tevbe etmek

Geç Kalınmayacak Tövbe

Hak Teâlâ, kullarına karşı çok merhametli, çok affedicidir. Mühim olan tevbeyi geciktirmemek ve ne zaman geleceği belli olmayan ölüm ânından evvel, pişman bir şekilde dilimizden istiğfarı düşürmemektir.

Hayata Yeniden Başla!

Tevbeye, yeniden arınmaya, bir çocuk gibi gönüllerimizin berraklaşmasına ihtiyacımız var. İşte bu yüzden buyurun yeniden tevbeye, yeniden istiğfara ve yeniden arınmaya.

Sınanmadığı Günahın Masumu Değilsin!

Günaha düşmek, her insan için muhtemel bir durumdur. Kimse sınanmadığı günahın masumu değildir. Esas olan günahta ısrar etmemek ve tevbeye yönelmektir. Bu itibarla bir günaha düçar olmuş herhangi bir mü’min kardeşimizi, kendi nefsiyle ve şeytanla başbaşa bırakmak yerine, kendisine şefkatle yaklaşmak, kardeşlik hukukunun bir gereğidir.

Manevi Olgunlaşmada İbadetlerin Önemi

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri ibadetlerin mânevî tekâmül yolundaki ehemmiyetini anlatıyor.

İnsanı Azâba Sürükleyen Hâl

İnsanın iki büyük düşmanı olan nefs-i emmâre ve şeytan -aleyhillâ‘ne-, insanı kulluk vazifelerinden uzaklaştırmak ve ona mesʼûliyetlerini ihmâl ettirmek için, binbir hile ve desise ile sayısız bahaneler üretir. Böylece aklı, kalbi, idrâki, izʼânı ve vicdânı âdeta uyuşturur. Bu şuursuzluk ve sarhoşluk hâli içinde, insanı kolayca azâba sürükler.

Allah (cc) Kulun Tevbesini Nasıl Kabul Eder?

“Nedâmet ateşiyle dolu bir gönülle ve nemli gözlerle duâ ve tevbe et! Zîrâ çiçekler, güneşli ve ıslak yerlerde açar!” Hazret-i Mevlânâ

Son Nefeste İstiğfar Etmek

Son nefes hususunda peygamberler hâricinde hiç kimse teminat altında değildir.

Peygamber Efendimiz Hz. Ali'yi (r.a.) Niye Çok Severdi?

Resûl-i Ekrem Efendimiz’in, Hazret-i Ali’yi (r.a.) niçin çok sevdiği ile ilgili hadis-i şerifler...

Tevbe Bozulunca Yapılması Gerekenler

Tekrar tekrar tevbeden dönmek, ahret hayatını karartacak bir âfettir. Bu nevî tevbeye muhtaç tevbelerden Allâh’a sığınmak gerekir.

Günahlardan Temizlenmek İçin, Hâlis Tevbe

“Rabbiniz kendi üzerine (şu) rahmeti yazdı. İçinizden kim bilmeyerek bir fenalık yapıp da sonra arkasından tevbe etmiş ve düzelmiş ise şüphesiz ki O (Allah) gafûr ve Rahîmdir.” (Enam Sûresi / 54)

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.