Kitap ehli gayr-i müslimler bizlere selam verdiğinde onlara nasıl bir karşılık, selam vermeliyiz? Gayr-i müslimlerle ilişkide gözetilecek hususlar nelerdir?
İslam’ın temel emirlerden birisi Müslümanların birbirlerini kardeş olarak görmeleri ve bunun gereğini yapmalarıdır. “Mü’minler ancak kardeştirler.” [1]Yani Mü’minler kardeşten başka bir şey değildir dolayısıyla birbirlerine kardeşçe muamele etmeleri gerekmektedir.
Gayr-i müslim: Müslüman olmayan. İslam'ı kabul etmemiş kişi anlamlarına gelir.
Ecdadımız daha küçük yaşta olan evlatlarına ellerindekilerini ihtiyaç sahibini verebilmeyi öğretmiştir. Askıda ekmek; bu fani alemde baki dostluklar kurabilmek için görünmez bir bağdır. Aslında askıya koyduğumuz sadece ekmek değildir; kalbimiz, vicdanımızdır.
Anayasa Mahkemesinin, evinin çevresindeki camilerden sabah saatlerinde ezan okunmasından rahatsız olan gayr-i müslim kişinin yaptığı bireysel başvuruyu kabul edilemez bulmasına ilişkin kararının gerekçesi açıklandı.
İslam diğer tahrif edilmiş dinlerde olduğu gibi sadece Allah ile insan arasındaki ilişkileri düzenlemekle kalmaz ayrıca insanlar arasındaki ilişkileri de en ince ayrıntısına kadar tertib eder. Bu ilişkiler o kadar net ortaya konmuştur ki dünyanın neresine gidersek gidelim mesela müslüman çocuklar babalarına isimleri ile hitap etmez, onlar karşısında yan gelip yatmazlar. Anneler el üstünde tutulur, yaşlılara saygı, çocuklara sevgi gösterilir.
Komşuluk hakkı, saygı duyularak gözetilmesi gereken önemli bir görevdir. Cebrâil (as)'ın gelip gittikçe bu konu üzerinde ısrarla durması ve Peygamber Efendimiz'in komşuyu komşuya mirasçı kılınacağını zannetmesi çok anlamlıdır. Komşularla iyi geçinmeli, onlara zarar vermemeli, sevinç ve kederlerine ortak olmalıdır.
İnsan tek başına yaşayamaz. İlk birliktelik babamız Adem ve anamız Havva ile başlamış, dişili erkekli üreme neticesinde birlikteliğin çerçevesi genişlemiş ve genişlemeye de devam etmektedir. Özellikle ticari ve kültürel anlamda sınırların kalktığı günümüz dünyasında gelişen bu birlikteliğin oluşturduğu bir takım yeni durumlar ve sorumluluklar söz konusudur. Bu da bize insanların ne kadar birbirine muhtaç olduğunu gösteriyor.
Kanuni Sultan Süleyman'ın Avusturya seferlerinin birinde yaşanan ibretlik hadise...
Müslüman kanı akmasın diye, galip gelinecek bir harbi çok mâhirâne bir sûrette bertaraf edebilmek, elbette ki Allah yolunda duyulan pek yüce bir mes’ûliyetin parlak bir tezâhürüdür. İşte Osmanlı’yı yücelten en müessir âmillerden biri de bu zihniyettir!
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
...Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.