Nebe (Amme) Suresinin Meali

Nebe ne anlama gelir? Nebe (Amme) sûresinin anlamı veyahut mealini yazımızda okuyabilirsiniz...

Nebe’ sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 40 âyettir. İsmini, ikinci âyette geçen “mühim haber” mânasına gelen اَلنَّبَأُ (nebe’) kelimesinden alır.عَمَّ  (Amme), اَلتَّسَائُلُ (Tesâül) ve اَلْمُعْصِرَاتُ (Mu‘sırât) isimleriyle de anılır. Bu sûreyle başlayan Kur’ân-ı Kerîm’in son cüzü, “Amme cüzü” olarak bilinir. Mushaf tertîbine göre 78, iniş sırasına göre ise 80. sûredir.

NEBE (AMME) SURESİNİN MEALİ

Nebe (Amme) sûresi, 40 âyettir.

  1. Müşrikler birbirlerine neyi sorup duruyorlar?    
  2. Belli ki o büyük dehşetli haberi soruyorlar.          
  3. Hani aralarında anlaşmazlığa düştükleri o haberi.            
  4. Hayır, anlaşmazlığa ne hâcet! Yakında onun ne olduğunu bilecekler.       
  5. Evet, evet! Yakında gerçeği öğrenecekler.           
  6. Biz yeryüzünü bir döşek yapmadık mı?  
  7. Dağları da onu sağlam tutan birer kazık.               
  8. Sizi çiftler hâlinde yarattık.         
  9. Uykunuzu bir dinlenme kıldık.   
  10. Geceyi, karanlığı ile sizi örten bir örtü yaptık.     
  11. Gündüzü geçiminiz için çalışma zamanı kıldık.   
  12. Üstünüzde yedi kat sapasağlam gök bina ettik.
  13. Oraya alev alev yanan, parıl parıl parıldayan bir lamba olarak güneşi astık.          
  14. Sıkışıp yoğunlaşmış yağmur dolu bulutlardan şarıl şarıl su indirdik;          
  15. Onunla tâneler ve bitkiler bitirelim diye.
  16. Ağaçları birbirine sarmaş dolaş olmuş yemyeşil bağlar, bahçeler yetiştirelim diye.            
  17. Şüphesiz o hüküm ve ayrışma günü, vakti kesin olarak belirlenmiş bir gündür.   
  18. O gün sûra üfürülür, siz de bölük bölük gelirsiniz.            
  19. Gökyüzü açılır, kapı kapı olur.    
  20. Dağlar yerlerinden koparılıp yürütülür, bir serâp hâlini alır.         
  21. Cehennem pusuda, içine düşecek suçluları beklemektedir.         
  22. O, azgınların dönüp varacakları bir yerdir.           
  23. Orada sonsuz devirler boyunca kalacaklar.          
  24. Ne bir serinlik tadacaklar orada, ne de bir içecek.            
  25. Onların içeceği sadece kaynar su ve irin olacak;
  26. Günahlarına uygun bir ceza olarak.         
  27. Çünkü onlar hesâba çekilmeyi ummuyorlardı.   
  28. Bu yüzden âyetlerimizi yalanlayıp duruyorlardı.                
  29. Biz ise onların yaptığı her şeyi bir bir sayıp kayıt altına alıyorduk.              
  30. Onlara şöyle denir: “Şimdi tadın azâbı! Bundan böyle size, azâbınıza azap katmaktan başka bir şey yapacak değiliz.”
  31. Gönülleri Allah’a saygıyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınanlar için büyük bir kurtuluş vardır.  
  32. Muhteşem bahçeler ve üzüm bağları,    
  33. Göğüsleri tomurcuklanmış aynı yaşta dilberler,
  34. Dolup taşan kadehler, hep onlar içindir.               
  35. Orada ne boş bir söz işitirler, ne de bir yalan.     
  36. Bütün bunlar Rabbinden, yaptıklarına yeterli bir karşılık, çok iyi hesaplanmış bir mükâfattır.       
  37. O, göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. O Rahmân’dır. Kimse O’nun huzûrunda söz söylemeye güç yetiremez.
  38. O gün Rûh ve melekler saf saf dizilir. Rahmân’ın izin verdiklerinden başkası konuşamaz. Konuşan da ancak doğru ve uygun olanı söyler.
  39. İşte bu, kesin olarak gelecek gündür. Öyleyse dileyen, kendisini Rabbine ulaştıracak bir yol tutsun.
  40. Doğrusu biz sizi, gelmesi yakın bir azaba karşı uyardık. O gün insan bizzat kendi elleriyle ne hazırlayıp gönderdiğine bakacak; kâfir ise tamâmen ümidini yitirip: “Âh ne olurdu, keşke toprak olsaydım” diyecektir.

Kaynak: kuranvemeali.com

İslam ve İhsan

AMME SURESİ ARAPÇA TÜRKÇE OKUNUŞU VE MEALİ - NEBE SURESİ OKU ARAPÇA TÜRKÇE

Amme Suresi Arapça Türkçe Okunuşu ve Meali - Nebe Suresi Oku Arapça Türkçe

NEBE SÛRESİNDE BİLDİRİLEN BÜYÜK HABER

Nebe Sûresinde Bildirilen Büyük Haber

NEBE (AMME) SURESİNİN FAZİLETİ

Nebe (Amme) Suresinin Fazileti

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.