Ramazan Geleneğini ‘online’ İftar İle Sürdürdüler

Türkiye’nin farklı kentlerinde yaşayan ve koronavirüs sebebiyle Ramazan’da bir araya gelemeyen bir grup arkadaş, “online” iftar sofrasında buluştu.

Türkiye’nin farklı şehirlerinde yaşayan bir grup arkadaş, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadelenin gölgesinde geçen Ramazan ayında iftarlarını, görüntülü konuşma imkanı sunan online platformlar aracılığıyla yaptı.

Tüm dünyada yaşam alışkanlıklarını değiştiren salgın nedeniyle online platformlara ilgi her geçen gün biraz daha artıyor. Küresel salgını atlatabilmek için “evde kal” çağrılarına uyan vatandaşlar, iş ve sosyal hayatlarını dijital ortama uyarlıyor.

Bu süreç insan sağlığı ve birçok iş kolunu olduğu gibi, akraba ve arkadaş ziyaretlerini etkiledi. İslam coğrafyasında salgın, ramazanda iftar ve sahur sofralarındaki buluşmaları da sekteye uğrattı. Birçok kişi, geçmişten bugüne değişkenlik gösteren sofra kültürüne rağmen ramazandaki yerini koruyan iftar ve sahur sofralarına misafir kabul etme geleneğini ise hayata geçiremedi.

ONLİNE İFTAR

Türkiye’nin farklı illerinde yaşayan ve salgının etkisiyle bir süredir bir araya gelemeyen bir grup arkadaş ise Ramazan iftarını “sanal” ortama taşıdı. İftar sofralarını kamera karşısında oluşturulan masada kuran arkadaşlar, akşam ezanının okunmasıyla dua ederek iftar açtı. Kimi evde kimi seyahat ettiği araçta kimi de görev yaptığı gemide oruç açarken, kentlerin konumu gereği iftarını önce yapanlar buluşmaya çaylarıyla katıldı.

İftar sofralarını sanal dünyada birleştiren arkadaşlar, sohbet ederek hasret giderdi. Koronavirüsün etkilerinden gündelik yaşama kadar birçok konunun konuşulduğu buluşmada, mini bir gitar dinletisi de gerçekleştirildi.

“TOPLU İFTARLARI ÖZLEDİĞİMİZ İÇİN BÖYLE BİR FİKİR ATTIK ORTAYA”

Kendisi gibi hekim olan eşi Mert Sapcı ile etkinliği düzenleyen Seda Uğural Sapcı, birbirini özleyen ve ortak belirlenen bir şehirde buluşma fikri salgın sebebiyle başarısız olan arkadaş grubunun iftar vesilesiyle bir araya geldiğini söyledi.

Kendisinin eşiyle Tokat’tan, çocukluk arkadaşlarının ise İstanbul, Ankara, Kocaeli, Sivas ve Mersin’den online iftar etkinliğine katıldığını anlatan Sapcı, herkesin yaşadığı şehrin vaktine göre iftarını açtığını dile getirdi.

Sapcı, “Oruç zamanı uzun, çok acıktığımız için biz bir yarım saat daha beklemek istemedik, herkes saatinde açtı orucunu. Çoğu kişi zaten İstanbul ve Kocaeli’nde olduğu için biz de çaylarımızla onlara eşlik ettik, o bölgedekiler birlikte oruçlarını açmış oldular.” dedi.

İftar sonrası sohbette herkesin kendi hayatını ve salgın sürecinde yaşadıklarını anlattığını kaydeden Sapcı, arkadaşlarına sohbetin sonunda gitar çaldığını dile getirdi. Ortaokul ve lise çağında da arkadaşlarıyla bestelerini paylaştığını hatırlatan Sapcı, böylelikle o yılları andıklarını kaydetti.

Eski ramazanları dijital platformlar aracılığıyla yaşadıklarına işaret eden Sapcı, salgına dikkati çeken ve birbirini hastalığa karşı uyaran arkadaşların ekrandan kolonya ikramında bulunduğunu ifade etti.

“BOŞALAN ÇAYLARINI DOLDURMAK İSTEDİM, O KADAR GERÇEKÇİ VE GÜZELDİ”

Etkinliğin psikolojik olarak kendilerine iyi geldiğine dikkati çeken Sapcı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bize psikolojik olarak çok iyi gelen bir şey oldu. Bizde sokağa çıkma yasağı yok (Tokat’ta) ama mecbur kalmadığımız sürece dışarı tabii ki çıkmıyoruz. Hepimiz evlerdeyiz, bu süreçte hem eşimizi, dostumuzu, ailemizi özlüyoruz hem arkadaşlarımızı özlüyoruz. Bir de özellikle Ramazan olmasından ötürü toplu iftarlar, hep birlikte sohbetler özleniyor. Bu sayede de sanki birimizin evinde toplanmış gibi olduk, çok da güzel oldu. Hiç Zoom üzerinden yapmış gibi değildi, sanki benim oturduğum masanın gerisinde onlar oturuyor gibilerdi. Hatta boşalan çaylarını doldurmak bile istedim yani o kadar gerçekçi ve güzeldi.”

“BELKİ 100 YILDA BİR YAŞANABİLECEK BİR DENEYİM”

Seda Uğural Sapcı, görüşmeleri hatıra olsun diye kaydettiğini belirterek, şöyle konuştu:

“Ben aşırı derecede anı bağımlısı olduğum için tabii ki kaydını aldım bu görüşmenin. Şu an bile yıllar önceki yaşadığımız şeyleri açıp izliyorum. İnsanız hep geçmişe olan bir özlem var, bu yüzden bu görüntüyü de kaydettim. Belki 100 yılda bir yaşanabilecek bir deneyim aslında şu an hepimizin yaşadığı.”

İftar ekibinin okul yıllarından sonra ilk kez tam kadro bir araya gelebildiğinin altını çizen Sapcı, şunları kaydetti:

“Bu ekip ilk defa tam kadro bir araya geldi, çünkü farklı şehirlerden katılım sağladık. Biz bir yerde buluşalım desek bile aklımıza gelen oluyor, gelmeyen oluyor. Tam katılım bir türlü sağlanamaz zaten, mümkün değil. Bu olayı gerçekleştirdiğimizde aslında uzak algısının ne kadar gereksiz olduğunu, dostluğun özellikle de bu vesileyle uzakları yakın kıldığını gördük. Belki koronavirüs olmasaydı ve böyle bir iftar programlasaydık belki de yarısı katılabilecekti. Çünkü farklı şehirlerdi, işinden dolayı gelemeyen olabilirdi, uzaklıktan dolayı gelemeyen olabilirdi ama bu uygulama sayesinde uzakları yakın kıldık. Hepimiz aynı sofraya oturabildik eksiksiz şeklide ve çok güzeldi o yüzden.”

Bu görüşmeyi gelenekselleştirmeyi istediklerini dile getiren Sapcı, şimdi de bir arkadaşlarına aynı program üzerinden doğum günü kutlaması yapacaklarını anlattı.

Kaynak: AA

 

İslam ve İhsan

OSMANLI’DA RAMAZAN GELENEKLERİ

Osmanlı’da Ramazan Gelenekleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.