Liberalizm’in Bireyi mi İslam’ın Ferdi mi?

Liberalizm’in bireyi mi, İslam’ın ferdi mi? İslam ve Liberalizm birlikte var olabilir mi? Siyasi ve sosyal boyutlarıyla İslam ve Liberalizm ilişkisi.

“Birey” ve “Ferd” çok kereler aynı anlamda kullanılsalar da, çok önemli anlam farklılıkları içeren iki kavramdır. Bu anlam farklılıkları dünya görüşlerinin şekillenmesindeki temel amillerden biridir. “Ferd” bize ait, “birey” ise batıya ait kavramlardır. “Ferd” tek, eşi olmayan ve özel olan1, “birey” ise bir ve yalnız olandır. Bu yalnızlığın batı fikriyatında önemli bir yeri vardır.

İnsan tasavvurunda hakikati ıskalayan düşünce sistemleri gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklediğinden dolayı yanlış neticelere ulaşmaya mahkûmdur. Modernite’nin insan anlayışı “ben” merkezinde gelişmiştir. İdeal insan tipi ‘birey’dir. Bu benlik insanda başlayan yine insanda biten bir benliktir. Varoluşsal temeli herhangi bir yaratıcı irade değil insanın kendisidir, “benliği”dir. Modernitenin en önemli ürünü Liberalizm; bireyin hürriyetini –liberte- esas alır ve hür bireylerden oluşan toplumların refah içinde kalkınacağını öngörür.

İNSAN İYİDİR

Modernite’nin felsefi hareket noktası ilahi olan her türlü kavram ve anlayıştan kopup insanlığı yeryüzüne sabitlemektir. Sahih bir dini değil, konsüller ve papazlar elinde akaidi bozulmuş, ilahi niteliğini kaybetmiş muharref bir dini reddeden modernite, bu muharref dini ilâhî zannettiği için teolojik inanç sistemini bütünüyle reddedip yerine, Antik Yunan’ın Sofist felsefesi2 etkisiyle  “insan” temelli hümanist bir dünya görüşü geliştirdi. Buna göre, insan her şeyin ölçüsüdür3, insan ne eski Yunan’da olduğu gibi ancak bir siyasal sistem içinde anlamlıdır4  ne de muharref Hristiyanlık inancında olduğu gibi doğuştan günahkâr ve kötüdür. İnsan iyidir. Güzellik ve iyilik insanın içindedir. İnsan o kadar iyidir ki aklına uygun herhangi bir şey yaptığı zaman o mutlaka doğrudur ve güzeldir5. İnsanı Tanrı yaratmış ve akıl ile donatmıştır. Akla uygun davranan insan Tanrı’nın da iradesine uygun davranmış olur.6 Akıl insana kendisi için en iyi olanı bilme ve onu yapma kabiliyeti verir, ona göre iyi ve doğru olan iyi ve doğrudur.

Kendi aklına göre hareket ettiği zaman mutlaka iyi ve doğruyu gerçekleştirdiği farz edilen insanın aklına eseni ifa edebilecek bir hürriyet ortamına ihtiyacı vardır. Bu nedenle Liberalizm mutlak hürriyeti esas alır, insanın aklı ile verdiği kararları ifa etmesine engel olabilecek hiçbir sınırlamayı kabul etmez. İnsanın aklını kullanabilmesi için bir başkasına, aileye, topluma hatta devlete ihtiyacı yoktur. Toplum ve devlet ancak insanın mutlak hürriyetinin kullanılmasına engelleri kaldırmakla görevlidir; ikincil, türev, olmasa da olur kavramlardır. Her bir üyesinin sadece kendisinin iyiliğini düşündüğü toplum, netice hep birlikte toplam iyiliğe ulaşacakları için en gelişmiş ve ideal toplum olacaktır liberalizme göre.

ÖZGÜRLÜK NEDİR?

Mutlak özgürlüğün tek bir sınırı vardır o da başkasının hürriyeti. İnsan başkasının hürriyetine zarar vermeden dilediği gibi davranabilir7. Bu anlayış modern insanını yalnızlığa ve tek başınalığa iter. Zira modernite insana, en geniş hürriyeti başka bir insanın olmadığı yerde yaşayabileceğini fısıldar. İnsanın bulunduğu ortamda bir başka insan var ise hürriyeti diğer insanın hürriyeti ile tahdit edilmiştir, bu nedenle en ideal yaşama alanı kendinden başka hiç kimsenin olmadığı, aile, toplum gibi başka insanlarca oluşturulan yapılarca hürriyetinin kısıtlanmadığı yerdir. İnsan mutlu olabilmek için tek olmalı, birey olmalı, yalnız olmalıdır bu anlayışa göre.

