Oruçlu İçin Müstehap Olan Davranışlar

Oruçlu için müstehap olan şeyler nelerdir? İşte oruçlu için müstehap olan davranışlar...

Orucun geçerli sayılması için doğrudan ilgili olmamakla birlikte, oruç tutmayı kolaylaştırmak ve orucun dünyevî-uhrevî yararını artırmak amacıyla Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bazı tavsiyeleri olmuştur.

ORUÇLU İÇİN MÜSTEHAP OLAN ŞEYLER

Oruçlu için müstehap sayılan bu davranışları aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:

1. Sahur yapmak: Gecenin son altıda birine seher vakti denir. Seher vaktinde, henüz imsak vakti gelmezden önce, oruç tutmak üzere yenilen yemeğe de “sahur” denir. Bir yudum su ile de olsa sahur yapmak ve sahur yemeğini mümkün olduğunca, gecenin son vaktine denk getirmeye çalışmak uygun olur. Sahura kalkmanın amacı; oruca güç kazanmak ve seher vaktinin ecir ve faziletinden yararlanmaktır. Hz. Peygamber'in (s.a.s.) sahura kalkmayı teşvik ve tavsiye eden çeşitli hadisleri vardır: Bazıları şunlardır: “Sahura kalkın. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır.” [1]

“Oruç tutmak isteyen sahurda bir şeyler yesin” [2] “Sahur yemeği ile gündüz tutacağınız oruca; ve öğle üzeri uykusuyla da (kaylûle) teheccüt namazına güç kazanın.” [3]

Sabah vakti girinceye kadar sahuru geciktirmek de müstehaptır. Allah Elçisi şöyle buyurmuştur: “Ümmetim iftarı acele yapıp sahuru geciktirdikleri sürece hayır üzerindedir.” [4]

2. İftarı akşam namazından önce acele yapmak: Namazda oruç halinin kalbi meşgul etmemesi için iftarda acele etmek müstehaptır. Hava bulutlu olursa, ezan okunsa bile iftarda acele edilmez. Yüksek bir yerde bulunan kimse güneşin batışını görmedikçe iftar edemez. İftarın bir hurma veya benzeri bir yiyecekle yahut su ile yapılması müstehaptır. Çünkü Rasûlullah (s.a.s.) orucunu böyle açardı.[5] İftarın acele yapılması şu hadise dayanır: “İnsanlar iftarda acele ettikleri sürece hayır üzerindedirler.” [6]

3. Oruç açılırken dua edilmesi sünnettir: Hadislerden derlenen bir dua örneğini veriyoruz:

 “Allahümme leke sumtü ve alâ rızkıke eftartü ve aleyke tevekkeltü, fe tekabbel minnî, fe’ğfirlî, inneke ente’s-semîu’l-alîm (Ey Allah’ım! Ben senin rızan için oruç tuttum, senin verdiğin rızıkla iftar ettim ve yalnız sana güvenip dayandım. Benim bu orucumu kabul buyur ve beni bağışla! Şüphe yok ki sen her şeyi işitensin, bilensin.) [7]

4. Oruçlu kişiye iftar ettirmek: Varlıklı kimselerin, özellikle durumu iyi olmayan oruçlu kimselere iftar ettirmesi ihsan ve ikramda bulunması müstehaptır. En mükemmeli oruçlulara yemekle iftar ettirmektir. Hadiste şöyle buyurulmuştur: “Oruçluya iftar ettiren kimse, oruçlunun alacağı kadar sevap alır ve oruçlunun sevabında da bir eksilme olmaz.” [8] Allah’ın Elçisi, hayır yapmada insanların en cömerdi idi, Ramazan ayı geldiğinde bağışlarını daha da artırırdı.[9] Ramazan ayında ihsan ve ikramları arttırmanın amacı oruç tutanların ve ibadetle meşgul olanların ihtiyaçlarını gidermek ve onların kalplerini rahatlatmaktır.

