Sâffât Suresi 85. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Sâffât Suresi 85. ayeti ne anlatıyor? Sâffât Suresi 85. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Sâffât Suresi 85. Ayetinin Arapçası:

اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَاذَا تَعْبُدُونَۚ

Sâffât Suresi 85. Ayetinin Meali (Anlamı):

Hani o, babasına ve halkına şöyle sormuştu: “Nedir bu taptığınız şeyler?”

Sâffât Suresi 85. Ayetinin Tefsiri:

Hz. İbrâhim, Nûh (a.s.)’dan sonra tevhid dinini tebliğ ederek onun yolundan yürüyen bir peygamberdir. Diğer peygamberler de böyledir. İbrâhim (a.s.)’ın sözün başında hemen dikkat çekilen hususiyeti “selim bir kalp” ile Rabbine yönelen bir kul olmasıdır. “Selim kalp”, hülâsa olarak, inkâr, küfür ve şirk gibi yanlış itikatlardan; kibir, gurur, haset, kin, öfke, riya, cimrilik gibi ahlâkî hastalıklardan ve nefsanî aşırılıklardan kurtulmuş; ruhun tekâmül ve terakkisini sağlayacak sâlih amellerin ve güzel davranışların kaynağı, güzel hasletlerle tezyîn olunmuş manevî şahsiyeti ifade eder.  İşte Hz. İbrâhim böyle bir üstün şahsiyete sahip olduğundan, kendisine tâbi olanlarla birlikte müslümanlar için “güzel bir numûne” olarak gösterilmiştir. (bk. Mümtehene 60/4)

İbrâhim (a.s.) babasına ve kavmine putperestliğin mânasız, gereksiz ve mesnetsiz sapık bir inanç olduğunu aklî ve mantıkî delillerle ısrarla izah etmeye çalışır. Âlemlerin Rabbi olan Allah varken öyle uydurma tanrılara tapmanın doğru olmadığını söyler. Fakat onları bir türlü iknâ edemez ve söz dinletemez. (bk. En‘âm 6/74-81; Meryem 19/42-47) Bunun üzerine, iyice kronik hâle gelmiş bu probleme farklı bir çözüm üretmek gerektiği üzerinde düşünür. Zihninde bir plan kurarak onu uygulamak için fırsat kollar:

Sâffât Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Sâffât Suresi 85. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.