu etkiler. Bütün gün zaten yorulan ayak, bir de rahatsız bir ayakkabı sebebiyle, lüzumsuz yere sıkıntı çekmemiş olur. Çok yüksek topukları olan ya da sağlıksız malzemelerden yapılan ayakkabılar, ayakların daha çabuk yorulmasına ve ağrımasına yol açar. Bu durumda, ayakları dinlendirmek için masaj yapmak, elbette faydalı olacaktır.  Kalitesiz deriden mamul ayakkabılar, ayak kokusuna da sebep olur ki şartlar elverdiğince, en iyisini tercih etmek, en güzelidir.

  • Cilt Temizliği ve Bakımı

Cildimiz, vücudumuzun dış yüzeyini kaplayan, bir ömür boyu sıcağı, soğuğu hissetmemize yardımcı olan, dış etkilere karşı vücudumuzu koruyan, sürekli olarak nefes alan bir organımızdır.  Damarları büzmek ve genişletmek suretiyle, vücut ısısını dengeler.

Cilt, birtakım sebeplerle zaman içinde yıpranır ve yaşlanır. Özellikle güneş ışığı, yanlış beslenme, sigara, alkol ve stres gibi sebepler, bu yaşlanmayı hızlandırır. Düzenli uyku, dengeli beslenme, güneşte fazla kalmama, bakım ve temizlik ile de yaşlanması geciktirilebilir. Demek ki, her uzvumuzda olduğu gibi, cildimizde de temizlik ve bakım şarttır.

Yatsı namazından sonra yatmayı, seher vakitlerinde kalkmayı, alışkanlık haline getiren bir insan, günde beş vakit abdest de alıyorsa, cildi için en faydalı bakımı yapıyor demektir. Çünkü cilt hücreleri gece uykusunda yenilenir ve tazelenir. Geceleri düzenli uyumayan ve yeterli su içmeyip, su ile yeterince temas etmeyen kimselerde, cilt çok daha erken yaşlanır ve kırışır.

Kil maskesi, gülsuyu, çörekotu yağı ve zeytinyağı, cildin dostlarıdır. Kil cildin temizlik ve yenilenmesinde, gülsuyu en doğal şekilde nemlendirilmesinde, çörekotu ve zeytinyağı da cildin yağ dengesini sağlamada son derece etkili ve faydalı maddelerdir.

Özellikle koltuk altı ve kasıklardaki tüylerin düzenli olarak temizlenmesi de cilt temizliğine dâhil önemli bir işlemdir. Bu tüyler, terleyen bölgede toksin oluşmasına çok daha müsait bir zemin oluştururlar. Kötü kokuya ve kaşıntıya yol açarlar. 

Haftada en az bir kere yıkanmak ve bunu yaparken güzelce ovunmak, vücut derisinin sıhhati için şarttır. Özellikle kabak lifi gibi doğal ve sert yüzeyli bir lifle keselenmek, ciltteki ölü hücrelerin atılmasına, gözeneklerin açılıp nefes almasına yardımcı olacaktır. Uzuvlarımızı yıkarken, sağ taraftan ve abdest organlarından başlamak gerekir (Müslim, Cenâiz, 42 – 43).

  • Tuvalet ve Tahâret

Tuvalet, insanın en doğal ihtiyaçlarındandır. Sağlıklı her insan, idrar ve dışkı yoluyla toksin atarak rahatlar.  Bu ihtiyacın edebe uygun olarak kapalı ortamda giderilmesi, insana en yakışan tavırdır. Tuvaletini herkesin görebildiği yerlerde ve açık alanlarda yapmak, hayvanlara mahsustur. Kediler, köpekler ve nice başka hayvan böyledir. Kaldı ki onların bir kısmını, dışkısını toprakla kapatmaya çalışırken görürüz. Demek hayvanda bile içgüdüsel bir edep söz konusudur.  

O halde bir Müslümana en çok yakışan, her hususta olduğu gibi, bu konuda da edebe, mahremiyete ve kul hakkına riâyeti alışkanlık hâline getirmesidir. 

Avret mahallinin temizliği, son derece önemlidir. Her tuvaletin ardından tahâretlenmek, yani o bölgeyi güzelce yıkayıp kurulamak, Müslümanın farz olan vazifesidir. Temizlik olmazsa, ibâdet olmaz. Özellikle necâset içeren maddelerden temizlenmek şarttır. Bu sebeple, dışkı ve idrarın çıkış kapısı olan organlarımızı temiz tutmak zorundayız. 

