Temelleri Takva İle Atılan Mescit

Hicret yolculuğunun ilk durağı olan Kuba’da Allâh Resûlü, Amr bin Avf Oğulları’nda on dört gece misâfir oldu. İşte meşhur Mescid-i Kuba, bu esnâda yapıldı. Hazret-i Peygamber de, mescidin inşâsında bizzat çalıştılar.

Kuba Mescidi, İslâm’da inşâ edilen ilk mescittir. Hicret gibi mühim bir hâdise esnâsında binâ edildiği için önemli bir yere sâhiptir. Bu mescid, Kur’ân-ı Kerîm’de:

“…(Medîne’ye hicretin) ilk gününden takvâ üzerine kurulan Mescid...” (et-Tevbe, 108) şeklinde zikredilmiştir.(1) Ebû Hüreyre (r.a.):

“Orada, temizlenmeyi seven insanlar vardır. Allâh da çok temizlenenleri sever.” (et-Tevbe, 108) âyetinin de Kuba halkı hakkında nâzil olduğunu bildirmiştir. (Tirmizî, Tefsîr, 9/3099; Ebû Dâvud, Tahâret, 23/44; İbn-i Mâce, Tahâret, 357)

KUR’AN’I EN GÜZEL OKUYAN VE BİLEN KİŞİ

Hicret eden ilk Muhâcirler Kuba’ya vardıklarında, Amr bin Avf Oğulları’nın hurma kurutma yerini düzeltip düzleyerek orada namaz kılmaya başlamışlardı. Ebû Huzeyfe’nin âzatlısı Sâlim (r.a.), Kur’ân’ı en güzel okuyan ve bilen kimse olduğu için ilk Muhâcirlere o imamlık yapıyordu.(2)

Hazret-i Peygamber, ilk muhâcirlerin namaz kıldığı bu sahayı genişleterek Kuba Mescidi’ni inşâ etti. Mescid, kare şeklinde olup ebadları yaklaşık 32x32 metre idi. Allâh Resûlü, Kubalılardan taş getirmelerini istemiş, onlardan birini alıp kıble tarafına koyarak, Ebûbekir ve Ömer’in (r.a.) da aynı şekilde sırayla taş koymalarını emir buyurmuştu.

“İSLAM’DA İLK MESCİD BİNA EDEN”

Mescid’in inşâsında en büyük gayreti, Ammar bin Yâsir (r.a.) göstermekteydi. Bu bakımdan kendisine “İslâm’da ilk mescid binâ eden” denilmiştir.(3)

Abdullâh bin Revâha (r.a.) da hem çalışır hem şiir söyler, böylece mü’minlerin yorgunluğunu hafifletirdi.(4)

Mescidin müezzinlik vâzîfesini ashâb-ı kirâmdan Sa’d el-Kurazî (r.a.) deruhte etmekteydi.

Mescid-i Nebevî ve Medîne’deki diğer dokuz mescid gibi Kuba Mescidi’nde de eğitim ve öğretim faâliyetleri devâm eder, Peygamber Efendimiz buraya her gelişlerinde buna nezâret ederdi.(5)

PEYGAMBERİMİZİN HER CUMARTESİ GİTTİĞİ MESCİT

Peygamber Efendimiz, Cumartesi günleri Kuba’ya bâzen binekli bâzen de yaya olarak gider ve orada iki rekât namaz kılardı.(6)

Bir hadîs-i şerîflerinde ise bunu Müslümanlara da tavsiye ederek şöyle buyurmuşlardır:

“–Kim evinde güzel bir şekilde abdest alır, sonra Kuba Mescidi’ne gelir ve orada namaz kılarsa onun için umre sevâbı vardır.” (İbn-i Mâce, İkâme, 197; Nesâî, Mesâcid, 9)

Hazret-i Ömer, halîfeliği zamânında, pazartesi ve perşembe günleri burayı ziyâret eder, Kuba çok uzak mesâfelerde olsaydı bile devesini oraya ulaşmak için yine de süreceğini ifâde ederdi.(7)

Kuba Mescidi, Hazret-i Osman ve Ömer bin Abdülaziz tarafından genişletilmiştir. Daha sonra birçok defâ tâmirat görüp yenilendi. 1829 yılında Sultan II. Mahmut tarafından îmâr edilen tek minâreli ve düz tavanlı mescid, Suûdî Arabistan hükûmeti tarafından yıkılıp, kubbeli ve dört minâreli olarak ve genişletilerek yeniden inşâ edilmiştir.

[1] Hazret-i Ömer daha sonra Hicret’i takvim başlangıcı yaparken bu âyet-i kerîmedeki “ilk günden” ifâdesine istinâd etmiştir. (Semhûdî, I, 248)

[2] İbn-i Sa’d, III, 87; IV, 311.

[3] İbn-i Hişâm, II, 114.

[4] Kâmil Mîras, Tecrid Tercemesi, X, 106.

[5] Hamîdullâh, İslâm Peygamberi, II, 771.

[6] Buhârî, Fazlu’s-Salât 3, 4; Müslim, Hac, 516.

[7] İbn-i Sa’d, I, 245.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa 1, Erkam Yayınları

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR? HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V) HAYATI

HZ. MUHAMMED MUSTAFÂ (S.A.V.)

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.