Mesnevi’de Leyla Neyin Sembolüdür?

Mevlana Hazretleri Mesnevi’de Leyla’yı neyin sembolü olarak lafzediyor? İlah-i aşkı nerde bulmamız gerekiyor? İşte Mevlana Hazretlerinden cevapları...

Bilmelidir ki, Mesnevî’de geçen Leylâ hikâyeleri birer mecazdan ibârettir. Leylâ, ilâhî aşk sembolü, ilâhî muhabbet ufkudur.

Leylâ’yı görebilmek, onun gerçek hüviyetini müşâhede edebilmek, Mecnun gibi sâdık bir âşık olabilmeye bağlıdır. Aksi hâlde görülen, sûretten başka bir şey değildir. O aşka nâil olmayan için Leylâ, sırf bir cisimden ibârettir.

KİMİNE CEHENNEMDİR KİMİNE CENNET

Hazret-i Mevlânâ bu hakîkati şöyle ifâde buyurur:

“Her nîmetin ve mihnetin görünüşü, kimine cehennemdir, kimine cennet...”

“Gördüğünüz bütün varlıklarda; insan olsun, hayvan olsun, bitki olsun, cansız olsun; her şeyde, gıdâ da vardır, zehir de. Fakat herkes bunu göremez!”

“Testi meydandadır, görünmektedir. Fakat içindeki iksîr gizlidir; onu, yalnız tadan bilir.”

“Yûsuf’un sûreti bir kadehe benzerdi. Babası o kadehten neş’eler veren muhabbeti içtikçe mest oluyordu. Kardeşleri ise, o kadehten zehir içiyorlar ve Yûsuf’a karşı öfke ve kinleri artıyordu.”

“Züleyhâ da Yûsuf kadehinden başka türlü bir iksîr içti ve dünyevî bir aşkla başka bir çeşit afyon yuttu.”

“Sûret testisinin içindeki muhabbet şerbeti, gayb âlemindendir. Testi ise bu cihandandır. Testi meydanda, içindeki ise pek gizlidir; ancak ehline ayândır.”

“Bu güzel mânevî şerbet, ilâhî aşk, muhabbet ve esrârdan nasîbi olmayanlara kendini tattırmaz. Kalbi fesat ve şehevât ile dolu olanlar, bu mânevî sırra nâil olamazlar. Fakat bu sır, aşka âşinâ ve râm olanlar için ayın on dördü gibi âşikârdır.”

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Mesnevî Bahçesinden BİR TESTİ SU, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

MEVLÂNÂ CELÂLEDDÎN-İ RÛMÎ HAZRETLERİ KİMDİR?

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretleri Kimdir?

MESNEVİ NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTIR?

Mesnevi Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.