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, temizlik ve yemek için sağ, tuvalette temizlenmek ve benzeri işler için de sol elini kullanırlardı. (Ebû Dâvûd, Tahâret, 18)

Tuvaletteki temizlik, sandığımızın ötesinde çok önemli bir konudur. Sevgili Peygamberimiz aleyhisselâm, bir hadis-i şeriflerinde bu hususa dikkatimizi çekmiş ve yanından geçmekte oldukları iki mezar hakkında şöyle buyurmuşlardır:  

“Bu ikisi (kendilerince) büyük olmayan birer günahtan dolayı azap görüyorlar. Biri idrarından sakınmaz, iyice temizlenmez, diğeri ise laf taşırdı.” (Buhârî, Vudû, 55 – 56)

Demek oluyor ki, iki cihan sevincinin kapısı, ancak ve ancak temiz olanlara aralanıyor.

3-KIYAFET TEMİZLİĞİ

Giyinmek; insana mahsus bir özelliktir. Elbise; örtünmek, sıcak, soğuk, yağmur, kar gibi her türlü dış etkenlerden korunmak, güzel görünmek için giydiğimiz kıyafettir. Bir insan, giyimiyle hem ruhsal durumunu dışa vurur, hem bağlı bulunduğu sosyal çevreyi ve inancını belli eder.

Sevgili Peygamberimiz aleyhisselâm, bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:

“Sizler, kardeşlerinizin yanına varacaksanız, binek hayvanlarınızı düzene koyun, elbiselerinize çeki düzen verin ki insanlar arasında, yüzdeki güzellik timsâli ben gibi olun. Çünkü Allah çirkin görünüşü, kötü sözü ve bunlarda ısrar etmeyi sevmez.” (Ebû Dâvûd, Libas, 25)

Demek oluyor ki elbisesini temiz, güzel ve düzgün tutmak, her Müslüman için çok önemli bir vazifedir.  Temiz ve şık kıyafet, sadece imanın değil, aynı zamanda iyi zevkin, muhataba saygının ve sağlıklı bir ruh hâlinin de yansımasıdır.

Pamuk, yün, ipek, deri ya da ketenden mâmül elbiseler, her zaman için sağlıklıdır. Sentetik kumaşlardan yapılan kıyafetlerden uzak durmak ve doğal malzemelerden üretilmiş olan elbiseleri tercih etmek gerekir. Doğal malzemelerin bir diğer özelliği, kışın sıcak, yazın da serin tutmalarıdır. İpek, yün ve deri, soğuklardan korunmamıza, pamuk ve keten de sıcaklarda bunalmamamıza yardımcı olur.

Özellikle iç kıyafetlerin sentetik olması, son derece mahzurludur. Çünkü cilt, bu kumaşlar sebebiyle yeterince hava alamaz ve zarar görür. Gereğinden uzun olan ve yürüdükçe yerlere sürünüp kirlenen elbiseler, temizlik açısından hiç de uygun değildir.

Kıyafeti tamamlayan en önemli ihtiyaçlarımızdan biri de ayakkabıdır. Sadece elbiselerin değil, ayakkabıların da temiz, boyalı ve düzgün olması gerekir.

Kıyafetlerin temizliği, en az vücut temizliği kadar önemlidir. İç çamaşırların her günün sonunda temiziyle değiştirilmesi gerekir. Ter, idrar, akıntı gibi necasetler en çok iç çamaşırlara bulaşır. Temiz bir vücuda temiz çamaşır giydirmek esastır.  

Dış kıyafetlerin de lekesiz, temiz ve güzel kokulu olmasına dikkat etmek lazımdır. Bir Müslümanın görünüşüyle, kokusuyla, tertip ve düzeniyle, kıyafet ve bineğine gösterdiği özeniyle, örnek olması beklenir. Rutubetli ortamda durduğu için küf kokan veya üzerine ağır yağ ve yemek kokuları sinmiş bir elbiseyi temiz kabul edemeyiz.  Çünkü böyle bir durum, çevremizdeki insanları rahatsız eder.

4-ORTAM TEMİZLİĞİ

İnsan, çevresinden etkilenen bir varlıktır. Yaşadığı ortamın olumlu ve olumsuz özellikleri nedeniyle fizyolojik ve psikolojik olarak etkilenir.  O halde, içinde bulunulan, sürekli kullanılan mekânların temiz, düzenli ve ferah ve havadar olması, genel sağlığın korunmasında son derece gereklidir.

