
Kehf Suresi 49. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Kehf Suresi 49. ayeti ne anlatıyor? Kehf Suresi 49. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Kehf Suresi 49. Ayetinin Arapçası:
وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِم۪ينَ مُشْفِق۪ينَ مِمَّا ف۪يهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَا لِ هٰذَا الْكِتَابِ لَا يُغَادِرُ صَغ۪يرَةً وَلَا كَب۪يرَةً اِلَّٓا اَحْصٰيهَاۚ وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًاۜ وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ اَحَدًا۟
Kehf Suresi 49. Ayetinin Meali (Anlamı):
Herkesin amel defteri önüne konulacak; sen günaha batmış inkârcı suçluların o defterde yazılı olanlardan dolayı ödleri patlayacak şekilde korktuklarını göreceksin. Hayretler içinde: “Yazıklar olsun bize! Bu nasıl defter ki, küçük büyük demeden, hiçbir şeyi dışarıda bırakmadan ne yapmış, ne söylemişsek hepsini saymış dökmüş!” diyecekler. Böylece yaptıkları her şeyi amel defterlerinde bulacaklar. Rabbin hiç kimseye zulmetmez.
Kehf Suresi 49. Ayetinin Tefsiri:
İnsan
başıboş, sebepsiz ve hikmetsiz yaratılmamıştır. O, kâinatın özü olarak Allah’a
kulluk için yaratılmış; bu yüzden onun her türlü söz, fiil ve davranışları,
hatta gönlünden geçen düşünceler bile takip altına alınmıştır. Aslında insan;
her şeyi bilen, gören, işiten, her şeyden hakkiyle haberdar olan Allah’ın
huzurunda, ilâhî kameraların altında bir ömür sürmektedir. Kur’ân-ı Kerîm bu
gerçeği ısrarla ve tekrarla açıklamaktadır. Fakat insan bunu anlamakta ve güneş
kadar açık bu gerçeği kabullenmekte sıkıntı yaşamaktadır. Âyet-i kerîmelerde
buyrulur:
“Fakat
siz dini, hesap ve ceza gününü yalanlıyorsunuz. Oysa yanıbaşınızda sizi sürekli
gözetleyenler var. Her söz ve davranışınızı kayda geçiren tertemiz, şerefli
melekler… Onlar, yaptığınız her şeyi bilirler.” (İnfitâr
82/9-12)
“O
gün bütün ümmetleri zillet içinde diz çökmüş olarak görürsün. Her ümmet kendi
hesap defterinin başına çağrılır. O gün, ancak yaptıklarınızın karşılığını
göreceksiniz. Onlara: «İşte, sizinle ilgili her şeyi dosdoğru anlatacak olan
kayıt defterimiz! Doğrusu biz, yaptığınız her şeyi bir bir kaydediyorduk»
denilecek.” (Câsiye 45/28-29)
Bu
âyetlerde de bahsedildiği üzere mahşer günü amel defterlerinde küçük büyük
yaptıkları her şeyin kaydedilmiş olduğunu gören inkarcı suçlular, bu sebeple
hem insanlar huzurunda rezil olmaktan hem de o suçlara verilecek cezadan
dehşete kapılıp korkacaklar; pişmanlıklarını ve şaşkınlıklarını
gizleyemeyeceklerdir. Herkes yaptığına göre muamele görecek, Rabbimiz kimseye
en küçük bir haksızlık yapmayacaktır.
Âyette,
büyük günahlardan olduğu gibi küçük günahlardan da sakınmanın gerektiğine
işaret vardır. Çünkü bunların da kaydedildiği haber verilmektedir. Bu sebeple
Allah Resûlü (s.a.s.):
“Küçük
görülen günahlardan da sakının. Çünkü küçük günahların hali şu kavmin yaptığına
benzer: Onlar bir vâdiye inerler. Biri bir odun, öteki bir odun getirir ve
böylece ekmeklerini pişirirler.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 402) Yani küçük günahlar da
birikerek insanın cehennemde yanmasına sebep olur. Onlardan da sakınmalı, onlar
için de istiğfar edilmelidir. Nitekim:
لَا صَغ۪يرَ
مَعَ الإصْرَارِ وَ لَا كَب۪يرَ مَعَ الإسْتِغْفَارِ
(Lâ sağîra me‘al ısrâr ve lâ kebîra me‘al
istiğfâr)
“Yapılmasında
ısrar edildiğinde küçük günahlar zamanla büyük günaha dönüşür. Fakat istiğfara
devam edildiğinde ise büyük günahlar bile affedilir” sözü bu
konuda bir ölçü olmalıdır.
İnsanların âhirette ceza görmelerinde sorumluluk
tamamen kendilerine ait olup bu konuda Yüce Allah’a en küçük bir haksızlık bile
izâfe etmek doğru değildir. Çünkü Allah insanı kötülüklerden kaçınıp iyilik
yapabilecek özelliklerde yaratmış ve dostuyla düşmanını ona tâ işin başındayken
tanıtmıştır:
Kehf Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Kehf Suresi 49. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR