
Nahl Suresi 106. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Nahl Suresi 106. ayeti ne anlatıyor? Nahl Suresi 106. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Nahl Suresi 106. Ayetinin Arapçası:
مَنْ كَفَرَ بِاللّٰهِ مِنْ بَعْدِ ا۪يمَانِه۪ٓ اِلَّا مَنْ اُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالْا۪يمَانِ وَلٰكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْرًا فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللّٰهِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ
Nahl Suresi 106. Ayetinin Meali (Anlamı):
Kalbi imanla dopdolu ve doygun olduğu halde baskı altında kalarak inkâra zorlanıp da bunu ancak diliyle yapan hâriç, her kim iman ettikten sonra Allah’ı inkâr eder ve bile isteye gönlünü küfre açarsa, böylelerinin üzerine dünyada Allah tarafından bir hışım çökecek, âhirette de onların payına çok büyük bir azap düşecektir.
Nahl Suresi 106. Ayetinin Tefsiri:
Âyetin
şöyle bir iniş sebebi vardır: Rivayete göre müşrikler Ammâr’ı, babası Yâsir’i,
annesi Sümeyye’yi, Suheyb’i, Bilâl’i, Habbab’ı ve Salim’i alıp onlara işkence
etmeye başladılar. Sümeyye, iki deveye bağlandı ve ön tarafına bir harbe
saplandı. Ona, “Sen erkekler sebebiyle İslâm’a girdin” denildi. Hem kendisi
hem de kocası Yâsir fecî bir şekilde öldürüldü. İslâm tarihinde ilk şehit
edilen kişiler bunlardır. Ammâr ise, zor ve baskı altında diliyle onların
istediklerini söyledi. Sonra gelip bunu Resûlullah (s.a.s.)’e arzetti.
Efendimiz: “Kalbini nasıl buluyorsun?” sorunca O, “İman ile dopdolu ve
huzur bulmuş olarak” diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.): “Bir
daha aynı şeyi yapmaya kalkışacak olurlarsa, sen de öyle yap” diye izin
verdi. (Hâkim, el-Müstedrek, II, 357)
Dolayısıyla
bu âyet, imanlarından vazgeçirilmek üzere dayanılmaz işkencelere ve acılara
maruz bırakılan müminlerle alâkalıdır. Onlara, eğer hayatlarına karşılık küfrü
kabul etmeye zorlanırlarsa, kalpleri iman bakımından sağlam olmak şartıyla
sadece dilleriyle küfür sözlerini söylemelerinde bir sakınca olmadığı, böyle
yaptıklarında affedilecekleri bildirilmektedir. Diğer taraftan eğer küfrü
gönülden kabul ederlerse, hayatlarını kurtarsalar bile Allah’ın azabından
kurtulamazlar. Fakat bu, kişinin hayatını kurtarmak için küfrü mutlaka söz ile
kabul etmesi gerektiği mânasına gelmez. Bu sadece bir ruhsattır ve mümin için
ideal bir durum değildir. Bu ruhsata göre eğer kişi küfrü kabul ettiğini
söylerse, bundan hesaba çekilmez. Gerçekte bir mümin için ideal olan vücudu
parça parça doğransa bile haktan başka bir şey söylememektir.
Resûlullah
(s.a.s.) zamanında bazılarının bu ideale göre davrandığını, bazılarının ise
kendilerine verilen izinden faydalandıklarını gösteren misaller vardır: Habbab
b. Eret (r.a.) eriyen yağları ateşi söndürünceye dek kor üzerinde yatmaya zorlanmış,
fakat imanında sebat göstermiştir. Bilal-i Habeşi (r.a.) de demirden bir zırh içinde kavurucu sıcağın
ortasında bırakılmıştır. Daha sonra kızgın kum üzerinde sürüklenmiş, fakat yine
de “Allah birdir” demeye devam etmiştir. Habib b. Zeyd b. Asım (r.a.) adındaki
müminin ise yalancı peygamber Müseylime’nin emriyle uzuvları birer birer
kesilmiştir. Her uzvu kesilişinde ona bu yalancıyı peygamber olarak kabul
etmesi söylenmiş, fakat o son nefesini verinceye dek her seferinde onun
peygamberliğini reddetmiştir. (bk. Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, V, 172)
Ammar b. Yasir (r.a.) ise yukarıda zikredildiği üzere çektiği acılar karşısında
canını kurtarabilmek için sadece diliyle onların istediklerini söylemiştir.
Bu
gibilere bir sorgu ve ceza olmakla beraber kalplerini isteye isteye küfre açan
kimselerin dünyada Allah’ın gadap ve hışmına, âhirette de büyük bir azaba
uğrayacaklarında şüphe yoktur. Bunun sebebi şudur:
Nahl Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Nahl Suresi 106. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR