Seyyid Emir Külâl Hazretleri’nin Sohbeti

Seyyid Emir Külâl (k.s.) nasıl sohbet ederdi? Bahâeddin Nakşibend Hazretleri’nin mürşidi, Seyyid Emir Külâl (k.s.) Hazretleri’nin sohbetini istifadenize sunuyoruz.

Seyyid Emir Külâl -rahmetullâhi aleyh- şöyle sohbet etmiştir:

RUHÂNÎ KOKU ALDIĞINIZLA ALÂKADAR OLUNUZ

Ey kıymetli talebelerim! İlim öğrenmekten ve Hazret-i Muhammed sallâllâhu aleyhi ve sellem’in yoluna tâbî olmaktan aslâ ayrılmayınız! Bu, mü’min için bütün saâdetlerin ve nîmetlerin vâsıtasıdır. Bunun için Rasûlullah: “İlim öğrenmek, her Müslümana farzdır.” buyurmuşlardır. (İbn-i Mâce, Mukaddime, 17)

Her Müslümanın Bilmesi Gereken Dini Bilgiler

Yani her Müslüman erkeğin ve kadının, kendisine lâzım olan dînî bilgileri öğrenmesi farzdır. Bunlar sırasıyla şunlardır:

  1. Îman ve îtikad bilgileri.
  2. Namazla alâkalı bilgiler.
  3. Oruçla alâkalı bilgiler.
  4. Zengin ise zekât ve hac ile alâkalı bilgiler.
  5. Ana-baba hakkını öğrenmek.

Allah Teâlâ’nın kendisinden râzı olmasını isteyen kişi, anne-babasının rızâsını kazanır. Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Allah Teâlâ’nın rızâsı, ana-babanın rızâsını kazanmakla elde edilir.” buyurmuşlardır. (Tirmizî, Birr, 3/1899) Bu bakımdan, ana-babanın hakkını gözetmek çok mühimdir.

  1. Sıla-i rahim, yani akrabayı ziyaret etmek ve onları görüp gözetmek.
  2. Komşu hakkını gözetmek.
  3. Lâzım olan alışveriş bilgilerini öğrenmek.
  4. Helâlleri ve haramları öğrenmek.

Bunları herkesin öğrenmesi lâzımdır. Zîra insanların çoğu, bilmediğinden ve bildiğiyle amel etmediğinden dolayı helâk olmuştur.

İyi biliniz ki, dünyayı ve dünyaya düşkün olanları sevmek, Allah Teâlâ’nın râzı olduğu yolda yürümenize en büyük bir engeldir.

Dâimâ Allah Teâlâ’yı hatırlayıp O’nu zikrediniz! Böylece dininizi dünyaya değişmemiş olursunuz. Dâimâ Allah Teâlâ’dan korkunuz! Hiçbir ibâdet, Allah korkusundan daha tesirli değildir.

Allah Teâlâ’dan başka her şeyi bırakınız. “Lâ ilâhe” derken Allah’tan başka hiçbir mâbud olmadığını biliniz. “İllâllah” derken, Allah Teâlâ’nın noksan sıfatlardan münezzeh olduğunu biliniz.

Şunu iyi biliniz ki elbiseyi temiz su arındırır. Dili de Allah Teâlâ’yı zikretmek temizler. Bedeninizi namaz kılmak, malınızı zekât vermek temizler. Yolunuzu, insanların sizden râzı olması temizler. İhlâs sahibi oluncaya kadar ihlâsı, kurtuluşa erinceye kadar da kurtuluşu arayınız!

Kalbin, dilin ve bedenin temiz olması, helâl lokma yemeye bağlıdır. Bunu, iyi biliniz. Helâl lokma yiyen insanın midesi, içinde temiz su toplanan havuz gibidir. Bu havuzdan etrâfa temiz su dağılır ve bu su ile çiçekler yetişir, ağaçlar meyve verir, ondan istifâde edilir.

Tevbe ediniz! Tevbekâr ve edepli olmak lâzımdır. Tevbe ediniz ki, tevbe bütün tâatlerin başıdır. Tevbe sadece dil ile olmaz! Tevbe, işlenen günahlara pişman olmak, bir daha o günahı işlememek ve amel-i sâlihlerde bulunarak hatâyı telâfî etmektir.

Allah Teâlâ’dan dâimâ korkunuz. Günahlarınıza pişman olup o kadar ağlayınız ve tevbe ediniz ki gerçekten size tevbekâr denilebilsin. Dünyada iken günahlara pişman olup kulluk vazifesini yaparak âhireti kazanmak lâzımdır. İşte, bütün işin aslı budur.

Gerçek muhabbet; Allah Teâlâ’nın rızâsını aramak ve kötü işleri terk etmek, ahde vefâ göstermek, emânete ihânet etmemek, kendi kusurlarını görüp amelleri ile övünmemek, amellerini görmemek, dâimâ Allah Teâlâ’nın zikriyle meşgul olmaktır.

