Sefer Ne Demektir?

Sefer ne demektir? Kısaca anlamı nedir?

Sözlükte "bir mesafeyi katetmek" demek olan sefer, din ıstılahında, belirli bir mesafeye gitmek ve orada belirli bir süre kalmak üzere yola çıkmak anlamına gelir. Sefer mesafesi 90 km, sefer süresi ise Hanefîlere göre 15 günden, Şafîlere göre giriş ve çıkış günleri hariç 4 günden az bir zamandır. 90 km'den az bir mesafeye 15 günden veya Şafîlere göre 4 günden fazla kalmak üzere giden kimse yolda misafir, gittiği yerde mukim olur. Bu şartlarda sefere çıkan kimseye, seferî ve misafir denir.

Seferin; gezip görmek ve ibret almak, hac ve umre için Mekke'ye gitmek, İslâm'ı anlatmak, cihad etmek, iş bulmak,, ticaret yapmak, mukaddes yerleri gezip görmek, dostlarını ve akrabalarını ziyaret etmek ve eğitim-öğretim... gibi bir çok çeşidi vardır.

Yüce Allah; "De ki: Yer yüzünde gezip dolaşın da Allah'ın yaratmaya nasıl başladığını görün..." (Ankebût, 29/20) emriyle insanların, "gözlem" yapıp bilgi edinmelerini; "...Yer yüzünde yürüyün de yalanlayıcıların âkıbeti nasıl olmuş bakın." (Nahl, 16/36) emriyle ibret almalarını istemekte ve seferi teşvik etmektedir.

Seyahatte; sıhhat, hareket ve bereket vardır. Hz. Peygamber (a.s.), "Seyahat eden sağlık bulur." buyurmuştur (Ahmed, II, 380). Seyahat eden insanın bilgisi, görgüsü artar ve düşünce ufku genişler. Bu sebeple İslâm, bir anlamda yolculuğu teşvik amacıyla misafirlere bir takım kolaylıklar ve ruhsatlar tanımıştır. Seyahat, kişinin temel hak ve hürriyetlerindendir.

Dinen misâfir sayılan insanlar; dört rekatlı farz namazları iki rekat olarak kılarlar, mestlere, üç gün üç gece süreyle mesh edebilirler, Ramazan ayında oruç tutup tutmamakta ve sünnet namazları kılıp kılmamakta muhayyerdirler, öğle ve ikindi, akşam ve yatsı namazlarını birleştirerek kılabilirler.

Cuma namazının farz, bayram namazlarının ve kurban kesmenin vacip (veya sünnet) oluşu düşer. Binit/vasıta üzerinde namaz kılmak caiz olur.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.