Muhalefetün Lil-havadis Ne Demek?

Muhalefetün lil-havadis ne demektir? Allah’ın zati sıfatlarından muhalefetün lil-havadis nedir? Allah’ın muhalefetün lil-havadis sıfatı ile ilgili ayetler.

Muhâlefetün li’l-havâdis, “Sonradan olan şeylere benzememek” demektir. Allah hiçbir şeye benzemez, hiçbir şey de Allah’a benzemez. Allah’ın zâtî sıfatlarıyla, yarattıklarına benzemesi mümkün değildir. Çünkü Allah kadîm ve ezelîdir, başlangıcı yoktur. Varlıklar ise sonradan meydana gelmişlerdir. Allah ebedîdir, bâkîdir. Varlıklar ise sonlu ve ölümlüdürler. Diğer yandan varlıklar bir takım cüz ve parçalardan oluşmuşlardır. Cenâb-ı Hakk’ın zatı için böyle bir şey söz konusu değildir.

MUHALEFETÜN LİL-HAVADİS NEDİR?

Biz, yüce Allah’ı nasıl düşünürsek düşünelim, O, bizim düşündüğümüz, tasavvur ettiğimiz şekillerin hiç birisine benzemez. Çünkü insan, gördüğü, duyduğu ve bildiği varlıkları tasavvur edebilir. Bunlar sonradan yaratılan varlık ve şekiller olur. Allah ise sonradan yaratılanlara benzemez. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Göklerin ve yerin yaratıcısı, sizin için kendinizden eşler, hayvanlardan da çiftler var etmiştir. Sizi bu şekilde çoğaltır. O’nun benzeri bir şey yoktur. O her şeyi işitendir, görendir.” [1]

Allah’ın yaratılanlara benzememesi sıfatı; diğer varlıklarda bulunan cisimlik, cevherlik, arazlık, cüz ve parçalardan oluşma, yemek, içmek, oturmak, uyumak, üzüntülü, kederli veya sevinçli olmak gibi sıfatlardan da uzak olduğunu ifade eder. Bazı âyetlerde Allah’a isnat edilen “el, yüz ve arşı istivâ-istilâ etmesi” gibi ifadeler Allah’ın başka varlıklara benzediğini göstermez. Bunlar mecaz anlamında kullanılmıştır. Allah’ın eli, “kudret”; yüzü, “zât”; Arşın üzerine oturma ise, “Arşa hâkim olma, hükmünü geçirme” olarak yorumlanmıştır.[2]

Dipnotlar:

[1] Şûrâ, 42/11.

[2] bk. Fetih, 48/10; Rahmân, 55/27; Tâhâ, 20/5.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

ALLAH’IN SIFATLARI VE ANLAMLARI

Allah’ın Sıfatları ve Anlamları

ALLAH’A İMAN HAKKINDA BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

Allah’a İman Hakkında Bunları Biliyor Musunuz?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.