Hiçbir işe, Cenâb-ı Hakk’ın ismini anmadan (besmelesiz) başlamayınız ki o işten dolayı ahirette utanmayasınız.

Allah Teâlâ’nın emirlerine itaat ediniz! Nerede olursanız olun, ilim öğrenmekten ve amel etmekten uzak kalmayınız. Her ne olursa olsun, karşınıza her ne güçlük çıkarsa çıksın, ilmi ve ameli aslâ terk etmeyiniz!

Emr bi’l-mârûf ve nehy ani’l-münker vazifesini yerine getiriniz! Dînin yasak ettiği şeylerden, dîne uygun olmayan işlerden ve bid’atlerden sakınınız! Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Ey îmân edenler! Kendinizi ve çoluk-çocuğunuzu, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz!..” (Tahrîm, 6)

Âhirette cehennem yakıtı olan bu insanlardan olmamak için çok korkup sakınınız!

Fudayl bin Iyâz Hazretleri şöyle anlatmıştır: “Havanın çok sert ve soğuk olduğu bir gün, Şeyh Abdülallâm’ı gördüm. Üzerinde ince bir elbise vardı. Soğuk olmasına rağmen buram buram terliyordu:

- Bu soğukta böyle terlemenizin sebebi nedir? dedim.

- Bir gün bu mekânda bir günah işleniyordu. Ben buna mânî olmak istedim fakat mümkün olmadı. İşte bunun ıstırabından dolayı bu mekânı gördükçe terliyorum ve kıyâmet günü bunun mesuliyetinden nasıl kurtulurum diye korkuyorum, cevabını verdi.”

Ya siz, her gün hem kendiniz, hem de başkaları için nice emr bi’l-mârûf vazifesini kaçırıyorsunuz! Hâlinize bir bakınız!

Bütün işlerin başı, dinin emirlerine yapışmak ve Allah Teâlâ’nın koyduğu hudutları aşmamaktır.

Akıllı kişi, kendi hâlini düşünür. İnsanlar ile arasındaki hudûda ve hukûka riâyet eder. Bunu gözetmeyenler için verilecek cezâyı bildiren nice âyet-i kerîmeler mevcuttur. Her zaman ve her yerde; bakarken, konuşurken, dinlerken, gelirken, yerken, içerken… Allah Teâlâ’ya ve insanlara karşı riâyet edilmesi gereken bir hudut vardır. Fırsatı ganimet biliniz, yaptığınız işleri kurtuluşunuza vesîle olacak şekilde yapınız! Helâl rızık kazanmak için çalışınız! Kâfî miktarda kazanıp israf ve cimrilikten sakınınız! Nafakanızı kazanıp harcarken dînimizin emirlerine uygun hareket ediniz!

Rasûlullah Efendimiz: “İşlerin hayırlısı, en mûtedil ve vasat olanıdır” buyurmuşlardır. (Beyhakî, Şuab, VIII, 275/5819)

Helâlinden ve kendi kazancınızdan yiyiniz! Eğer uykunuz gelirse biraz uyuyunuz ki ibâdet ve tâat yapmak için dinlenmiş olasınız. Fakat Allah Teâlâ’yı zikretmeden uyumayınız!

Ey talebelerim! İnsanların maksada ve saâdete kavuşmaktan mahrum olmalarının sebebi; âhiret yolunu bırakıp yalancı dünyaya sarılmalarıdır. Âhiret saâdetini isteyen kişi, doğru itikâda sahip olup, bid’at ve dalâletlerden uzak durmalıdır. Yaptığı her şeyden hesâba çekileceğini bilerek hareket etmelidir.

Ey dostlarım! Mü’minin kendi gidişâtından habersiz olması kadar kötü bir şey yoktur. Bu hâl, gaflet içinde olmanın delîlidir. Başkalarının habersiz olduğu şeyler, bu yolun büyüklerine açılmıştır. Onların maksadı, Allah Teâlâ’nın rızâsını aramaktır. Onlar, buna kavuşmuşlardır.

Allah Teâlâ, her asırda sevip seçtiği kullarından bir büyük zât yaratır. Böylece herkesi belâlardan, felâketlerden korur. Ey talebelerim! Böyle olan zâta talebe olunuz! Böylece dünya ve âhiret saâdetine kavuşursunuz.

