Tadil-i Erkan’a Uymanın Önemi

Namazda Tadil-i Erkan’a uymanın önemi nedir? Namazda Tadil-i Erkan ile ilgili hadis-i şerifin şerhi.

Ebû Hüreyre (r.a)’den nakledildiğine göre bir gün Rasûlullah (s.a.v) Mescid-i Şerîf’e girmişlerdi. O esnada bir sahabî daha girip namaz kıldıktan sonra Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in huzuruna gelip selâm verdi.

TADİL-İ ERKAN’A UYMANIN ÖNEMİ NEDİR?

Efendimiz (s.a.v) onun selâmına mukabelede bulunduktan sonra:

“–Dön de yeni baştan kıl, çünkü sen namaz kılmış olmadın!” buyurdular. O kimse dönüp önceki gibi namaz kıldıktan sonra gelip Nebiyy-i Ekrem’e selâm verdi. Rasûlullah (s.a.v) yine:

“–Dön de yeni baştan kıl, çünkü sen namaz kılmış olmadın!” buyurdular. Bu durum üç kere tekrar etti. Nihâyet o kimse:

“–Seni hak ile gönderen Zât-ı Ecell-ü Aʻlâ’ya yemin ederim ki bundan daha güzelini kılamıyorum, bana doğrusunu öğret!” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdular:

“–Namaza kalktığında tekbir al. Sonra ezberden ne kadar kolayına gelirse o kadar Kur’ân oku. Sonra rükûya varıp mutmain oluncaya (yani âzâların sakinleşip hareketleri duruncaya) kadar bekle! Sonra başını kaldırıp tam olarak doğrul ve bir müddet ayakta bekle! Sonra secdeye varıp sakinleş ve biraz bekle. Sonra başını kaldırıp otur ve sakinleş! Bunu namazının bütününde böylece yap!” (Buhârî, Ezân, 95)

Şerh:

Bu hadis, fakihler arasında Hadîsü’l-Müsîi Salâtehû (Namazını kötü kılan hadîsi) nâmıyla şöhret bulmuştur.

Bu hadise bakarak namazda tâdil-i erkân’ı farz görenler olmuştur. İmam Ebû Yusuf bunlardandır. Tâdil-i erkân, namazın kıyam, rükû ve secde gibi her rüknünü acele etmeden sükûnetle yerine getirmek ve bu rükünleri yaparken uzuvların sakinleşip hareketlerinin bir müddet durmasıdır. Meselâ rükûdan kalkarken vücut dimdik bir hale gelmeli ve sükûnet bulmalı, en az bir kere “Sübhânallahi’l-Azîm” diyecek kadar ayakta durup ondan sonra secdeye varmalıdır. Secdede ve her iki secde arasında da böylece en az bir tesbih miktarı durmalıdır.

Tâdil-i erkân, İmam Âzam ile İmam Muhammed’e göre vaciptir. İlk görüşe göre, tâdil-i erkân yapılmaksızın kılınan bir namazı yeniden kılmak gerekir, ikinci görüşe göre ise, tâdil-i erkânı terk eden kişinin sehiv secdesi yapması gerekir. Fakat böyle bir namazı yeniden kılmak daha iyidir. Böylece ihtilaftan kurtulmuş oluruz. Ayrıca kerahetle kılınan namazları da yeniden kılmak vacip görülmüştür.

Hayatın en kıymetli anları namazda geçenlerdir. Dolayısıyla o anları çabucak bitirmek için acele etmek insanın kârına değildir.

Kaynak: kuranvesunnetyolunda.com

İslam ve İhsan

TADİL-İ ERKÂN NE DEMEK?

Tadil-i Erkân Ne Demek?

NAMAZDA TADİL-İ ERKÂNIN HÜKMÜ NEDİR?

Namazda Tadil-i Erkânın Hükmü Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.