5. Cünüp olanın, hayız veya nifas hâli sona erenin, sabah vakti girmezden önce boy abdesti alması: Orucun başlangıcında temiz bulunmak için, mümkünse bu kişilerin imsaktan önce boy abdesti alması tavsiye edilir. Faziletli olan budur. Ancak boy abdesti alma imkânı bulunmaz veya boy abdesti için zaman kalmamış bulunursa, bu kişilerin oruca niyetlenmesi geçerlidir. Buna göre, hayız ve nifas hali, imsaktan önce sona eren bir kadın, boy abdesti almaya fırsat bulamadan oruca niyetlense, yine cünüp kişi boy abdesti almaksızın oruca başlasa, bu oruçlar geçerli olur.

Kur’an-ı Kerîm’de şöyle buyurulur: “Oruç tuttuğunuz günlerin gecesinde kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz. Allah sizin nefislerinize zulmettiğinizi bildi de, tevbenizi kabul edip, sizi bağışladı. Artık hanımlarınıza yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazdığını arayın.”[10] Âyetteki “gece” ifadesi, Ramazan ayında, güneşin batmasından imsak vaktine kadar olan süreyi kapsar. Diğer yandan Peygamber eşleri Âişe ve Ümmü Seleme (r. anhümâ) şöyle demişlerdir: “Rasûlullah, Ramazan ayında ihtilâmdan ötürü değil, cinsel birleşmeden dolayı cünüp olarak sabahlar, sonra oruç tutardı.”[11] Yine Hz. Âişe’den rivâyete göre, bir gün Allah’ın Elçisi’nin yanına bir adam gelerek; “Ben oruç tutmak istediğim halde, cünüp olarak sabahlıyorum.” dedi. Hz. Peygamber (s.a.s.); “Ben de oruç tutmak istediğim halde, cünüp olarak sabahladığım oluyor, sonra yıkanıyorum ve oruç tutuyorum.” buyurdu. Adam şöyle dedi: “Sen bizim gibi değilsin, çünkü Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamıştır.” Bunun üzerine çok kızan Allah’ın Elçisi şöyle buyurdu: “Allah’a yemin olsun ki, ben sizin Allah’tan en çok korkanınız olmayı ve sakındığım şeyleri size bildirmeyi umarım.”[12]

6. Oruçlunun dilini gereksiz ve boş sözlerden koruması müstehaptır. Dedikodu yapmak, söz taşımak ve yalan söylemek gibi davranışlardan ise, oruçsuz günlerine göre daha fazla sakınması gerekir.

Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Yalan konuşmayı bırakmayan ve yanlış davranışlardan kaçınmayan kimsenin kendisini aç ve susuz bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur.” [13] Başka bir hadiste de şöyle buyurulmuştur: “Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan susuzluk çekme ve açlıktan başka bir kazancı olmaz. Nice gece kalkıp nafile ibadet yapanlar vardır ki, bu kalkmasından ötürü uykusuzluktan başka bir kazancı olmaz.” [14]

Ramazan günü oruçlu kişiye birisi sataşır, söver veya kavga etmeye kalkışırsa, “ben oruçluyum” diye hatırlatmada bulunması sünnettir. Nitekim Allah Elçisi şöyle buyurmuştur: “Hiçbiriniz oruçlu iken kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın. Hatta kendisine ağır sözler söyleyen birisine karşı bile sadece “ben oruçluyum” demekle yetinsin.” [15] Ramazan dışında oruçlu olan kimse ise bunu içinden söyleyip kendisini teskin etmelidir. Çünkü riyadan korunmak için, nâfile bir ibadeti gizlemek daha faziletlidir.