LİBERAL DEVLET VE TOPLUM MODELİ

Modernitenin inşa ettiği liberal devlet ve toplum modeli, insanın başta güvenlik olmak üzere her türlü ihtiyacını kamu gücünün karşıladığı bir devlettir. Aile mi korunacak, devlet ve kanunlar korur; örf adet ve dine gerek yoktur. Hayvanlar mı korunacak, kanun çıkartılır; vicdana, irfana hacet yoktur. İnsan mı yetiştirilecek, devletin okulu halleder; ebeveyne ve mahalleye ihtiyaç yoktur. Hâsılı değerler sistemini ve insanı inşa için aile, mahalle, cemaat vb. devlet dışı içtimai yapılar olmasa da olur. Hatta bunlar insanın hürriyetini sınırlandıracağı için tehlikelidir.

FERDİYET SIRRI

İslam düşünce sistemi ise insanı fert olarak ele alır ve her ferdin Allah katında değeri olduğuna inanır. Ferdiyet sırrı olarak ifadelendirilen bu hikmet uyarınca her insan içinde insan-ı kamil potansiyelini barındıran küçük evrendir. Ferden ferda hususiyetleri, rızkı, kaderi, ayrı olarak, münferiden belirlenmiştir. Kâinatta hiçbir şeyin aynısı, tekrarı olmadığı gibi hiçbir insanın da tekrarı, aynısı yoktur. Her insan Cenab-ı Hak’ın hususi tecellilerine makes bir “âlem-i sagir”dir. Ancak bu teklik ve ferdiyet bireysellik ve yalnızlık anlamına gelmez İslam cemaat dinidir; insanların ancak diğer insanlar ile birlikte mutlu ve huzurlu olacağına inanır. İslamiyet’te insan Rabbine karşı kulluk ve yakarışında da cemaat halindedir. Allah’tan hidayet ve sırat-ı müstakim talebinin talim edildiği Fatiha suresinde insana cemaat halinde kulluk etme, cemaat halinde Allah’tan isteme edebi telkin edilir.

İNSANLAR SOSYAL BİR VARLIKTIR

Muallimi Sani olarak anılan mütefekkir Farabi, Antik Yunan geleneğinde kabul edilen insanın ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla sosyal bir yapı içinde yaşaması gerektiğine dair kabule İslam itikadından kaynaklanan çok önemli bir ekleme yapar. Evet; insan sosyal bir canlıdır ama bu sosyallik sadece maddi ihtiyaçlar sadedinde bir sosyallik değildir. Farabi’ye göre insan ancak diğer insanlar ile birlikte yaşadığında mutlu ve huzurlu olur.

Dipnotlar: 1) Özön, Mustafa Nihat, “Osmanlıca Türkçe Sözlük”, Inkilap Yayınları, İstanbul, 2015, syf. 232. 2) Hegel, George Wilhelm Frıedrıch. “Felsefe Tarihi Cilt I”, Çev. Doğan Barış Kılınç, Nota Bene Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2018, syf. 323, 324., Göze, Ayferi. “Siyasal Düşünceler ve Yönetimler”, Beta Yayınları, İstanbul, 2016. Syf. 11. 3) Antik Yunan düşünürü Protogoras. 4) Göze, Ayferi. “Siyasal Düşünceler ve Yönetimler”, syf. 6 5) 17. yy’da yaşamış Hollandalı Hukukçu – Felsefeci Hugo Grotius. 6) Göze, Ayferi. “Siyasal Düşünceler ve Yönetimler”, syf. 63. 7) Ergin ERGÜL, Devlet Teorisi, Adalet Yayınevi, Ankara 2021, syf. 240.

Kaynak: Halit Serhan Ercivelek, Altınoluk Dergisi, Sayı: 433

İslam ve İhsan

KOMÜNİZM, KAPİTALİZM VE LİBERALİZME KARŞI İSLAMİ SİSTEM VE FARKLILIKLARI

Komünizm, Kapitalizm ve Liberalizme Karşı İslami Sistem ve Farklılıkları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.