Suriyelilerin Dramı Beyaz Perdede

Suriye'deki iç savaştan kaçanların yaşadıkları ve verdikleri mücadele "Mor Ufuklar" filmi ile beyaz perdeye taşındı.

Yapımcılığını Osman Subaşı'nın, yönetmenliğini ve senaristliğini Olgun Özdemir'in yaptığı filmin oyuncu kadrosunda Zeynep Sevil Yılmaz, Numan Çakır, Ece Özdikici, Dilek Serbest, Adem Yılmaz ve Baki Çiftçi bulunuyor.

Çekimleri Aydın Bozdoğan, Muğla Gökova ve İstanbul'un çeşitli semtlerinde yapılan ve "Bir Akdeniz Hüznü" sloganıyla Antakya Film Festivali'nde prömiyeri gerçekleşen filmin, dünya festivallerinde yarıştıktan sonra 2017'de sinemalarda da gösterime girmesi planlanıyor.

Film hakkında değerlendirmelerde bulunan Subaşı, film ile Suriye'nin sessiz çığlığını dünyaya duyurmak istediklerini söyledi.

Batı'nın pek çok İslam ülkesinde yaşanan savaşlarda olduğu gibi umursamaz tavır takındığına vurgu yapan Subaşı, "Batı'nın sadece Suriye olayında değil, bir çok olayda bugün gördüğümüz duyarsızlığına şahit olduk." diye konuştu.

Subaşı şöyle devam etti:

"Batı dünyasının bu duyarsızlığı bizleri şaşırtmıyor. Bizim amacımız, Batı dünyasında artık azınlığa dönüşmüş duyarlı insanlara ulaşmak. Filistin'de yaşanılanlar karşısında sizce bir tepki verdi mi ya da hemen dibinde yaşanılan Bosna savaşında bir tepkisine rastladık mı? Hatırlarsınız, Srebrenitsa'da katliam öncesi NATO askerlerinin yaptıkları hala hafızalarımızda, gözleri önünde yaşanılan soykırıma sessiz kalan Batı'nın bizleri aynı suçla suçlamaları da tirajı komik bir durumdur."

Mısır'ın Tahrir meydanında yaşananların da unutulamayacağını belirten Subaşı, "Tüm bunları düşündüğümüzde Batı dünyasının bu duyarsızlığı bizleri şaşırtmıyor. Bizim amacımız, Batı dünyası içindeki çok az bir azınlık olan duyarlı insanlara ulaşmak." dedi.

SURİYE DRAMINI DÜNYAYA DUYURMAYI AMAÇLIYORUZ

Subaşı, Türk halkının her zaman vicdanıyla Suriyelilerin hayatını kolaylaştırdığını ifade ederek, filmin konusu olan mültecilerin sorunlarına karşı Türkiye'den başka hiç kimsenin duyarlılık göstermediğini söyledi. Subaşı, mülteci meselesine sanatsal anlamda, sinemanın diliyle mütevazi hikaye içerisinde, çoğu gerçek ve bir kısmı kurgu olan "Mor Ufuklar" filmiyle dikkat çekmeye çalıştıklarını vurgulayarak, "Amacımız, bir film yapıp sinema salonlarını doldurmak değildi. Sadece Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın dünyaya duyurmaya çalıştığına sinema sanatıyla katkı sağlamaya çalıştık." şeklinde konuştu.

Hedeflenen istikamete doğru yol aldıklarını ve sanat camiasında yaşanan çalışmalar neticesinde kısa sürede başarıya ulaşılacağını dile getiren Subaşı, şöyle devam etti:

"Filmin yapım aşamasında tüm ekip olarak oldukça duygusal anlar yaşadık. Herkes bu filmin amacını çok iyi biliyordu ve bu durum çekimlerde bile kendini hissettiriyordu. Adem Yılmaz'ın oynadığı karakterin bir pasaport arama sahnesi vardı, sahne çekimi bittiğinde setteki herkes ağlıyordu. Bu duyguların seyirci tarafından etki göstereceğini ve karşılık bulacağını düşünüyorum."

AVRUPALI GAZETECİNİN BİR BABAYA ATTIĞI TEKMEYİ UNUTMAYALIM

Osman Subaşı, filmde bölge halkı ve mültecilerin de rol aldığını aktararak, "Bizler muazzam bir tarihe sahibiz. Bu müstesna geçmişte yaşanan ve bizlere gelecek adına yön verebilecek olayları, karakterleri Türkiye ve dünyada sinema izleyicisi ile buluşturmayı hedefliyoruz." ifadelerini kullandı.

Suriye'de yaşananlara ve Türkiye'ye sığınan Suriyelilere daha fazla sahip çıkılması ve duyarlılık çağrısı yapan Subaşı, şunları söyledi:

"Emin olun ki, Türk milletinden başka kimsenin onların varlıklarından haberleri bile yok. Avrupalı bir gazetecinin sınırı geçmeye çalışan bir babaya attığı tekmeyi unutmayalım. Dünya görmezden gelse de Türkiye tüm mazlumlar için sığınılacak bir liman olmaya devam edecektir çünkü bizim geçmişimiz, geleneğimiz, kültürümüz zorda kalana sahip çıkmayı, mazluma kimlik sormamayı gerektiriyor."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.