Kur’an’da Üzerine Yemin Edilen Tek Peygamber

Kur’ân-ı Kerîm’de üzerine yemin edilen tek Peygamber kimdir?

Peygamber Efendimiz’in daha bu dünyadaki rahmet ve bereket tecellîleri bile insanlığın Oʼna sonsuz bir şükran ve minnet duymasını gerektirir. Oʼnun insanlığın ebedî saâdet ve selâmeti için ne büyük bir lûtf-i ilâhî olduğu ise îzahtan vârestedir.

Resûlullah Efendimizʼin Hak katındaki mevkiinin yüceliğini ifâde eden pek çok ilâhî beyan mevcuttur. Bunlardan birinde şöyle buyrulur:

لَعَمْرُكَ اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ

“(Resûlüm!) Hayatın üzerine yemin olsun ki onlar, sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı.” (el-Hicr, 72)

Kur’ân-ı Kerîm’de hiçbir Peygamber üzerine yemin edilmezken, Peygamber Efendimiz’in hayatı üzerine yemin edilmektedir.

Yine Efendimizʼin Cenâb-ı Hak nazarındaki yüksek kadr u kıymetini ifâde eden âyet-i kerîmelerden bir diğerinde de şöyle buyrulur:

لَقَدْ جَاۤءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَز۪يزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَر۪يصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَؤُفٌ رَح۪يمٌ

“Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, O son derece izzet ve şeref sahibidir. Sizin sıkıntıya uğramanız Oʼna çok ağır gelir. O, size çok düşkündür, üzerinize titrer. Mü’minlere karşı çok şefkatlidir, çok merhametlidir.” (et-Tevbe, 128)

PEYGAMBERİMİZE TAZİM VE HÜRMET

Cenâb-ı Hak, çok sevdiği Habîbʼine karşı mü’minlerin hürmetkâr davranmalarını da emrederek şöyle buyurmaktadır:

“Ey îmân edenler! Allâh’ın ve Resûlü’nün önüne geçmeyin! Allah’tan korkun! Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.” (el-Hucurât, 1)

Bu ilâhî emre göre her müʼmin; hangi meselede olursa olsun, Allah ve Resûlü’nün hükümleri dururken kendi aklından bir hüküm beyân etmeye kalkışmamalı, haddini aşmamalı, kulluk edebini dâimâ muhâfaza etmelidir. Kitap ve Sünnet’in hudutları içinde, ifrat ve tefritlerden kaçınarak ölçülü ve dengeli bir hayat yaşamalıdır. Allah ve Resûlü’nün koyduğu kâideler karşısında itaat, hürmet ve muhabbet hisleriyle dolu olmalıdır. Nitekim Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, ashâb-ı kirâma bir şey sorduğunda, onlar bu mevzûyu bilseler bile:

“Allah ve Resûlü daha iyi bilir!” derlerdi. Onlar, Efendimiz’e karşı edep, nezâket, muhabbet ve itaat hususunda zirve seviyeye ulaşmışlardı.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Fahr-i Âlem - Hâbîb-i Hüdâ Hz. Muhammed Mustafâ, Erkam Yayınları

 

 

İslam ve İhsan

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.