Ümmet-i Muhammed’in nur saçan kandilleri olan âlimlere yakın olunuz! Rasûlullah Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem: “(Zâhirî ilimleri hazmetmiş ve bâtınını ikmâl etmiş) âlimler, peygamberlerin vârisleridir.” buyurmuşlardır. (Ebû Dâvûd, İlim, 1)

Sakın, ilmi ve âlimleri sevmekten uzak kalmayınız! Zîra bu, kurtuluş vesîlesidir. Câhillerle görüşmek, insanı Cenâb-ı Hak’tan uzaklaştırır. Semâ yapıyoruz diye zâhirî hareketlere takılan ve hoplayıp zıplayan kimselerin meclislerinden uzak durunuz! Onlarla oturmayınız! Onlarla sohbet, kalbi öldürür. Bunun için yolumuzun büyükleri, bu işten uzak durmuşlardır.

Hakîkî semâ yapan kişinin hâli öyledir ki, o anda bıçak çalsan, huşû ve vecdi sebebiyle bundan haberi olmaz. Eğer böyle olursa, o kişi gerçekten semâ hâlindedir.

Ruhsatlardan uzak durup, azîmetle amel ediniz! Ruhsatlarla amel etmek, zayıf kişilerin işidir. Bundan daha fazla nasihat isterseniz, Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretleri’nin nasihat ve yazılarına bakınız! Bu kadarı kifâyet eder. Akıllı olana bir işaret kâfîdir.

***

Geceleri ibâdetle geçirseniz ve açlıktan beliniz keman teli gibi incelse bile, lokma ve hırkanız helâl olmadığı müddetçe maksada ulaşamazsınız!

Nefsin isteklerini terk ediniz ki âhirette utanıp mahcup olmayasınız. Eğer şükrederseniz Allah Teâlâ size her istediğinizi ihsân eder. Bu dünyada ne yaparsak, âhirette onun karşılığını bulacağız.

Ey dostlar! Dikkat ediniz ve uyanık olunuz! Bir kişi hevâ ve heveslerinden vazgeçmedikçe, tuzağına av düşmeyen ve eli boş dönen avcı gibidir. Eğer insan Allah Teâlâ’yı unutur, gaflete dalarsa, belâ ve musîbete dûçâr olur.

Ey dostlar! Şunu biliniz ve dikkat ediniz ki, her kim gerçekten Allah Teâlâ’dan korkarsa, her şey ondan korkar, zarar vermez. Allah’tan korkmayan kimse, her şeyden korkar. Bir kimse, dâimâ Allah Teâlâ’dan korkar bir hâlde olursa, Allah Teâlâ ona korkutucu bir şeyi musallat etmez. Hatta o kul, Allahtan korktuğu için her şey ondan korkup, çekinir.

Ne yazık ki ömür bitmek üzere olduğu hâlde insan dünyalıklara dalmış, nefsinin esîri olmuş ve âhiret yolculuğunu unutup ihmâl etmiştir.

Ey dostlar! İhlâslı olunuz! Her işinizi Allah rızâsı için yaparsanız kurtulursunuz. İhlâssız işlenen amel, üzerinde padişahın mührü olmayan para gibidir. Üzerinde padişahın mührü bulunmayan parayı kimse almaz. Üzerine mühür vurulanı ise herkes alır.

İhlâsla yapılan az amel, Cenâb-ı Hak katında çok amel gibidir. İhlâssız yapılan çok amelin ise Hak katında kıymeti yoktur. Yaptığınız her ibâdeti ve işi ihlâs ile yapınız! Böylece Allah Teâlâ’ya yakın ve rızâsını kazananlardan olursunuz.

Mert o kişidir ki önce iyice düşünür sonra amel etmeye başlar. Böylece sonunda, yaptığı işten utananlardan olmaz.

Dünya sevgisi ve bağlarının neminden kurtulmadığı müddetçe, vücut çömleği bir işe yaramaz. Çömleği pişirmek için sağlam olarak fırına sürerler. Mânevî tasarruf fırınına giren çömleklerden bazıları sağlam, bazıları da kırık çıkar. (Yani eksikliğini gideremez, nefsânî arzularından kurtulamaz.) Biz, kırık çıkan çömlekler hakkında da ümitvâr oluruz. Çünkü onları hemen toz hâline getirir, başka bir çamurla karıştırıp çömlek yapar ve tekrar fırına veririz. Sağlam çıkana dek böyle yaparız. Yani bıkıp usanmadan terbiyelerine devam ederiz.

Gönül almaya bak; güçsüzlere hizmet et! Zayıfları, gönlü kırıkları koru! Onlar öyle kimselerdir ki halktan hiçbir gelirleri yoktur. Bununla beraber, onların birçoğu tam bir kalp huzuru, tevazu ve kırgınlık içinde yaşayıp giderler. Böyle kimseleri ara bul ve onlara hizmet et!

