Müslümanların Din Güvenliği Tehdit Altında!

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "Bugün sadece canımız tehlikede değil aynı zamanda Müslüman coğrafyada din güvenliği tehdit altındadır. Sadece akıl, nefis, mal güvenliği değil aynı zamanda dinin emniyeti, din güvenliğinin tehdit altında olduğunun farkında olmalıyız." dedi.

Görmez, 2. İlçe Müftüleri Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Kur'an-ı Kerim'e bakıldığında, dünyanın küresel bir kötülükle karşı karşıya olduğunun görüleceğini belirterek, Kur'an-ı Kerim'de birçok ayette yeryüzünün bozguncular tarafından bozulmasından söz edildiğini söyledi.

"Bütün bu kötülükleri nasıl önleyebiliriz?" diye soran Görmez, açlığın, sefaletin, adaletsizliğin, hukuk ihlallerinin, insan haysiyetini ayaklar altına alan ticaretlerin, terörün, şiddettin, katliamın, vekalet savaşlarının dünyayı karışıklıkla karşı karşıya getirdiğini dile getirdi.

İSLAM BİR BEKA SORUNUYLA KARŞI KARŞIYA 

Görmez, İslam'ın var olma ve yok olma arasında bir mücadeleye mecbur bırakıldığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Elbet de İslam, Rabbimizin himayesindedir, o insanın elinde değildir. Rabbimiz kıyamet sabahına kadar İslam'ın baki kalacağını vadetmiştir ancak içinden geçtiğimiz süreçlere baktığımızda hepimiz şunun farkında olmalıyız, İslam bir beka sorunuyla karşı karşıya bırakılmıştır. Bütün İslam kaynaklarımızda 5 temel ilke vardır. Canı korumak, malı korumak, dini korumak, aklı korumak ve nefsi korumak. Bunlar İslam'ın en temel gayelerindendir. Bugün sadece canımız tehlikede değil aynı zamanda Müslüman coğrafyada din güvenliği tehdit altındadır. Sadece akıl, nefis, mal güvenliği değil aynı zamanda dinin emniyeti, din güvenliğinin tehdit altında olduğunun farkında olmalıyız.

Son yıllarda yaşadığımız bütün büyük acılarda, hem ülkemizde, hem coğrafyamızda, hem de dünyada İslam, insanlığın birinci gündem maddesini işgal etmeye devam ediyor ama üzülerek belirteyim yüce dinimiz İslam, bütün kainata getirdiği rahmetiyle gündemde değil, yüce dinimiz İslam, her türlü ayrımcılığı ve ırkçılığı reddeden adaletiyle insanlığın gündeminde değil.

Üzülerek belirteyim ki, iki asırdır fakirlik, cehalet, sefalet konuşulur, bir şekilde İslam ile ilişkilendirilir. Savaş, şiddet, terör konuşulur, bir şekilde kaynak İslam olarak gösterilir. Kadına karşı şiddet konuşulur bir şekilde suçlu İslam ve Müslümanlar ilan edilir. Çocuk istismarı tartışılır, kaynak İslam’da aranır. Kısıtlanan özgürlükler tartışılır yine İslam ile ilişkilendirilir. Darbe olur, 15 Temmuzlar olur ve yine bir şekilde en kötü mefsedet hareketleri kaynağını İslam'dan aldığını zannederek, İslam'a da en büyük darbeyi vurmuş olurlar."

İSLAM MEDENİYETİNİN ORTAK AKLINA YÖNELİK SALDIRILAR VAR

Görmez, Diyanet İşlerinin Başkanlığı tarihinin oldukça önemli ve öğretici olduğunu, din, devlet ve toplum ilişkilerini öğrenmek isteyenlere bu tarihi okumalarını ve incelemelerini tavsiye etti.

Diyanet İşleri Başkanlığı ve teşkilatının, ilk 25 yıllık döneminde milletin bekasıyla dinin bekası üzerinde yoğunlaştığını ve bu milletin ancak dinin bekasıyla beka kazanacağı üzerinde durduğunu anlatan Görmez, bugüne kadar dinin simgelerini kaybetmemek için mücadele veren teşkilatın, 5 bin personeliyle her türlü takdiri hak eden büyük hizmetlerde bulunduğunu söyledi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.