  • Tuvalet ve Banyo Temizliği

Her insanın en temel ihtiyaçlarından ikisi, tuvalet ve banyodur. Tuvalet, vücudumuzdaki fazlalıkları dışarı atarak rahatladığımız ve günde en az üç kere girip çıktığımız bir yerdir. Bu yerde, temizlik ve hijyene dikkat etmek, birçok hastalığın önüne geçmek demektir.

Tuvaletin su ile mutlaka yıkanması, sabah ve akşam dezenfekte edilmesi gerekir. Yıkanıp ferahladığımız bir yer olan banyonun da temizliğine dikkat etmek lazımdır. Bu temizlik işlemini sirke ve karbonat gibi doğal malzemelerle yapabileceğimiz gibi, çamaşır suyu, sabun ve deterjanlarla da yapabiliriz.

Unutulmaması gereken şudur: Ağır kimyasallar içeren deterjanlar, belki hijyen sağlarlar; fakat yapıları dolayısıyla, insan sağlığı ve ekolojik denge açısından tehdit unsurudurlar. O halde, deterjan tüketimini alışkanlık haline getirmekten sakınmak, en iyisidir.

  • Kaldığımız Odanın Temizliği

Odanın temiz ve ferah olması, orada dinlenecek ve çalışacak olan kişiyi motive eder. Düzenli olarak silinen, süpürülen, tozu alınan ve havalandırılan bir odada kendimizi iyi hissederiz. Yeri, duvarları ve eşyaları düzenli olarak temizlenen bir oda, elbette çalışmada verimi artırır ve huzur verir. Bir odanın sadece fiziksel temizliğini değil, manevi temizliğini de sağlamak gerekir. Bunun için, o odada dedikodu etmekten, çirkin ve ayıp işler yapmaktan kaçınmak gerekir. Hayırlarla meşgul olunan bir odanın havası ile şer işlerin çevrildiği bir odanın havası, elbette aynı olamaz.    

  • Yaşadığımız Evin Temizliği

Ev, insanın barınması, korunması, dinlenmesi ve her türlü özel ihtiyacımızı rahatça giderebilmesi için gerekli olan, son derece önemli ve temel bir ihtiyaçtır. Ailedeki diğer bireylerle birlikte yaşadığımız bu mekân, özeldir. Özel alanı güzel, rahat ve huzurlu olan insan, başka mekân ve zamanlarda da çok daha pozitif olur. Odaları düzenli, mutfağı aydınlık ve düzenli, eşyaları sâde ve mütevâzî bir ev, dünya nimetlerindendir. 

Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa sallallâhu aleyhi ve sellem, şöyle buyurmuşlardır: 

“İnsanı mutlu eden üç şey vardır: Dindar kadın, iyi bir ev, iyi bir binek. İnsanı mutsuz eden üç şey ise kötü bir kadın, kötü bir ev, kötü bir binek.” (Ahmed ibni Hanbel, Müsned, 1 – 168)

Bir diğer hadislerinde de Sevgili Peygamberimiz aleyhisselâm, şu hususu dile getirmişlerdir:

“Ademoğlunun, oturacak ev, bedenini örtecek elbise, yiyecek ekmek ve su koyacak kap dışında bir hakkı yoktur.” ( Tirmizî, Zühd, 30)

Bu iki hadis-i şeriften çıkartmamız gereken netice şudur: Temel ihtiyaç olması sebebiyle, herkesin bir eve sahip olması güzeldir. Bu evlerin iyi, geniş ve ferah olması da dünya nimetidir; fakat insan, evinin içini gereksiz eşyalarla doldurarak, kendine zulmetmemeli, hakkına riayet ederek tevazulu ve sâde bir hayatı tercih etmelidir.  Böylece, dünya işini azaltmak ve hayra, hizmete, ibadete daha fazla zaman ayırmak gibi bir durum söz konusu olur. Bu da ev ortamının daha huzurlu olmasına yardım eder.

Eve ayakkabı ile girmek, temizlik kurallarına da inancımıza da aykırı bir durumdur. Bu, dışarıdaki her türlü pisliği evin içine taşımak demektir. Böyle evlerde temizlik olmasını beklemek, tam bir hayâldir. 

