Kıssa Ne Demek?

Kıssa nedir, ne anlama gelir? Kıssa kelimesinin sözlük anlamı nedir? Kıssa kelimesinin mahiyeti ve amaçları...

Kıssa, “ders çıkarılması gereken anlatı, olay” demektir.

KISSA NEDİR?

Kıssa, Kur’ân-ı Kerîm’de tarihî kişilerle olaylara dair yer alan haberler ve bunlardan bahseden ilimdir.

Sözlükte “bir kimsenin izini sürmek, ardınca gitmek; bir kimseye bir haber veya sözü bildirmek” gibi mânalara gelen kıssa kelimesi bir kimse yahut bir şeye ait hadiselerin adım adım, nokta nokta takip edilerek anlatılması / hikâye edilmesi ve bu niteliği taşıyan hikâyeyi ifade eder.

Kur’an kıssaları ibret alınacak olan, tarihî doğruluk ve gerçeklik niteliği taşıyan olaylardır. Bunların dışında kıssa kelimesi “söz (hadis), haber, mevzu, mesele, hal (şan, emr)” anlamlarına geldiği gibi muahhar Arapça’da “hikâye” (daha çok dinî ve ahlâkî), “tarih” (daha çok Endülüs Arapçası’nda) ve “dilekçe / hak talebi yazısı” mânalarını da ifade eder. Arap edebiyatında hikâye yerine kıssa kullanılır. Son devir Arap edebiyatında ise kıssa hikâye ve romanı da kapsayan bir türdür. Bugünkü Arap edebiyatında hikâye karşılığı olarak kıssadan başka “kıssa kasîra, uksûsa” kelimeleri de yer almaktadır.

Kur’an’da kıssa kelimesi geçmez. Ancak isim olarak “hikâye”, masdar olarak da “hikâye etmek” anlamında kasas ile (Âl-i İmrân 3/62; el-A‘râf 7/176; Yûsuf 12/3; el-Kasas 28/25) aynı kökten türeyen fiiller kullanılır. Kassa fiili iki yerde (el-Kehf 18/64; el-Kasas 28/11) “bir kimsenin izini sürüp ardınca gitmek”, diğer birçok yerde ise “peygamberlerin hikâyelerini anlatmak, haber nakletmek, hakkı, âyeti, rüyayı açıklamak, anlatmak” gibi anlamlarda kullanılmıştır. (en-Nisâ 4/164; el-En‘âm 6/57, 130; el-A‘râf 7/7, 35, 101; Hûd 11/100, 120; Yûsuf 12/3, 5; en-Nahl 16/118; el-Kehf 18/13; Tâhâ 20/99; en-Neml 27/76; el-Mü’min 40/78) Aynı kökten gelen kısâs kelimesinin asıl anlamı iki kişiden her birinin diğerinin izini takip etmesidir. Bir fiil ve cezanın iki taraf için de geçerli (izlenmiş) olması sebebiyle bir terim anlamı kazanmış olup Kur’an’da dört yerde geçmektedir. (el-Bakara 2/178, 179, 194; el-Mâide 5/45)

Kasas kelimesi ve türevleri dışında Kur’an’da bu anlamda nebe’, enbâ’, hadîs kelimeleri de geçmektedir. Sözlükte “önemli, yararlı ve büyük haber” mânasına gelen nebe’ ve çoğulu enbâ’ ile bu kökten türeyen birçok fiil Kur’an’da yer almaktadır. Hz. Âdem’in iki oğlu, Nûh, İbrâhim, Mûsâ ve Firavun, Âd, Semûd kıssalarıyla kıyamet ve gayb (âhiret) haberleri için nebe’ ve enbâ’ kelimeleri kullanılmıştır. (bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “nbʾe” md.) “Yeni söz, hâdise” anlamına gelen hadis de bazı âyetlerde “kıssa, hâdise, haber” mânasında geçmektedir. Hz. İbrâhim’in konukları (ez-Zâriyât 51/24), Mûsâ (Tâhâ 20/9; en-Nâziât 79/15), Cünûd, Firavun, Semûd (el-Burûc 85/17), kıyamet (el-Gāşiye 88/1) kıssa ve haberleri için hadis kelimesi kullanılmıştır. Ayrıca mesel de “kıssa, hikâye, destan” anlamında olmakla birlikte darbımesellerde geçen kıssalar, bir hususu örnekleyerek çarpıcı ve etkili bir biçimde dile getirmek amacıyla genelde temsilî ve farazî nitelikte bulunur; tarihî gerçeklik ifade eden birer hadise ve hikâye olmaları şart değildir. Kur’an’daki kıssalarla emsali birbirinden ayıran en önemli nokta budur. Kur’an meselleri içinde her iki kategoriye giren örnekler vardır. Âdem ve Îsâ’nın yaratılışının temsili, Ashâbü’l-karye ve İbn Meryem’in meselleriyle Nûh, Lût ve Firavun’un eşlerinin temsilleri (Âl-i İmrân 3/59; el-En‘âm 6/10, 11; Yâsîn 36/13) tarihî gerçeklik ifade ederken çölde ateş yakan adam, sağanağa tutulmuş kimse, su sanılan aldatıcı serap, sivrisinek, örümcek, karasinek, şiddetli rüzgârın savurduğu kül, âciz köle, efendilerin çekiştiği köle vb. temsiller (bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ms̱l” md.) sembolik ve farazî niteliktedir.

