Müzzemmil Suresi 5. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Müzzemmil Suresi 5. ayeti ne anlatıyor? Müzzemmil Suresi 5. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Müzzemmil Suresi 5. Ayetinin Arapçası:

اِنَّا سَنُلْق۪ي عَلَيْكَ قَوْلًا ثَق۪يلًاۜ

Müzzemmil Suresi 5. Ayetinin Meali (Anlamı):

Doğrusu biz sana sorumluluğu ağır bir söz vahyediyoruz.

Müzzemmil Suresi 5. Ayetinin Tefsiri:

“Ağır söz”den maksat, Kur’ân-ı Kerîm’dir. Kur’an peygamberimiz (s.a.s.)’e vahiy yoluyla gelmiştir. Vahiy, herkesin dayanabileceği sıradan bir hal değildir. Müthiş derecede bir ağırlığı vardır. Rivayetlere göre, vahiy geldiği zaman, soğuk kış günlerinde bile Resûlullah (s.a.s.)’in mübârek yüzlerinde ter tomurcukları belirirdi. (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy 2) Bir binek üzerinde iken vahiy gelse, bindiği hayvan dahi vahyin ağırlığından ön ayaklarını çökertir, yelesini yere kor, hareket edemezdi. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 118) Vahiy esnasında Efendimiz’in huzurunda bulunanlar üzerine de bir ağırlık çöker, orada arı uğultusuna benzer bir ses duyulurdu. (Dârimî, Mukaddime 2)

Lafzı bile böyle ağır olan bir kelamın muhtevasının, onu anlamanın, gereğini yerine getirmenin ağırlığını tasavvur etmek gerekir. Kur’an’ı okumak kolay olsa da, onun emirlerini tam olarak yerine getirmek zordur. Fakat bunu yerine getirmenin şüphesiz mizanda sevap ve mükâfatı da ağırdır. İşte uzun uzun gece ibâdeti ve Kur’an tilavetinin, bu ağır yükleri yüklenip taşıyabilecek bir kuvvet, kabiliyet ve istidat kazanmak için bir hazırlık yapmak üzere emredildiği anlaşılmaktadır. Çünkü gece ibâdetinin ve kıraatinin bu bakımdan çok büyük ehemmiyeti vardır. Bu ehemmiyet 6. âyet-i kerîmede iki farklı ifadeyle beyân edilir:

Birincisi; اَشَدُّ وَطْـًٔا  (eşeddü vat’en) “tesirce daha kuvvetli”: Bu ifadeyi şöyle izah etmek mümkündür: Gece ibâdet için kalkmak ve uzun uzun ibâdet etmek insan mizacına terstir. Bu saatte insan istirahat ister. Bu yüzden bu zor iş, nefsi kontrol altına almak için çok tesirli bir gayrettir. Eğer bir mü’min, bu yolla nefsi ve bedeni üzerinde hâkimiyet sağlar ve onları Allah yolunda kullanmaya muktedir olursa, o kimse Hak dinin tebliğini dünyaya galip kılmak için daha başarılı olacaktır. İkinci olarak, gece kalkmak, kalp ve dil arasında bir âhenk oluşturmak için çok tesirli bir vasıtadır. Çünkü gecenin bu saatlerinde kul ile Allah arasına başka bir şey giremez. Bu halde insan diliyle ne söylüyorsa kalbinin sesiyle de onu söyler. Kalp ve dilde bir âhenk meydana gelir. Üçüncü olarak, gece ibâdet için kalkmak, insanın zahir ve batınında, dış ve iç âleminde âhenk meydana getirmek için çok tesirli bir vasıtadır. Zira gece yalnızlığında eğer bir kimse istirahatını terk ederek ibâdet için kalkarsa muhakkak ki bu, o kişinin ihlâsındandır. Çünkü bunda başkasına gösteriş yapacak bir durum yoktur. Dördüncü olarak, gece ibâdeti insan için gündüz ibâdetinden daha ağırdır. Dolayısıyla bu ibâdete devam eden kimsede sebat oluşturur. O kişi Allah’ın yolunda daha derin bir şuurla ve kesin iradeyle gider ve her türlü zorluğa karşı tahammül ve metânet gösterir.

İkincisi; اَقْوَمُ ق۪يلًا  (akvemü kîlen) “sözü doğru ve sağlam yapmak, düzeltmek”: Burada kast olunan, gecenin o vaktinde insanın Kur’ân-ı Kerîm’i daha sakin ve ihtiram ile,  ona gönlünü vererek ve daha iyi anlayarak okumasıdır. Çünkü bu sakin ve huzurlu vakitler,  insanın Kur’an âyetleri üzerinde daha derin tefekkür etmesine uygun olduğu müstesnâ zamanlardır. Bu güzel anlarda kıraat, tefekkür ve tezekkür daha verimli olur; söylenen ve dinlenen söz daha sağlam ve daha tesirli olur.

Gece ibadetinin emredilmesi ve üzerinde bu kadar durulmasının bir sebebi de şudur:

Müzzemmil Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Müzzemmil Suresi 5. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.