Tuvaletin her gün mutlaka yıkanması, banyonun en az haftada iki kere temizlenmesi gerekir. Evin tozunun her gün alınmasında, özellikle oturma odasının her gün özenle süpürülüp toplanmasında faydalar vardır. İnsan, içinde bulunduğu mekanın durumundan müspet ya da menfi olarak etkilenebilen bir varlıktır. O halde olumlu düşünebilmek ve iyi hissedebilmek için, temizliği ihmal etmemeli  ve ferah bir ev ortamı sağlamalıdır.

Dışarıdan içeriye girmesi muhtemel her türlü necasetin temizliği için, dış kapının ve eşiğin sık sık sirkeli su ile silinmesi çok iyi olur. Pencerelerin, camların, kapıların, yerlerin ve duvarların temiz olması gerekir.

Eğer lüzumsuz eşya ile doldurulmazsa, en küçük ev bile ferah olabilir. Bunun için, ev eşyası alırken ihtiyaca odaklanmak ve evin içine gereksiz eşya yığmaktan kaçınmak lazımdır. Kullanılmayan ve senede iki kere bile lazım olmayan eşyayı evde tutmanın gereği yoktur. Sadelik sünnettir. Dolayısıyla huzur verir.

Her eşyanın kendine özel bir dolapta ya da çekmecede muhafaza edilmesi, düzene yardımcı olur. Evdeki bireylerin, kendilerine ait alanları ve eşyaları düzenli kullanması da genel ev tertibine yardımcı olur.

  • Sokağımızın ve Yakın Çevremizin Temizliği

Yüzlerce insanın ortak kullanım alanı olan sokaklar, evimizin kapısını açar açmaz karşımıza çıkan, sürekli olarak etkilediğimiz ve etkilendiğimiz ortamlardan biridir. Sokakların temizliğinden, genel olarak belediyeler sorumludur; fakat her birimizin, kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek, etrafını temiz tutması gerekir.

Hiçbir belediye, tek tek her vatandaşın arkasına bir çöp toplama görevlisi tayin edecek kadar zengin değildir. Medeni toplumlarda buna ihtiyaç da yoktur. Özellikle İslam toplumlarında, böyle bir durumun hiç yaşanmaması beklenir. Çünkü Müslüman, kendi temizliğine dikkat ettiği gibi, çevresinin temizliğinden de mes’uldür. 

Evini temizlerken sokağını kirleten bir kadın, temiz kadın sayılmaz. Sokağındaki çöplere kayıtsız kalan biri, hakikaten iman etmiş olamaz. “Temizlik imanın yarısıdır.” ( Müslim, Tahâret 1) buyuran Peygamberimiz aleyhisselâm, bu hususta, genel bir ifadeyle mes’uliyetimizi hatırlatmış, vücudumuzun, odamızın, evimizin ve çevremizin temizliği ile ilgili olarak bizleri ikaz etmişlerdir.

Çöplerin etrafa atılması, atıkların sorumsuzca etrafa saçılması, hatta insanların, tıpkı hayvanlar gibi tuvalet ihtiyacını sokaklarda karşılamaya kalkışması, zaman içerisinde genel sağlığı olumsuz etkileyen önemli bir sorundur. Çevre kirliliği, insan sağlığını çok ciddi bir şekilde tehdit eder.  Doğal ve kimyasal atıklar sebebiyle, hayvanlar ve bitkiler de zarar görür.

İçinde yaşadığımız sokakların güzel görünmesi ve güzel kokması ne kadar güzeldir. Böyle bir ortamda, insanlar daha mutlu, olumlu ve üretken olabilirler. Aksi bir durumda hem görüntü kirliliği meydana gelir hem de sayısız mikrop ve virüs nedeniyle, psikolojik ve biyolojik olarak olumsuz etkileniriz. Bu durum da hastalıklara çok daha çabuk yakalanmamıza yol açar.

Sokakların ve yakın çevrenin temizliği, medeniyet seviyemizin bir göstergesidir. Madem ki temizlik böylesine mühimdir, her birimizin üzerine düşen sorumluluğu güzelce yerine getirmesi ve geçtiği yerde pislik bırakmaması gerekir.

