Kürtaj Yaptırmak Caiz midir?

Kürtaj nedir? Kürtaj yaptırmanın hükmü nedir? Anne karnında teşekkül eden ceninin kürtaj adı verilen tıbbî bir operasyonla aldırılması caiz midir?

Kürtaj, sözlükte “kazımak” demektir. Bir tıp terimi olarak ise; gebeliğin ilk üç ayında ceninin rahim iç zarı kazınarak alınmasını ifade eder.

KÜRTAJ NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Doğum kontrolü ve buna bağlı olarak kürtaj işleminin batı ülkelerinde yayılması İngiliz iktisat bilgini ve bir Anglikan rahibi olan Thomas Robert Malthus’un (1766-1834) öne sürdüğü «gıda maddelerinin artan dünya nüfusunu beslemeyeceği» endişesine dayanır. Bu teoriye göre, dünya nüfusu sürekli artmakta fakat beslenme kaynakları sabit kalmaktadır. Bu durum giderek dünya toplumlarını açlığa götürür. Malthus teorisi doğu ve batıda eleştirilere uğramış ve yersiz bir endişeden ibaret olduğu öne sürülmüştür.

Malthus’un “yoksulluk ve aç kalma” endişesi İslâm’ın rızık inancı ile çelişir. Dünyada bütün canlıların rızkını yüce Allah tekeffül etmiştir. Belki rızkı arayıp, açığa çıkarmak, çalışarak ve yeni teknolojiler kullanarak beslenme kaynaklarını sürekli geliştirmek insanın görevidir. Nitekim ıslah, gübreleme, sulama vb. yöntemlerle tarım alanında verimin bir anda bir kaç katına çıkarıldığı ve yeni yapılan baraj, gölet ve sulama tesisleri ile yüzyıllardan beri tarım dışı kalmış olan alanların tarıma kazandırıldığı günlük görülen değişimlerdir. Bunlar Allah Teâlâ’nın «Râzık», «Rezzâk», «Rahmân» ve «Kerîm« sıfatlarının dünyadaki fizik ortama yansımasından başka bir şey değildir.

HER ÇOCUK RIZKI İLE DOĞAR

Kur’ân’da şöyle buyurulur: «Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allâh’a ait olmasın. Allah onun durduğu ve emânet bırakıldığı yeri bilir. Bunların hepsi apaçık bir kitaptadır.»[1] «Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da sizi de biz besliyoruz. Onları öldürmek büyük bir suçtur»[2] Hz. Peygamber bir hadisinde ruh üflenmeden önce; ceninin işleyeceği ameller, rızkı, eceli, bedbaht veya mes’ut olacağı hususlarının ezeli ilimden ceninin biyolojik yapısına bir melek aracılığı ile iletildiğini bildirmiştir.[3]

ÇOCUK DÜŞÜRMEYİ YASAKLAYAN AYET VE HADİS YOK

Anne karnındaki ceninin düşürülmesini yasaklayan doğrudan bir âyet veya hadis yoktur. Ancak gebe kadının dövülmesi veya öldürülmesi durumunda ölü olarak düşen cenin için «gurre» denilen bir ceza sünnetle sabittir. Gurre; tam diyetin yirmide biri kadar (Bu da 20 deve veya 200 gr. altına denk) bir tazminat cezasıdır.

Cenin anne karnında uzuvları teşekkül edinceye kadar (müstebinu’l-hılka dönemine kadar) bir kan pıhtısı hükmündedir. Bu dönem ceninin 1,5-2 aylık oluşuna kadar sürer. Bu dönemde hastalık, çevrenin ahlaksızlığı veya şiddetli yoksulluk gibi özürler nedeniyle cenin ilaçla veya başka bir yöntemle düşürülebilir.

SEBEPSİZ YERE ÇOCUK DÜŞÜRMEK CAİZ DEĞİL

Uzuvların teşekkül etmesinden ruh üfleninceye kadar olan dönemde sebepsiz yere ceninin düşürülmesi ise hem caiz değil ve hem de «gurre» cezasını gerektirir. Ancak kadının frengi, kanser, felç ve kalp hastalığı gibi doğum yapmasını riske sokan ya da annenin hayatını tehlikeye sokan hastalıklar varsa bunlar çocuğun aldırılması için özür sayılır.[4]

Sonuç olarak eşlerin çocuk teşekkül ettikten sonrası için çare arayacakları yerde, daha önce tedbir almaları daha uygundur. Ancak bununla birlikte istenmeyen gebelikle karşılaşan, yukarıda belirttiğimiz şartlar gerçekleştiği takdirde ceninin düşürülmesi yoluna gidilebilir. Cenin özellikle yaratılışının belirsiz olduğu 1,5 - 2 aylık dönemde bir kan pıhtısı hükmündedir.

Dipnotlar:

[1]. Hûd, 11/6. [2]. İsrâ, 17/31; bk. En’âm, 6/151; Tekvîr, 81/8-9; Mümtehine, 60/12. [3]. Buhârî, Bed’ül’l-Halk, 6; Müslim, Kader, 1,2. [4]. bk. el-Fetâvâ’l-Hindiyye, V, 356; İbn Âbidin, age, II, 380.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSLAM’DA KÜRTAJIN HÜKMÜ NEDİR?

İslam’da Kürtajın Hükmü Nedir?

ZİNA YAPAN VE KÜRTAJ YAPTIRAN KİMSENİN TÖVBESİ KABUL OLUR MU?

Zina Yapan ve Kürtaj Yaptıran Kimsenin Tövbesi Kabul Olur mu?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.