7. Ramazan ayının mânevî atmosferinden daha çok yararlanabilmek için bu ayda Kur’an okumak, eksikliğini hissettiği bilgileri öğrenmeye çalışmak, dua ve zikri çoğaltmak müstehaptır. Bu arada Kur’an’ın içine aldığı bilgilere ulaşmak için, orijinal metni yanında meâli de okunmalı, karşılıklı müzâkere ve mukâbele meclislerinden yararlanmalıdır. Nitekim Allah’ın Elçisi, “Ramazan ayında her gece Cebrail (a.s) ile karşılaşır, onunla Kur’an-ı Kerîm müzakere ve mukabelesinde bulunurdu.”[16] Diğer yandan başka bir hadiste, gecede bir saat ilimle uğraşmanın, bu geceyi nâfile ibadetle ihya etmekten daha hayırlı olduğu bildirilmiştir.[17]

8. Özellikle Ramazan ayının son on gününde oruçlunun itikâfa girmesi müstehaptır. Çünkü itikâfa girmek nefsin yasaklardan korunmasını sağlar, ayrıca kadir gecesine rastlama imkân ve umudunu arttırır. Hz. Âişe (r.a.) şöyle demiştir: “Rasûlullah, Ramazan ayının son on gününe girince bütün geceyi ihya eder, ailesini uyandırır ve kadınlardan ayrı kalırdı”[18]

Ramazan ayında oruç tutmaya engel olacak derecede vücuda zayıflık veren işlerde bulunmamalı, mümkünse öğleye kadar çalışıp, sonra dinlenmelidir. İmkân olunca bazı işleri emsal ücretle başkasına gördürmelidir.[19]

Dipnotlar:

[1] Buhârî, Savm, 20; Müslim, Sıyâm, 45, Tirmizî, Savm, 17; Nesâî. Sıyâm, 18, 19. [2] A. b. Hanbel, III, 367, 379. [3] İbn Mâce, Sıyâm, 22. [4] Buhârî, Savm, 45; Müslim, Sıyâm, 48; Tirmizî, Savm, 13. [5] Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, IV, 220. [6] Buhârî, Savm, 45; Müslim, Sıyâm, 48; Tirmizî, Savm, 13. [7] bk. Ebû Dâvud, Savm, 22; İbn Mâce, Sıyâm, 48. [8] Tirmizî, Savm, 82; İbn Mâce, Sıyâm, 45; Dârîmî, Savm, 13; A. b. Hanbel, IV, 114, 116, V, 192. [9] Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 5, Savm, 7, Bed’ü’l-Halk, 6, Fezâilü’l-Kur’ân, 7; Müslim, Fezâil, 50. [10] Bakara, 2/187. [11] Çeşitli rivâyetler için bk. A. b. Hanbel, VI, 34, 36, 38, 67; İbn Mâce, Sıyâm, 27; Mâlik, Muvatta’, Sıyâm, 10, 12. [12] Mâlik, Muvatta’, Sıyâm, 9. [13] Buhârî, Savm, 8, Edeb, 51; Ebû Dâvud, Savm, 25; Tirmizî, Savm, 16: İbn Mâce, Sıyâm; 21. [14] İbn Mâce, Sıyam, 21. [15] Buhârî, Savm, 2; Müslim, Sıyâm, 160; Ebû Dâvud, Savm, 29; Nesâî, Sıyâm, 42; Mâlik, Muvatta’, Sıyâm, 57. [16] Buhârî, Bed’ül-Vahy, 5, Bed’ül-Halk, 6, Menâkıb, 23; Nesâî, Sıyâm, 2; A. b. Hanbel, I, 288, 367, 373, VI, 130. [17] Dârimî, Mukaddime, 27. [18] Müslim, İtikâd, 8; Tirmizî, Savm, 72; İbn Mâce, Sıyâm, 57; Dârimî, Savm, 52; A. b. Hanbel, VI, 82, 123, 256, V, 40. [19] Müstehaplar için bk. Kâsânî, age, II, 105-108; İbn Âbidin, age, II, 157 vd.; Şürünbülâlî, age, s. 115; Şirbînî, age, I, 434-436; “İbn Kudâme, Muğnî, III, 103, 169 vd.; ez-Zühaylî, age, II, 631 vd.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

ORUCUN TANIMI VE TARİHÇESİ

Orucun Tanımı ve Tarihçesi

ORUÇ TUTMANIN FAZİLETLERİ VE FAYDALARI

Oruç Tutmanın Faziletleri ve Faydaları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.