Riyakar Ne Demek

Riyakar ne demektir? Riyakar kime denir? Riyakar kelimesine örnek cümleler...

Riyâkâr: İkiyüzlü, mürâi anlamlarına gelmektedir.

RİYAKAR KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Yalan, gıybet, zulüm, kin, haset, tamah, cimrilik, gurur, kibir ve riyâkârlık gibi kötü huylardan da şiddetle kaçınması gerekir ki sâlih amelleri boşa gitmesin.

*****

Bâzı insanlar, kendileri hakkında “mütevâzı” dedirtmenin nefsânî tatminkârlığı maksadıyla mütevâzı bir tavır takınırlar. Bu samîmiyetsiz ve riyâkâr hâl, aslında “tevâzûnun fahrı”ndan, yâni tevâzû kisvesi altında övünmekten ibârettir. Meselâ; “–Ben, âcizâne, ancak üç günde bir hatim indirebiliyorum. Ben fakir, ancak bir câmi yaptırabildim, şu kadar fukarâya yardım edebildim.” gibi sözler, riyâkârlık ve gururun, tevâzû perdesi altında sergilenmesinden ibârettir. Bunun zıddına, mütevâzı olmaya çalışırken tefrite sürüklenmek, yâni kibir sâhibi bir şahsın karşısında aşırı tevâzû göstererek zillete düşmek de ahlâkın diğer bir isrâfını teşkil eder.

*****

Âyet-i kerîmede bu şekilde namaz kılanlar hakkında vârid olan ilâhî tehdit, muhatapları için ne acıdır:

“Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar! Onlar, bütün işlerinde riyakârlık eden ve en küçük yardımın yapılmasına bile mânî olan kimselerdir.” (el-Mâûn, 4-7)

*****

Yaşanmayan sözler ve samimiyetten uzak riyâkâr davranışlar ise, içi boş ikramlar gibidir. Bunlar, hayâtın sert rüzgârları karşısında çok geçmeden kaybolup gider, geriye en ufak bir iz bile bırakmazlar. Buna mukâbil Hak dostlarının kalplerde silinmez nakışlar bırakarak devam etmelerinin sırrı; yüksek ihlâs, samimiyet ve muhabbetleridir.

*****

Tevâzûda aşırıya kaçmak, kişiyi ya zillete ya da dolaylı bir kibre götürür. Asıl tevâzû, mânen seviyeli insanların kârıdır. Böyle olmadığı hâlde, öyleymiş gibi davrananların yaptıkları, tevâzû kisvesi altında böbürlenmek ve riyâkârlıktır.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.