KUR’AN KISSALARININ MAHİYETİ

Mahiyetleri itibariyle Kur’an kıssaları üçe ayrılır.

  1. Tarihî kıssalar. Âdem ve iki oğlu, Nûh, Hûd, Sâlih, Lût, İbrâhim, İsmâil, İshak, Ya‘kūb, Yûsuf, Şuayb, Mûsâ, Dâvûd, Süleyman, Eyyûb, Yûnus, Zekeriyyâ, Yahyâ ve Îsâ gibi peygamberlerin kıssalarıdır. Bunlardan özellikle Yûsuf, Âdem, Mûsâ ve Îsâ’ya ait olanlar geniş yer tutar. Bazı şahsiyetlerle hadiselere dair kıssalar da bu kategoriye girer. Üzeyir, Lokmân, Zülkarneyn, Firavun, Nemrûd, Kārûn, Ashâb-ı Kehf, Ashâbü’l-karye, Ashâbü’l-fîl, Ashâbü’l-uhdûd gibi.
  2. Kur’an’ın nüzûlü sırasında meydana gelen olaylar. Kur’an’da bu olaylar da kıssa formunda anlatılmıştır: İsrâ, mi‘rac, hicret, Ahzâb, Bedir, Uhud, Hendek, Huneyn, Hamrâü’l-esed, Tebük savaşları ve seferleri, Bey‘atürrıdvân ve Hudeybiye Antlaşması gibi.
  3. Gaybî kıssalar. Bunlar yedi ayrı sûrede anlatılan Âdem’in yaratılışı kıssasıyla kıyamet sahneleri, âhiret, cennet, cehennem, buralara girecek olanların durumu ve haberleri olup ibret için kıssa formunda anlatılmıştır.

Kıssalar uzun ve kısa olarak da iki gruba ayrılır. Uzun kıssalar Kur’an’da geniş yer tutar. Bir sûreyi baştan sona kaplayan Yûsuf kıssasıyla Nûh, Hûd, İbrâhim, Mûsâ ve Îsâ kıssaları gibi. Kısa olanlar ya başka yerde uzunca anlatıldığı için kısa tutulmuştur -Mûsâ kıssasının Tâhâ, Kasas ve A‘râf sûrelerinde uzun, Nâziât’ta kısa olarak geçmesi gibi- veya Kur’an’ın indirilişi sırasında meydana gelmesi sebebiyle mâlûm olduğundan bir ibret hatırlatması kabilinden kısaca zikredilmiştir, fîl ve uhdûd kıssaları gibi. İbret için ardarda zikredilen kıssalar da kısa formdadır. Fecr sûresinde Âd, Semûd ve Firavun, Kamer sûresinde Nûh ve kavmi, Âd, Semûd, Lût ve Firavun kıssaları böyledir.

KUR’AN KISSALARININ AMAÇLARI

Kur’an kıssalarında gözetilen amaçlar Kur’an’ın indiriliş amaçlarıyla örtüşür. Bu bakımdan;

A‘râf, Hûd, Enbiyâ ve Şuarâ gibi sûrelerde anlatılan peygamber kıssaları Allah’ın birliği, O’na itaat ve kulluk ana fikrinde odaklanmıştır.

Ashâbü’l-karye, Ashâb-ı Kehf, harap olmuş kasabaya uğrayan kişiye ait (el-Bakara 2/259) kıssalarda âhiret inancı, cennet ve cehennem hayatı işlenmiştir. Bütün peygamberlerin İslâm dinini tebliğ ettiğini, bu sebeple hepsinin de Allah’ın birliği ve âhiret inancı ile iyiliği emir, kötülükten nehiy gibi temel hedeflerde birleştiğini göstermek de kıssaların ana gayelerindendir.

A‘râf, Hûd, Enbiyâ sûrelerinde peygamber kıssalarının art arda sıralanışında bu amacın gözetildiği görülür. Hz. Muhammed’in peygamber, Kur’an’ın vahiy mahsulü olduğunu ispat etmek de bu hedefler arasındadır. Çünkü Hz. Muhammed ümmî olduğu halde getirdiği kitapta hiç kimsenin -en azından Kur’an’ın ilk muhatapları olan Mekkeliler’in- bilmediği haber ve kıssaların (enbâü’l-gayb: Hûd 11/49; Yûsuf 12/102; el-Kasas 28/44-46) yer alması bu gerçeği kanıtlar.

Kur’an kıssalarında gözetilen amaçlar arasında Hz. Peygamber’in ve müminlerin felâket ve sıkıntılara karşı dayanma gücünü arttırmak (Hûd 11/102), onları teselli etmek, dua, sabır ve tevekküle teşvik, Allah’ın peygamberlerine ve seçkin kullarına ihsan ettiği nimetleri hatırlatmak (Âdem-İblîs kıssasında olduğu gibi), Âdemoğulları’nı şeytandan sakındırmak gibi hususlar görülür.

Kaynak: DİA

İslam ve İhsan

KUR’AN KISSALARININ ÖNEMİ NEDİR?

Kur’an Kıssalarının Önemi Nedir?

KUR’AN KISSALARININ ÖZELLİKLERİ

Kur’an Kıssalarının Özellikleri

KUR’AN KISSALARININ HUSUSİYETLERİ

Kur’an Kıssalarının Hususiyetleri

DİNİ VE TASAVVUFİ KISSALAR

Dini ve Tasavvufi Kıssalar

PEYGAMBER KISSALARI

Peygamber Kıssaları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.