Tefekkür'ün Önemi ve Ademoğlu

Ku'ran-ı Kerim'de insanı tefekkür ve şükre yönlendiren ayetler ve bizlere nasihatler...

اَفَلَاتَسْمَعُونَ  İşitmez misiniz? Duymaz mısınız?

اَفَلَاتُبْصِرُونَ Görmez misiniz? İbret almaz mısınız?

اَفَلَاتَعْقِلُونَ   Akletmez misiniz?

اَفَلَاتَتَفَكَّرُونَ  Tefekkür etmez misiniz?

اَفَلَاتَتَذَكَّرُونَ  Öğüt almaz mısınız?

اَفَلَاتَتَّقُونَ  Hâlâ sakınmaz mısınız? Takvâya sarılmaz mısınız?

Cenâb-ı Hak bize âyet-i kerîmelerle nimetleri hatırlatmakta ve önce tefekküre sonra da bu vesileyle şükre davet etmekte. Bir misal olarak Nahl Sûresi’nde buyurulur:

“Gökten suyu indiren O –celle celâlühû-’dür. Ondan;

* Hem size içecek vardır,

* Hem de hayvanlarınızı otlatacağınız bitkiler.

(Allah); su sayesinde sizin için;

* Ekinler,

*  Zeytinler,

*  Hurmalar,

*  Üzümler ve

*  Diğer meyvelerin hepsinden bitirir.

■ İşte bunlarda düşünen bir toplum için büyük bir ibret vardır.

O –celle celâlühû-; geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da Allâh’ın emri ile hareket ederler.

■ Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır.

■ Yeryüzünde sizin için rengârenk yarattıklarında da öğüt alan bir toplum için gerçek bir ibret vardır.

* İçinden taze et (balık) yemeniz ve;

*  Takacağınız (inci, mercan gibi) bir süs (eşyası) çıkarmanız için denizi emrinize veren O’dur.

*  Gemilerin denizde (suları) yara yara gittiklerini de görüyorsun.

■ (Bütün bunlar) O’nun lutfunu aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir.”(en-Nahl, 10-14)

Rabbimiz bizden tefekkür etmemizi arzu ediyor. Bizim için yarattığı bu âleme; boş, nâdan ve alık bir şekilde bakmamızı istemiyor. Dâimâ bakışımızın ibret, sükûtumuzun tefekkür, lisânımızın şükür ve ef‘âlimizin tâzim li-emrillâh, vicdânî duygularda derinleşerek şefkat alâ halkillâh çerçevesinde Hakk’a ibâdet, halka hizmet olmasını ferman ediyor.

Bu dünya, insan için yaratıldı. Ağaçlar bizim için, mahlûkat bizim için, hayvanlar bizim için yaratıldı. Güneş, ay ve sayısız yıldızlar bizim için. Bütün semâvat bizim için. Demek ki bunlar karşısında müteşekkir, medyûn ve rakîk bir kalp taşımak zarûrî…

Bize bir bardak su verene, bir çiçek uzatana teşekkür ederken; canımızı, îmânımızı, rızkımızı, her şeyimizi lutfeden Rabbimiz’e şükretmemek olur mu?

Bütün bu tefekkürler, idrâkimizi mânevî nimetlere ulaştırmalı.

Kaynak: osmannuritopbas.com

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.