  • Şehrimizin ve Ülkemizin Temizliği

Temizliğe önem veren ve bunun bir ibâdet olduğu şuuruyla hareket eden toplumlarda, şehirler ve ülke temiz kalır, maddi manevi temizliğin ferah ikliminde, nice verimli ve bereketli işler yapılır. Büyüklerin küçüklere örnek olduğu, yerdeki bir pisliği alıp çöpe atmadan rahat etmediği bir yerde, elbette nesil, aynı hassasiyetle yetişir. Bunun tersine, son model arabasının camından yola çöpünü boşaltan bir zenginin; evinin kirini süpürüp sokağa atan titiz (!) bir annenin; kaldırımının renk renk çiçekler yerine pis kokulu çöplerle dolmasından rahatsız olmayan bir halkın, tuvaletini dışarıya yapan bir adamın, kendi avret mahallini bile düzgün temizleyemeyen bir insanın, gelecek nesle bir şuur kazandırması beklenemez. 

5-MANEVİ TEMİZLİK

Manevi temizlik, kalbin, duyguların, fikirlerin ve hayallerin her türlü kötülükten, pis ve çirkin niyetlerden uzak tutulmasını, saf ve temiz kalmasını ifade eder. Bunu başarabilmek kolay değildir ve bu uğurda gösterilen her türlü gayret, son derece kıymetlidir. İbadetler ve hayırlı işlerle meşgul olmak, iyi niyetli ve güzel gönüllü kişilerle arkadaşlık kurmak, haram helâl sınırlarına uygun yaşamak, mânevî temizliğe kavuşmak isteyen herkes için gereklidir. 

Zaten, her bir uzvunun ahirette şahitlik edeceğine inanmış olan bir Müslüman, elinden geldiğince, açık ve gizli kötülüklerden uzak durmaya çalışır. Rabbimiz, hesap günü hakkında bildirirken, şöyle buyurmuştur: 

“O gün onların dilleri, elleri ve ayakları, işledikleri şeyler hakkında kendilerine şahitlik ederler.” (Nûr, 24)

“Nihayet oraya vardıkları zaman kulakları, gözleri ve derileri yaptıkları şeyler hakkında onların aleyhinde şahitlik ederler. Onlar derilerine: ‘’Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz” derler. Derileri de: “Bizi, her şeyi konuşturan Allah konuşturdu. Sizi ilk defa yaratan O dur ve siz yine O’na döndürülüyorsunuz.” ( Fussilet, 20 – 21)

Madem ki açık bir şekilde, uzuvlarımızın şehadet edeceği bildirilmiştir, o halde onların temizliği için neler yapmamız gerektiğini, her bir uzvumuz için ne gibi tedbirler alabileceğimizi inceleyelim:

  • Gözlerin Temizliği

Dünyaya açılan penceremiz, her türlü görüntüyü kaydeden en mükemmel kameramız ve en kıymetli organlarımızdan olan göz, şüphesiz bedeli ödenemeyecek bir nimettir.  Görmek, tanımak, bilmek için muhtaç olduğumuz, yokluğunda karanlığa mahkûm kaldığımız bir organımızdır. Mâdem ki bunca mühimdir, o halde onu korumak, her türlü zarardan uzak tutmak da son derece önemlidir.

Rabbimiz buyurur:

“Mü’min erkeklere söyle; Gözlerini haramdan sakınsınlar.” (Nûr Sûresi, 30)

“Kulak, göz ve gönül, bunların hepsi yaptıklarından sorumludur.” (İsrâ Sûresi, 36)

“Allah, gözlerin hâin bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.” (Mü’min Sûresi, 19)

Sevgili Peygamberimiz aleyhisselâm, “Gözlerin zinası bakmaktır.” (Ebû Dâvûd, Nikâh 43) buyurarak, gözlerimizi haramdan sakınmamız gerektiğini bildirmiştir.

Buradan anlaşılıyor ki gözlerin mânevî temizliği, onları haramdan, ayıptan ve fesat bakıştan korumakla olur. Eğer hasetten, kinden arınmış temiz bakışlara sahip olursak, böylece, çevremizdekileri de nazarın ve kem gözün yükünden kurtarırız.

  • Kulakların Temizliği

Kulaklarımız, farklı sesleri algılamamıza, konuşmaları duymamıza, iletişim kurmamıza yarayan çok kıymetli bir başka duyu organımızdır. Rahatlatıcı sesler dinleyerek, kendimizi huzurlu hissederiz. Kur’ân-ı Kerimi dinleyebilmek, bir muhabbet kuşunun ötüşünü duyarak tefekkür edebilmek, yaklaşmakta olan bir arabanın sesini duyarak kenara çekilebilmek için, kulaklarımıza ihtiyaç duyarız.

