Kurbanın Türleri ve Ayıplı Olup Olmaması

Kurban türleri nelerdir? Hangi hayvanlar kurbanlık olmaz? Kusurlu hayvan kurbanlık olur mu? Kurbanın türü ve ayıplı olup olmaması.

Kurbanlar; yalnız koyun, keçi, deve ve sığır türü hayvanlardan kesilebilir. Mandalar da sığır türünden sayılır. Bunların erkekleri ile dişileri eşittir. Bununla birlikte koyun türünün erkeğini kurban etmek daha faziletlidir. Keçinin erkeği ile dişisi kıymetçe eşit olsalar dişisini kurban etmek daha faziletlidir. Yine devenin veya sığırın erkeği ile dişisi etçe veya kıymetçe eşit olurlarsa dişisinin kurban kesilmesi daha faziletlidir.[1]

HANGİ HAYVANLAR KURBANLIK OLMAZ?

Yaban sığırı, geyik gibi yabani hayvanlarla, tavuk, horoz, kaz, deve kuşu gibi evcil hayvanlar kurban edilemezler.

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Biz, her ümmete kurban kesmeyi meşrû kıldık. Ta ki Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanların üzerine Allah’ın adını anıp (o şekilde boğazlasınlar)” [2]

Diğer yandan ne Hz. Peygamber’den ve ne de ashab-ı kiramdan koyun, keçi, deve ve sığır dışında bir hayvanı kurban ettikleri nakledilmemiştir.

Koyun ve keçi ya birer yaşını bitirmiş bulunmalı veya koyunlar yedi sekiz aylık olduğu halde birer yaşında imiş gibi gösterişli olmalıdır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Koyun türünden kurban olarak cezea yeterlidir.” [3] Cezea bir yaşını tamamlamış koyun anlamına geldiği gibi, altı ayını doldurmuş, fakat bir yaşındaki koyunlar kadar gösterişli olan kuzuyu da ifade eder. Cezea; sığır türünde üç, deve türünde beş yaşına basmış hayvan demektir.[4] Bu yüzden deve en az beş yaşını, sığır iki yaşını bitirmiş olunca kurban kesilebilir.

Bir koyun veya keçi yalnız bir kişi için kurban kesilebilir. Bir deve veya sığır ise birden yedi kişi adına kadar kesilebilir. Yeter ki ortaklardan her biri müslüman olup, bu hayvanın yedide birine mâlik olsun ve kendi hissesini Allah rızası için kesecek bulunsun.

Bir kimse tek başına kesmek için aldığı bir deve veya sığıra daha sonra altı kişinin daha ortak olmasına razı olarak birlikte kesseler kurban caiz olur. Ancak bunda kerahet vardır. Aldığı parayı tasadduk etmesi daha uygundur.

Kesilen kurbandan, ortakların paylarının ayrılması tartı ile olmalıdır, götürü yoluyla ayıramazlar.

İmam Malik’e göre bir deve veya sığır bir aile fertlerinden yedi veya daha çok kimse adına kurban olabilir. Fakat başka başka aile fertleri için yediden az olsalar da caiz olmaz.[5]

Cabir (r.a)’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Hudeybiye’de Rasûlullah (s.a.s) ile birlikte kurban kestik. Deveyi de sığırı da yedi kişi için kestik.”[6]

KUSURLU HAYVAN KURBANLIK OLUR MU?

Bir hayvanın kurban olmasını engelleyen nitelikler dört tanedir:

1. Bir gözün körlüğünün açıkça belli olması,

2. Apaçık hastalık,

3. Topallık ve

4. İleri derecede zayıflık. Delil, Bera İbn Âzib (r.a)’den rivayet edilen şu hadistir: Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Dört özellik kurbanlıklarda caiz değildir. Açıkça belli olan körlük, açıkça belli olan hastalık, belli olan topallık, iliği kurumuş derecede zayıflık.” [7]

Fakihler bu dört kusura kıyas yaparak başka bir takım kusurlar daha eklemişlerdir ki, bunlar bu ayarda veya daha kötü kusurlardır. İki gözü veya bir gözü kör olmak, dişlerinin çoğu düşmüş veya kulakları kesilmiş olmak, boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırılmış olmak, kulağının veya kuyruğunun yarısından çoğu veya memelerinin başları kopmuş bulunmak, doğuştan kulakları veya kuyruğu bulunmamak veya ayağı kesilmiş olmak bunlar arasındadır. Bu derece kusurlu olan bir hayvan Yüce Allah’a kurban olarak takdim edilemez.

Kurbanlık hayvanın şaşı, topal, uyuzlu ve deli olmasında, boynuzlu veya boynuzsuz veya boynuzunun biraz kırık bulunmasında ve kulaklarının delinmiş veya enine yarılmış olmasında, kulaklarının ucundan kesilip sarkık bir halde bulunmasında, dişlerinin azı düşmüş olmasında, cinsel organı bulunmayıp mecbup veya burma bir halde yaşamasında bir sakınca yoktur.

