Şerrin Kaynağı: Şeytanın Görevleri

İnsanın en büyük düşmanı olan şeytan hakkında ayetler hangi uyarılarda bulunuyor? İnsanı sıratı müstakimden hak yoldan ayırmak için şeytanın kendine görev edindiği altı şey nedir?

"Şeytan şüphesiz sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman tanıyın. O, kendi yandaşlarını çılgın ateşlik kimseler olmaya çağırır." (Fâtır, 35/6)

İNSANIN EN BÜYÜK DÜŞMANI

Gözle görülmeyen fakat varlığı kesin olan, azgınlık ve kötülükte çok ileri giden ve insanları saptırmaya çalışan cinler şeytan olarak adlandırılır.

Kur’an’da, ilk şeytandan İblis diye söz edilir. Onun azmış, Rabbinin emrine isyan ederek sapıklığa düşmüş cinlerden olduğu bildirilir. “Hani biz meleklere Âdem’e secde edin demiştik. İblis dışında hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi, büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.” (Bakara, 2/34) “İblis cinlerdendi; Rabbinin emrinden dışarı çıktı.” (Kehf, 18/50. Bu son âyet onun cinlerden olduğunu açıkça belirtir.)

Şeytan cinlerden olup, şerrin, kötülüğün, dalâletin temsilcisidir. Allah Teâlâ, Hz. Adem’e secde etmesini emrettiği zaman şeytanların babası olan İblis, kendisinin ateşten, Adem’in ise topraktan yaratıldığını ileri sürerek Allah’a isyan etti. Kendisini Adem’den üstün görmesi nedeniyle gurura kapıldı ve kâfirlerden oldu. (Bakara, 2/34) İblis ve onun neslinden gelen şeytanlar Allah’ın rahmetinden kovulmuş, kendilerine insanları doğru yoldan ayırmak ve kötülüğe sevketmek için kıyamete kadar süre verilmiştir.

ALTI MADDEDE ŞEYTANIN GÖREVLERİ

Her insanın bir şeytanı vardır. Hz. Peygamber’in de kendisine musallat olan bir şeytanı varken, Cenâb-ı Hak ona yardım etmiş ve şeytanı Müslüman olmuştur.( Tâc, V, 233) Şeytanın görevleri altı maddede toplanabilir:

  • a) Küfür, şirk, Allah ve Rasülüne isyan ettirme,
  • b) Bid’ata sevketmek,
  • c) Büyük günah işletmek,
  • d) Küçük günahlarla meşgul etmek,
  • e) Mübahlarla fazla uğraştırmak,
  • f) İnsanı fazileti az olan amellerle oyalamak.

Şeytan, ilk insan olan Hz. Adem’le Havvâ’yı yanıltmış ve cennetten çıkmalarına neden olmuştur. Bu gerçeği göz önünde tutarak, onun hile ve tuzaklarlına karşı uyanık bulunmak gerektiği Kur’an’da şöyle ifade buyurulur: “Ey Adem oğulları! Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak ananızı babanızı cennetten çıkardığı gibi sizi de şaşırtmasın. Sizin onları görmediğiniz yerlerden o ve taraftarları sizi görürler. Biz şeytanları inanmayanlara dost kılarız.” (A’râf, 7/27)

Yüce Allah, Kur’an okunduğunda kovulmuş şeytandan kendisine sığınılmasını emretmiş, sağlam bir imanla ibadet eden ve ilâhî yasakları çiğnemeyen kimseler üzerinde şeytanın hiçbir etki ve hâkimiyetinin olmayacağını ifade etmiştir. ( Nahl, 16 /98-100; İsrâ, 17/65; A’râf, 7/21)

Yeryüzünde iyi ile kötü, hayırla şer, imanla küfür arasındaki mücadele kıyamete kadar sürecektir. Daima iyiliğin yanında melek, kötülüğün arkasında da şeytan var olmaya devam edecektir. İnsanoğlu, Cenâb-ı Hakk’ın verdiği irade gücünü iyi yolda kullanmaya karar verir ve azmederse bu konuda Allah’ın yardımı tecelli eder. Bu ameli işlemek için kendisinde güç ve kuvvet bulur. Şer ve kötülük yönünde karar verirse, şeytanın desteğini arkasında bulur.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN, İslam İlmihali

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.