Nisâ Suresi 28. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Nisâ Suresi 28. ayeti ne anlatıyor? Nisâ Suresi 28. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Nisâ Suresi 28. Ayetinin Arapçası:

يُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُخَفِّفَ عَنْكُمْۚ وَخُلِقَ الْاِنْسَانُ ضَع۪يفًا

Nisâ Suresi 28. Ayetinin Meali (Anlamı):

Allah sizin yükünüzü hafifletip dinî hayatı yaşanılır kılmak istiyor. Çünkü insan yaratılış itibariyle zayıf ve zaafları olan bir varlıktır.

Nisâ Suresi 28. Ayetinin Tefsiri:

İnsanoğlu zannettiği kadar kuvvetli bir varlık değildir. Çünkü o, çok zaman nefsânî arzularına karşı koyacak iradeyi sergileyemez. Hevâ ve hevesine çoğunluk mağlup olur. Şehvetini dizginlemekte gerekli sabrı gösteremez. Sahip olduğu istidatları ibâdet ve kulluk yolunda kullanmaya genellikle muvaffak olamaz. Gerçi insan kulluk imtihanını kazanmasını sağlayacak güç ve donanımdan mahrum değildir. Ancak bu imtihanda kendisini yarı yolda bıraktırma ihtimali taşıyan bazı zaafları da vardır. Şehevî arzuları bu zaafların en mühimlerindendir. Geçen âyetlerde bu arzunun meşrû yoldan tatmini için gerekli hükümleri beyân eden Kur’ân-ı Kerîm, bu âyette insanın söz konusu zaafına işaret etmek suretiyle zinaya ve gayri meşrû yollara sapmaktan nehyettiği gibi, meşrû nikah yollarını kolaylaştırmak gerektiğine de işaret etmiş olmaktadır. Esasen İslâm dini bir bütün olarak, tarih boyunca insanoğluna yüklenmiş olan ağır sorumlulukları kaldırıp onun yükünü hafifletmeyi hedeflemiştir. Resûl-i Ekrem Efendimiz:“Ben kolay ve müsâmahakâr hanîf dîni ile gönderildim” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 266) buyurmak suretiyle buna işaret etmiştir. Bu bakımdan İslâm âlimleri ve fakîhleri, hem dinin mâhiyetini hem de insanların maslahatını çok iyi bilerek tatbiki mümkün olabilecek bir yol tutmalıdırlar. Dinden taviz vermemeli, bilakis dini doğru bir şekilde anlayıp anlatmalıdırlar. Nitekim şâir der ki:

“Her kârda âkıl gözetir semt-i sühûlet

Engüşt-i hıred ukde-i düşvâra yakışmaz.” (Sâmî, Arpaemînizâde)

“Akıllı adam, her işde bir kolaylık, bir çıkar yol gözetir. Halli mümkün olmayan işlere körü körüne teşebbüs etmez.”

İnsanın bir başka zaafı da aşırı mal tutkusudur. Bununla alakalı olarak da şöyle buyruluyor:

Nisâ Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Nisâ Suresi 28. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.