Kurban kesmekle yükümlü olan bir kimsenin satın aldığı kurbanda, yukarıda belirttiğimiz kurban olmaya engel olacak kusurlardan biri daha sonra meydana gelse, yerine başkasını alıp kesmesi gerekir. Fakat fakir kimsenin aldığı kurbanda böyle bir kusur meydana gelse, yine kurban kesilmesi caiz olur, yerine başkasını alması gerekmez. Hatta fakirin böyle ayıplı bir hayvanı satın alıp kesmesi de yeterli olur. Çünkü bu kurban, onun hakkında bir nâfileden ibarettir. Nâfilelerde ise genişlik vardır.

Hanefîler dışındaki üç mezhep imamına göre zengin hakkında da yeterli olur. Başkasını alması gerekmez.

Zengin kimsenin aldığı kurban, henüz kesilmeden ölse yerine başkasını alması gerekir. Fakir kimsenin aldığı kurban ölse, başkasını alması gerekmez.

Zengin kimsenin aldığı kurban kaybolsa veya çalınsa da, yerine başkasını kestikten sonra bulunsa artık bunu da kesmesi gerekmez. Çünkü kurban yükümlülüğünü yerine getirmiş durumdadır. Fetvâya esas olan görüşe göre, bu durumda yoksulun da kesmesi gerekmez. Çünkü bu kurbanın adak sayılması zayıf bir görüştür.

Kurban için alınan hayvan, kaybolduktan veya çalındıktan sonra yerine başka hayvan alınıp da daha sonra bayram günleri çıkmadan bulunsa, sahibi zengin olsun yoksul bulunsun, bunlardan birini, tercihen daha iyi olanını keser. Hanefîlerde fetvâya esas olan ağırlıklı görüşe göre, yoksul kimsenin -özel olarak adak yapmadıkça- kurban bayramı günlerinde keseceği kurban, normal udhiyye kurbanıdır.

Kaybolan kurbanlık hayvan yerine alınan ikinci kurbanlık hayvan henüz kesilmeden, kurban kesme günleri geçtikten sonra önceki kurbanlık bulunsa sahibi bunlardan hiç birini kesmez, belki bunların en değerlisini tasadduk eder.

Kurban etmek için alınan bir hayvanı satmak Ebu Hanife ile İmam Muhammed’e göre kerahetle birlikte caizdir. Bu durumda yerine mislini veya daha pahalısını alıp kurban eder. Ebu Yusuf’a göre ise bu kurbanı satması caiz değildir. Çünkü böyle bir hayvan vakıf niteliğindedir. Vakfedilenin satılması ise caiz değildir.

Kurbanlık doğuracak olursa yavrusu anası ile birlikte kesilir. Çünkü bu, anasına tabidir. Eğer kesilmeyip de satılırsa, parasının tasadduk edilmesi gerekir.[8]

Yükümlüler yanlışlıkla birbirlerinin hayvanlarını kesseler, her kesilen kurban, sahibinin kurbanı olmak üzere geçerli olur. Etler dağıtılmamışsa değişim yaparlar, dağıtılmışsa helâlleşir ve bir fark talep etmezler.

Dipnotlar:

[1] Kâsânî, age, V, 69, 80; Meydani, age, III, 235; İbn Âbidîn, age, V, 226 vd; Zeylâi, Tebyin, VI, 7; İbnü’l-Hümâm, age, VIII, 76. [2] Hac, 22/34. [3] İbn Mâce, Edâhî, 7; A. b. Hanbel, VI, 368. [4] bk. Tirmizî, Edâhî, 7; Şevkânî, age, IV, 350; Zuhaylî, age, III, 615, 616. [5] Zühaylî, age, III, 617. [6] Müslim, Hac, 352; A. İbn Hanbel, III, 302. [7] Ebû Dâvud, Edâhî, 6; Nesâî, Dahâyâ, 6; İbn Mâce, Edâhî, 8; Dârimi, Edâhî, 3. [8] bk. Kâsânî, age, V, 75 vd; İbnü’l-Hümâm, age, VIII, 74 vd; İbn Âbidîn, age, V, 227 vd; Zeylâî, Tebyin, VI, 5; Meydânî, Lübâb, III, 234 vd; Şirbinî, age, IV, 286 vd; Şirâzî, age, I, 238; Zühaylî, age, III, 61 vd; Bilmen age, s. 410 vd.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KURBAN İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Kurban ile İlgili Ayet ve Hadisler

KURBANLIK HAYVANIN TAŞIMASI GEREKEN ÖZELLİKLER

Kurbanlık Hayvanın Taşıması Gereken Özellikler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.