Kulak, yalan sözü, dedikoduyu ve günaha sevkedebilecek konuşmaları dinlediği taktirde, şer işlemiş olur. Hakkı duyacak kulağı varken bâtıla koşan biri, mes’ûldür. Kulağın zînası, dinlemektir. (Ebû Dâvûd, Nikâh, 43)

Yüce Rabbimiz azze ve celle buyurur:

“Kulak, göz ve gönül, bunların hepsi sorumludur.” (İsrâ Sûresi, 36)

Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa sallallâhu aleyhi ve selem, buyurur:

“Kim, bir topluluğun, işitilmesini istemediği bir sözü öğrenmeye çalışırsa ( yani kulak hırsızlığı yaparsa), kıyamet günü onun kulaklarına, eritilmiş kurşun dökülür.” (Buhârî, Tabir, 45)

Demek ki kulakların temizliği son derece önemlidir ve her Müslüman’ın şerli, yalan ve çirkin sözden korunması gerekir.

  • Dilin Temizliği

Dil, sadece tat almak için değil, konuşmak ve derdimizi anlatmak için kullandığımız, bu özelikleriyle insana has ve çok özel bir organımızdır.

Sevgili Peygamberimiz aleyhisselâm, kendisine, “Bana sıkı sıkıya yapacağım bir şey söyle!” diyen birine “Dilin hep Allah’ı zikretsin.” (Tirmizî, Daavât, 4) buyurarak, dilin asıl vazifesini bildirmiştir.  

Zikir, tebliğ ve hayırlı konuşmalar dururken, boş konuşmaya alışmış bir dil, kalbe de zarar verir. Rasûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem, bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:

“Allah’ı anmaksızın çok konuşmayın. Allah’ın zikri dışında çok söz söylemek, kalbi katılaştırır. Katı kalpli olanların ise Allah’tan en uzak kimseler oldukları kesindir.” (Tirmizî, Zühd, 62)

Dili doğru kullanmak, zannedildiğinden daha öte bir önem taşır. İnsan, çoğu zaman söylediği sözün esiri olur. Hâdiseler ve insanlarla ilişkiler, çoğu zaman konuşmalarımızla şekillenir. Bu hususu dile getiren bir hadis-i şerif şöyledir:

“İnsan sabahlayınca, bütün organları dile başvurur ve (ona âdetâ) şöyle der: Bizim hakkımızı korumak konusunda Allah’tan kork. Biz, sana bağlıyız. Eğer sen doğru olursan, biz de doğru oluruz. Eğer sen eğrilir, yoldan çıkarsan, Biz de sana uyar, senin gibi oluruz.” (Tirmizî, Zühd, 61)

 Demek oluyor ki doğruyu konuşan, hakkı söyleyen kişi, dilini temizlemiş olur. Bunun yanı sıra dili küfürden, yalandan, iftiradan, dedikodudan ve boş sözden korumak gerekir. 

  • Zihnin Temizliği

Akıl, insana verilmiş olan, son derece kıymetli bir nimettir. Düşünerek hareket etmek, insanlığa ve bütün dünyaya hizmet etmek için gereklidir. Diğer yandan akıl, nakle, yani Kur’an ve sünnete tâbî olmadığı takdirde, yanılmaya ve haddini aşmaya da son derece müsait bir yapıdadır.

Rabbimiz, Sebe Sûresi 46. Ayette şöyle buyurur:

“De ki; size sâde bir tek öğüt vereceğim: Allah için ikişer ikişer, birer birer kalkıp, huzûrunda durun, sonra iyi düşünün!”

Akıl, Rabbini bildiği ve O’nun yüceliğini idrak edebildiği kadar akıldır. Bir başka âyette şöyle buyrulur:

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde, akıl sahipleri için (Allah’ın birliğine ve yüce kudretine dalâlet eden) âyetler vardır.” (Âl-i İmran, 190)

     Akıllı bir insan, neden yaratıldığını, dünyada ne maksatla bulunduğunu ve en sonunda nereye gideceğini düşünür ve gereğiyle amel etmek için çalışır.