***

Emîr Külâl rahmetullâhi aleyh bir gün cuma namazını Buhâra’da kıldıktan sonra müridleriyle Sûhârî’deki evine dönerken Kelâbâd’a geldiğinde çayırda oturmuş bir grup insan gördü. Sultan Timur’un etrâfında toplanmışlardı. Timur, bu zâtın Emîr Külâl rahmetullâhi aleyh olduğunu öğrenince hemen yanına gidip tavsiyelerini ricâ etti. Sonraları Semerkand’a yerleşen Timur, Emîr Külâl’i Semerkand’a dâvet etmiş ise de Hazret, mâzeret beyân edip gitmemiş, Timur’a oğlunu göndererek şöyle demesini tembihlemiştir:

- Oğlum! Timur’a söyle, eğer Allah Teâlâ’nın râzı olduğu yolda yürümek istiyorsa takvâdan ve adâletten aslâ ayrılmasın! Bunları kendisine şiâr edinsin ki kıyâmet günü kurtulabilsin! Eğer dünyaya meylederse, kendisine yapılan duâların faydasını göremez.”

Timur, bazı ihsanlarda bulunmak için ısrar ettiyse de, Emîr Külâl Hazretleri’nin oğlu bunları kabûl etmeyip şöyle dedi:

- Babamın sizin için şöyle buyurduğunu işittim: “Eğer, Allah adamı olan büyüklerin kalbinde bir yer kazanmak istiyorsa, takvâdan ve adâletten ayrılmasın! Kıyâmet günü Allah Teâlâ’nın rahmetine kavuşmak, ancak bununla mümkündür.”

***

Bahâüddîn Nakşibend Hazretleri’nin doğumuna yakın bir zamanda Baba Semâsî rahmetullâhi aleyh müridleriyle birlikte Kasr-ı Hinduvân köyünden geçmiş ve yanındakilere:

–Bu topraktan bir yiğit kokusu geliyor! Yakında burası Kasr-ı Ârifân olacak!” demişti.

Bir müddet sonra, Baba Semâsî rahmetullâhi aleyh yine arkadaşlarıyla Kasr-ı Hinduvân’a uğradığında şöyle buyurdu:

- O koku fazlalaştı. Hiç şüphem yok ki o yiğit dünyaya gelmiş ve bu yokluk yurdunu teşrif etmiş olmalı!

Bu müjdenin üstünden henüz üç gün geçmişti ki dedesi, Bahâüddîn’i alıp, mübârek nazarlarıyla bereketlenmesi için Muhammed Baba Semâsî Hazretleri’nin yanına getirdi. Semâsî Hazretleri:

- Bu benim oğlumdur, biz bunu kabûl ettik” dedikten sonra, yanında bulunan sûfîlere şöyle buyurdu:

- Bir müddettir kokusunu aldığımız bu yiğit, yakında zamanın kutbu ve tarîkatin önderi olacaktır!

Bu işaretten sonra halîfesi Seyyid Emîr Külâl Hazretleri’ne dönerek:

- Oğlum Bahâüddîn’e şefkat gösteresin, sakın terbiyesini ihmâl etmeyesin! Eğer bu hususta kusur gösterirsen sana hakkımı helâl etmem!” buyurdu.

Emîr Külâl rahmetullâhi aleyh hemen ayağa kalkıp ellerini göğsünün üzerine koyarak büyük bir hürmetle:

- Hocamın vasiyetinde kusur edersem nâmerdim, dedi.

Belli bir olgunluğa erdikten sonra, Emîr Külâl rahmetullâhi aleyh oğlu Emîr Burhân’ın terbiyesini Nakşibend Hazretleri’ne havâle etti ve onun irşada ehil olduğunu bizzat görmek istedi. Nihâyetinde Nakşibend Hazretleri’nin mânen yüksek bir mertebeye ulaştığını ve onda daha fazla yükselme kabiliyeti olduğunu gören Emîr Külâl rahmetullâhi aleyh bir gün:

- Oğlum Bahâüddîn! Muhterem üstâdımın sizin hakkınızdaki tavsiyesini tam olarak yerine getirdim buyurdu. Sonra da sadrına işaret ederek sözlerine şöyle devam etti:

- Sadrımda ne varsa size ilkâ ettim. Artık rûhâniyet kuşunuz beşeriyet yumurtasından çıktı. Himmet kuşunuz yükseklerde uçmaktadır. Size izin veriyorum, her kimden rûhânî bir koku alırsanız onunla alâkadar olunuz ve himmetiniz icabı ondan istifâde etmeyi ihmâl etmeyiniz!

Kaynak: Mehmet Lütfi Arslan, Marifet Meclisleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

SEYYİD EMÎR KÜLÂL HAZRETLERİ KİMDİR?

Seyyid Emîr Külâl Hazretleri Kimdir?

SEYYİD EMİR KÜLÂL HAZRETLERİNİN HİKMETLİ SÖZLERİ

Seyyid Emir Külâl Hazretlerinin Hikmetli Sözleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.