Mutlak Ne Demek?

Mutlak: Herhangi bir kayda tâbî olmayan, bir şeye bağlı bulunmayan, varolmak için başka bir varlığa ihtiyacı olmayan, varlık sebebini kendi bünyesinde taşıyan, serbest, müstakil, kesin, mükemmel, kâmil varlıkanlamlarına gelmektedir.

MUTLAK KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

İnsanın yaratılışındaki hikmetleri, kâinattaki hârikulâde nizâmı ve Allâh’ın âyetlerini, yani ilâhî kudret nakışlarını, azamet tecellîlerini ve Allâh’ın kâinatta mutlak olan hükümranlığını tefekkür etmemizi emretmektedir.

*****

İnsan hiç tefekkür etmez miki; fânî hayat çarşısının en son giysisi olan kefen, bir gün mutlakâ onu da saracak ve ölüm vâkıası, bütün fânî zevklere, câzibelere, aldatıcı yaldızlara iptal mührünü vuracaktır!

*****

Kâinattaki bütün varlıklar gibi rüzgârlar da, Cenâb-ı Hakk’ın hükümranlığına mutlak bir itaatle boyun eğmektedir. Rabbimiz dilediğinde insanoğluna rahmet vesîlesi olmakta, yine Rabbimiz emrettiğinde de helâk edici bir kahır tecellîsine dönüşmektedir.

*****

Tek bir meyvede muhtelif husûsiyetler mevcuttur. Meselâ, üzümün çekirdeği soğuk ve kuru tabiatlı iken, etli kısmı ile suyu, tabiat olarak sıcak ve yaştır. Aynı tesirlere mâruz kaldığı hâlde tek bir tohumdan muhtelif husûsiyetlerde gıdâların meydana gelmesi, mutlakâ son derece güçlü ve hikmet sahibi bir varlığın tedbîridir.

*****

Bir ressamın eserine bile dikkatle bakılıp hayret edilirken, mutlak sanatkâr olan Cenâb-ı Hakk’ın bir damla sudan yarattığı eşsiz bir îcat bedîası ve sanat harikası olan “insan” vâkıasına karşı nasıl bir hayranlık duymamız gerektiğini tefekkür etmek gerekmez mi?

*****

Şâir, bütün varlıklar gibi “insan” üzerinde sergilenen ilâhî sanatın da, gören gözlere ve işiten kulaklara lisân-ı hâl ile dâimâ Mutlak Sanatkârı îlân edişini ne güzel dile getirir:

Varlığım, Hâlık’ımın varlığına şâhiddir,
Başka bürhân-ı kavî var ise de zâiddir…
(Şinâsî)

*****

Murâkabe; meşhur “Cibrîl Hadîsi”nde târif edilen ihsan şuurunu yaşamaktır:

“…İhsan, Allâh’a, O’nu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen O’nu görmüyorsan da O seni mutlakâ görüyor…” (Müslim, Îman, 1, 5; Buhârî, Îman, 37)

İslam ve İhsan

MUTLAK HAKİKAT VAR MI?

Mutlak Hakikat Var mı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.