Peygamberimizin (s.a.v) Liderlik Özellikleri

O -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; daha evvel halk idaresinde bulunmamıştı. Çocukluğundaki çobanlıktan başka bir idareciliği olmamıştı. Fakat kurduğu Medine Site Devleti’yle medeniyetin zirvesini tesis etti. Her konuda gösterdiği üstün liderlik vasfı ile ümmetine örnek oldu.

İşgal değil Fetih... İslam'ın kazandığı topraklara götürdüğü adalet, merhamet ve hakkaniyet bilinci elbette ki işgal değil fetihtir.

İSLÂM, HİDÂYETLE FETİH

Efendimiz; Bedir Harbi’nden sonra dokuz yıl içinde, az bir kuvvetle bütün Arabistan’ı hidâyetle fethetti. Ardından gelenler de zamanın en heybetli ve güçlü iki devleti olan Rum ve Pers İmparatorluklarını az bir kuvvetle hezîmete uğrattı.

Hatırlanır ise Efendimiz’den önce Araplar ancak kabîle savaşları yapardı. Civardaki Arap devletleri ise, Bizans ve Sâsânîlerin peykleri durumundaydı. Yani Arapların cihangirlik gibi bir dâvâları yoktu. Bu tamamen Efendimiz’in tâlim ve terbiyesiyle husûle geldi.

O’NUN MUHTEŞEM İÇTİMÂÎ LİDERLİĞİ

O -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; daha evvel halk idaresinde bulunmamıştı. Çocukluğundaki çobanlıktan başka bir idareciliği olmamıştı. Fakat kurduğu Medine Site Devleti’yle medeniyetin zirvesini tesis etti.

O -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; câhiliyyeyi, saâdet asrına döndürdü. O’nun 23 senelik nübüvveti sayesinde terör son buldu. Bütün mahlûkātı zalimlerin şerrinden kurtardı. Zalimlerin pençelerinde kan gölüne dönen çöller dahî O’nunla huzur buldu, âdetâ cennete dönüştü. Bu hâli Âkif, ne güzel ifade eder:

Aczin ki ezilmekti bütün hakkı, dirildi,

Zulmün ki zevâl aklına gelmezdi, geberdi…

Köleler huzur buldu. İnsanlar huzur buldu.

Hayvanlar huzur buldu. Nebâtat huzur buldu.

Hurma kütüğü O’nu tanıdı. Taşlar O’nu tanıdı. Ağaçlar O’nu tanıdı. Uhud Dağı O’nu tanıdı. Develer O’nu tanıdı.

O’NUN MUHTEŞEM HUKUKÇULUĞU

O -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hukukçu değildi. Adâlet husûsunda hiçbir tecrübesi yoktu. Cenâb-ı Hakk’ın terbiyesinde öyle yetişti ki; O’nun Vedâ Hutbesi, en mükemmel ve müstesnâ «İnsan Hakları Beyannâmesi» oldu. Değişmez anayasa oldu.

O’nun talebelerinin kısa zamanda meydana getirdiği hukuk ekolleri, beşer aklının yüzlerce yılda yetiştirdiği zirveleri geride bıraktı. Meşhur hukukçular Solon ve Hammurâbi, Ebû Hanîfe’nin hukuk dehâsı karşısında çırak bile olamaz!..

O; her sahada en zirve oldu, en müstesnâ oldu.

Çünkü O’na, Cenâb-ı Hak öğretti.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2018 Ay: Ocak Sayı: 155

İslam ve İhsan

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.