Kardeş Kıskançlığı Nasıl Önlenir?

Kıskançlık; sevdiğimiz birisinin, başkası ile daha çok ilgilendiği kanısına varıldığında takınılan olumsuz tutum. Kardeş kıskançlığı her yaş döneminde görülmekle birlikte okul öncesi dönemde daha sık karşılaşılan bir durum.

Psikolog Niltem Hürfikir, çocuklarda kardeş kıskançlığı konusunda neler yapılmalıdır? uyarılarda bulunarak “Kıskançlık Annem babam beni eskisi kadar sevecek mi? Ya kardeşimi benden daha çok severlerse, benden daha çok onunla ilgilenirlerse, ben yine eskisi gibi annem ve babamla yalnız olmak istiyorum gibi çeşitli düşünceler kardeş kıskançlığının temelini oluşturmaktadır. Kardeş kıskançlığı her yaş döneminde görülmekle birlikte okul öncesi dönemde daha sık karşılaştığımız sorunlardan biridir. Kardeşi kıskanma doğal bir duygu olmakla birlikte, onların anne babalarını çok sevmelerinden kaynaklanan normal bir duygu olduğunu bilmeliyiz” dedi.

KISKANÇLIĞIN TEMELİ GÜVENSİZLİK

Kıskançlığın nedenlerine değinen Hürfikir, “Temelde güvensizlikten kaynaklanır. O ana kadar kendine yöneltilen ilgi ve dikkatin kardeşine yöneltilmesinde doğan rahatsızlık en temel nedendir., Kardeşin doğmasıyla birlikte ona ayrılan zamanın azalması çocukta, kardeşe karşı gibi görünen ama aslında anne babaya karşı olan kızgınlık, kırgınlık gibi duyguların gelişmesine neden olabilir.

Çocuk kendini terk edilmiş, güvensiz ve desteksiz hissetmeye başlar. Kıskançlıkta rol oynayan bir başka etken de kardeşler arasındaki yaş farkıdır. Yaş farkı az olan kardeşlerde kıskançlığın görülme sıklığı, yaş farkı fazla olanlara oranla biraz daha yüksektir. Cinsiyete göre de bazı farklılıklar yaşanabilir; çocuk kız ve doğan kardeş erkek ise, ana-babanın kendi cinsiyetinden hoşnut olmadığını düşünebilir. Ailelerin cinsiyete ilişkin görüşleri varsa ve bunu yansıtıyorlarsa, cinsiyete göre kıskançlık yaşanması kaçınılmaz bir durumdur” diye konuştu.

ÇOCUKLARDAKİ KISKANÇLIĞIN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Ailesinin kardeşi ile ilgilenildiğini gören çocuk, aşırı davranışlar sergilediğini kaydeden Hürfikir, “Onu evde istemediğini, onsuz daha mutlu olacaklarını ve onu sevmediğini söylerler. Ailesinin kardeşi ile ilgilenildiğini gören çocuk, aşırı davranışlar sergileyip dikkati üzerine çekmeye çalışarak ailenin kardeşe olan ilgisini azaltmaya çalışırlar. Kardeşe zarar verme davranışları sergileyebilirler. Bazı çocuklarda kardeşe aşırı ilgi ve sevgi gösterip anne babasının kaybettiği ilgisini geri kazanmaya çalışabilir. Altına kaçırma, parmak emme, tırnak yeme, bebeksi davranma gibi davranışlarda bulunabilir. Hem gün içinde hem de geceleri aşırı sinirli olurlar. Huzursuz bir görünümleri vardır, sakinleşmekte zorlanır ve kimi zaman çevrelerindeki insanlara öfkeli davranabilirler” ifadelerini kullandı.

KISKANÇLIK KONUSUNDA ANNE-BABA NELER YAPMALI?

Kıskançlık konusunda anne-babalara önemli görevler düştüğünü hatırlatan Hürfikir, “İlk önce kıskançlığın doğal bir duygu olduğu kabul edilmelidir. Aile, çocuğa gösterdiği ilgiyi kardeş olduktan sonrada göstermeye devam etmelidir. Çocuğu kıskançlık duygusundan dolayı suçlama, cezalandırma ya da yargılama yapılmamalıdır. Çocuk kardeşe zarar verme davranışlarında bulunuyorsa aşırı tepki göstermeden yaptığı yanlış anlatılmalıdır. Kardeşler arasında kıyaslama yapılmamalıdır. Kardeşlerin birbiri ile olan ilişkilerini güçlendirmek adına aileler faaliyetler düzenleyebilirler.

Çocuğun durumu daha kötüyse mutlaka bir Çocuk Psikoloğu ile görüşülmelidir. Anne-babanın aralarında iş bölümü yapması gerekir. Anne kardeşle ilgilenirken, babanın diğer çocukla ilgilenmesi, çocuğun kendisiyle de ilgilenildiğini hissetmesi sağlanmalıdır. Kardeşini sevmek zorunda olduğu söylenmemeli, ‘Sen artık ablasın veya abisin” diyerek, yaşının üzerinde olgunluk bekleyip onun da hala çocuk olduğu unutulmamalıdır” uyarısında bulundu.

İslam ve İhsan

MEVLANA HAZRETLERİNİN KISKANÇLIK KISSASI

Mevlana Hazretlerinin Kıskançlık Kıssası

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.