Kur’an’ın İnsana Etkileri

Kur’ân’ın insanlara etkisi var mıdır? Kur’an’ın insan üzerindeki etkileri.

Hiç şüphesiz söz sanatı ile insan rûhunun sıkı bir alâkası vardır. Ku’an’ın tesirinde bu husûsun da rolü büyüktür.

Kur’ân tilâveti bir zikirdir. Kur’an-ı Kerim, Allah kelâmı olması sebebiyle -Arapça bilsin veya bilmesin- okuyucusunun üzerinde târifi imkânsız derin ve esrârengiz bir tesir icrâ ederek onu kendisine çeker. Bu, aynı zamanda Kur’an’ın sahip olduğu belâğatın ve insanüstü ses ve mûsikî âhenginin tabiî bir neticesidir. Zira belâğat ile Psikoloji İlmi arasında sağlam bir alâkanın olduğu, bugün artık iyice yerleşen bir kanaat hâline gelmektedir. Hiç şüphesiz söz sanatı ile insan rûhunun sıkı bir alâkası vardır. Ku’an’ın tesirinde bu husûsun da rolü büyüktür.

KUR’AN’IN ETKİLERİ

Kur’an’ın nağmesi kulağa eriştiğinde kalb bütün sâfiyetiyle ona yönelir, ondan büyük bir lezzet ve halâvet duyar. Biraz ilerleyince ise mehâbet ve haşyete gark olur. Bazı âyetler kulaklara ulaştığı anda insana sevinç ve haz verir, kalbini yumuşatır, onu ferahlatır ve imanını artırır; bazı âyetler de korku ve dehşetle ürpertir, kalpleri titretir. Bunu gayr-i müslim pek çok insan da itirafa mecbur kalmıştır.[1]

Şu âyetler Kur’an’ın gönüllere tesir ettiğini açıkça ortaya koymaktadır:

“Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağın tepesine indirseydik onun, Allah’a tâzimi sebebiyle başını eğip parçalandığını görürdün.” (Haşr, 21)

“…Rab’lerini tazim edenlerin derileri onu okuyup dinlerken ürperir. Sonra derileri ve kalpleri Allah’ı anmakla ısınıp yumuşar, sükûnet bulur…” (Zümer, 23)

Kur’an’ın tesiri sâyesinde Müslüman olan Prof. Dr. Jeffrey Lang ise duygularını şöyle anlatmaktadır:

“Sonradan Müslüman olan pek çok kişinin de bildiği gibi, Kur’an’ın bu hakîkî gücünü hissetmek için Müslüman olmak şart değildir. Çünkü pek çok insan, Kur’an’ın bu tür tesirini hissettikten sonra İslâm’ı seçmiştir. Ayrıca, İslâm’la uğraşan pek çok gayr-ı müslim akademisyen de aynı hususu ifade eder. Arapça uzmanı olan ve Kur’an-ı Kerim’in İngilizce’deki en iyi tercümelerinden birini yapan Arthur J. Arberry, hayatında geçirdiği zor bir dönem boyunca, Kur’an’ın kendisini nasıl desteklediğini anlatır. Arapça Kur’an’ı dinlemenin kendi kalp atışlarını dinlemeye benzediğini ifade eder. Gayr-i müslim bir yazar olan Frederick Denny, Kur’an’ı okurken, okuyucunun «esrarengiz, bazen de ürpertici bir hâl» hissetmeye başladığından, bazen «son derece korkutucu bir tecrübe» yaşadığından bahseder. Okuyucu, Kur’an’ı okuduğu düşüncesinden ziyâde, Kur’an’ın kendisini okuduğu hissine kapılır.”[2]

KUR’AN’IN İNSAN ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Son günlerde inancın, duanın, Kur’ân okumanın ve diğer zikirlerin insan üzerindeki tesirleri üzerine ilmî araştırmalar yapılmaktadır. Meselâ Dr. Ahmet el-Kâdî, “Kur’ân ve Stres” konusunda bir araştırma yapmış ve hazırladığı tebliği 1984’de İstanbul’da yapılan İslam Tıp Kongresi’ne sunmuştur. Bu bilim adamı, araştırmalarının neticesinde, Kur’ân kelimelerindeki ses hususiyetlerinin stresi azalttığını tespit etmiştir.[3]

Dipnotlar:

[1] Bkz. Mâide, 83; Enfâl, 2; İsrâ, 107-109; Zümer, 23; Abdülkadir Atâ, Azametü’l-Kur’ân, Beyrut 1984, s. 87. [2] Prof. Dr. Jeffrey Lang, Melekler de Sorar, trc. S. Levin İçten, İstanbul 2004, s. 190; Frederick Denny, Islam, New York: Harper&Row Pubirshers, 1987, s. 88. [3] http://www.thehealthnews.org/tr/news/05/11/10/dua.tedavi.iyilesme.html, (23.04.2007)

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KUR’AN-I KERİM’İN İCAZI VE DİNLEYENLER ÜZERİNDEKİ TESİRİ

Kur’an-ı Kerim’in İcazı ve Dinleyenler Üzerindeki Tesiri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.