Mazeretleri Bitiren Dâvâ Heyecanı

Yüreğinde dâvâsını dert edinen her dâvâ adamı, her fırsatı kendi ideali uğrunda değerlendirmesini bilir. Mazeret aranırsa, insan nefsi sayısız gerekçeler üretebilecek fıtratta yaratılmıştır. Önemli olan gönülde mazeretin olmamasıdır.

Mahir İz Hoca, Haydarpaşa Lisesi’ndeki öğretmenliği dönemini anlatır. Dine ve dindara karşı düşmanlığın devam ettiği yılları. İşte o yıllarda Hoca, İstiklâl Marşı’nı tahtaya yazar, uzun uzun anlatırmış. Mahir hoca böyle yapmasının sebebini şöyle açıklar:

“Ben İstiklâl Marşı’nı anlatırken, o devrin, dîne diyanete, millete milliyete, ahlâka ve âdâba aykırı düşen durumlarını ve dolayısıyla çocuklara verilmesi gereken din diyanet, millet, milliyet terbiyesini İstiklâl Marşı içinde işleyerek verirdim. Zira o devrin müfredatı bu değerleri vermeye müsait değildi!”[1]

HAKİKATTE MAZERET YOK

Yüreğinde dâvâsını dert edinen her dâvâ adamı, her fırsatı kendi ideali uğrunda değerlendirmesini bilir. Mazeret aranırsa, insan nefsi sayısız gerekçeler üretebilecek fıtratta yaratılmıştır. Önemli olan gönülde mazeretin olmamasıdır. Vicdanın derinliklerinden gelen sese kulak verilecek olursa, bütün sahte mazeretlerin, hakikatte mazeret olmadığının idrâkine kişi kendisi de varabilecektir. Zira hiç kimse, gözlerini kendi gözlerinden kaçırmadan aynaya bakarak yalan söyleyemez. Rabbimiz şöyle buyurur:

Türlü türlü mazeretler öne sürse de, insan, kendisi hakkında (gerçeği) görür ve bilir.” (Kıyâme 75/14-15)

Bu itibarla hakikatte insan başkasını değil, önce kendini kandırır ve kendine yazık eder.

[1] Mustafa Özdamar, Mahir İz Hoca, s. 21.

Kaynak: Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.