     O halde, bir kimsenin “temiz zihinli” olduğunu düşünebilmemiz için, o kişinin sadece dünyaya değil, âhirete de yatırım yapıyor olması; fitneden, fesattan, çirkeften, kötü ve çirkin düşünceden arınmış hâlde tefekkür ederek, Rabbini ve haddini bilmiş bulunması gerekir.   Temiz zihin, tertemiz bir niyeti ve insanlık yararına iş yapma arzusunu barındırır.

     Nice insan üstün bir zekâ ile doğar. Bunlar arasından da nicesi, mevcut zekâsını çirkin ve zararlı işler yapmak adına kullanır. Böyle davranarak şeytana hizmet eder. Temiz zihinli bir insanın, kirli emeller için çalışması mümkün değildir. Aklı hem kendisinin hem de bütün dünyanın saadetine vesile olacak şekilde kullanmak, böylece Allah’ın razı olduğu kullar arasına girerek, âhireti de kazanmaya çalışmak, elbette en akıllıca iştir. 

  • Kalbin Temizliği

Kalp, zikirle huzur bulur, helâl lokma ile saflığını korur, imanla süslenir ve her şekle girebilir. Mâdem ki bu kadar hassas ve değişkendir, onun sapmasından Allah’a sığınmak gerekir. Tevekkül etmek, yani elinden geleni yaptıktan sonra, neticeyi Allah’ın takdirine bırakmak, kalbe huzur verir.

Sevgili Peygamberimiz, Hazreti Muhammed Mustafa sallallâhu aleyhi ve sellem, bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:

“Kalbinde Kur’an’dan bir miktar bulunmayan kimse, harap olmuş ev gibidir.” (Tirmizî, Fazâilü’l Kur’an, 18)

Buradan anlaşılıyor ki, Rabbimizin kelâmını okumak ve gereğince davranmaya alışmak, kalbimizin derlenip toplanmasına, temiz ve ferah bir yer olmasına yardımcıdır.

Rabbimiz buyurur:

“Bilesiniz ki kalpler sadece Allah’ın zikriyle huzur bulur.” (Râ’d Sûresi, 28)

O halde kalplerimizin temizliği için üzerimize düşen, Allah’ın zikriyle meşgul olmak, gereksiz endişelerden ve her türlü kötü niyetten sıyrılarak, huzur içinde hayırlarda yarışmaktır.

Temiz kalpli bir insanın, niyetleri sözleri, amelleri de temizdir. Kalp temizliği, davranışlarla anlaşılır. Bir kişi hem kalbim temiz diyor, hem de gidip bir haramı rahatlıkla işliyorsa, burada bir sıkıntı vardır. Kalbi temiz insan, öncelikle Allah’ın emir ve yasaklarına riayet edendir. Yalan söyleyen, laf taşıyan, kibirlenen, dedikodu ve haset eden birinin kalbi temiz sayılamaz.

Kalıbını her türlü haramdan korumakla, kalp temizlenmeye başlar. Namaz, oruç, zikir ve tefekkürle de temizlik artar.

  • Davranışların ve Hâlin Temizliği

Bir insanın kalp aynası, davranışlarıdır. Eğer kişi hayrı, doğruluğu, dürüstlüğü ve mertliği seçiyor, bunun gereğini de cesâretle yerine getiriyorsa o kişiye güvenir, ne de iyi insan, deriz. Halk nezdinde hâlinden emin olunmak, çok önemli bir vasıftır. Çünkü insanlar, geçmiş hayatlarının temizliği nispetinde kıymetlidirler.

Sözde kalan iyilikler, laftan öteye geçmeyen hayırlar kimsenin işine yaramaz. Mâdem ki hakikat budur, hayrı herkesin, öncelikle kendi nefsinde uygulamaya geçirmesi ve çevresi için iyi bir misal olmaya çalışması gerekir.   

Amelsiz ilim ancak sahibine yüktür. Böyle insanları Rabbimiz, kitap yüklü merkeplere benzetmiştir (Cuma,5). İlmin davranışlarda güzelliğe yol açması, kişiyi ihlasa ve irfana ulaştırması beklenir.

Faziletli, vakur ve istikrarlı bir insan, Hakk’a ve hayra çok daha güzel hizmet eder.

Kaynak: Sağlik, Temizlik ve İlk Yardim, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

SAĞLIK HİZMETLERİ NELERDİR?

Sağlık Hizmetleri Nelerdir?

SAĞLIK KAVRAMI NEDİR?

Sağlık Kavramı Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.