Kalbi Muhabbetle Beslemek

Muhammed Mâsûm Hazretleri, fânî muhabbetlerden kurtularak ilâhî muhabbete teksif olmayı tavsiye eder ve şöyle buyururdu: “Seyr u sülûk, riyâzat, mücâhede ve sıkıntı çekmekten maksat; Allah Teâlâ’dan başka her şeyin muhabbetinden kurtulmaktır. Bütün bu gayretler; kulluğun, aczin, zavallılığın meydana çıkması ve bir «hiç» olduğumuzun idrâk edilmesi içindir.”

Muhammed Mâsûm Hazretleri bir mektubunda şöyle buyurur:

“Bu bir köşede unutulmuşu hatırlayarak, kıymetli kardeşim Muhammed Hanîf ile gönderdiğiniz mektup geldi. Okuyunca çok sevindik. Ortağı ve benzeri olmayan Cenâb-ı Hakk’a vâsıl olma hususundaki gayret, aşk ve iştiyâkınızı hissedince, sevincimiz kat kat arttı. Bu âhir zaman fitne ve zulmeti içinde, Allah Teâlâ bir kulunun kalbine kendi muhabbetini yerleştirir ve kendi hicrânı ile onu yakarsa, bu ne büyük bir nîmettir! Bu nîmetin kıymetini bilip şükrünü edâ etmek, bu ilâhî ihsân ile sevinip huzur ve neşeyle dolmak lâzımdır. Himmeti kuvvetli tutarak; «Daha yok mu?» diye bu hâlin ziyâdeleşmesine gayret etmek zarurîdir. Aşk-ı ilâhî, en son dereceye yükselinceye ve mâsivâdan tamamen geçinceye kadar gayret etmek gerekir. Hakîkî sevgiliden (Allah Teâlâ’dan) başka hiçbir şeye gönül bağlamamak ve faydasız şeylerle uğraşmamak îcâb eder...

KENDİNİZİ MUHABBETLE BESLEYİN!

Ey mes’ut ve bahtiyar kardeşim! Allah Teâlâ’nın sevdiği kullarının yolunda yürümek arzusunda isen, bu yolun şartlarına ve edeplerine riâyet etmelisin! Bid’atlerden sakınmalısın! Zira bu yolun esâsı, bid’atlerden kaçınmaktır. Amel, fiil, söz ve ahlâkınız, takvâ ehli âlimlerin fetvâlarına uygun olsun! Sâlihlerin ahlâkını kendinize şiâr edinip fukarâya muhabbet besleyiniz! Uykuda, yemekte ve konuşmada îtidâl üzere olunuz! Seherde uyanık olmayı gücünüz yettiğince elden bırakmayınız! O vakitte namazı, istiğfârı ve gözyaşı dökmeyi ganimet biliniz! Sâlihlerle beraber olup sohbet etmeye istekli olunuz ve bunu hiç bırakmayınız! «İnsan, arkadaşının dîni üzeredir.» sözünü duymuşsunuzdur. Şunu iyi biliniz ki, âhireti ve ebedî saâdeti isteyenlerin, dünya lezzetlerine düşkün olması doğru değildir…”[1]

Yine Muhammed Mâsûm Hazretleri, fânî muhabbetlerden kurtularak ilâhî muhabbete teksif olmayı tavsiye eder ve şöyle buyururdu:

“Seyr u sülûk, riyâzat, mücâhede ve sıkıntı çekmekten maksat; Allah Teâlâ’dan başka her şeyin muhabbetinden kurtulmaktır. Bütün bu gayretler; kulluğun, aczin, zavallılığın meydana çıkması ve bir «hiç» olduğumuzun idrâk edilmesi içindir.”[2]

Zira buyrulur: “Kim kendini tanırsa, Rabbini de tanır!” (Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, II, 361)

Yahyâ bin Muâz Hazretleri Allah muhabbetine nâil olabilmenin fazîletini beyan sadedinde şöyle buyurur:

“Senin Allâh’a muhabbetin ne kadarsa insanlar da sana o kadar muhabbet beslerler. Senin Allah’tan korkun ne kadarsa insanlar da senden o kadar korkarlar. Sen Allah Teâlâ ile ne kadar meşgul olursan insanlar da senin işlerinle o kadar meşgul olurlar.

Bir kişi, Allah Teâlâ’nın emirlerini yerine getirmekten dolayı sevinç duyarsa, bütün varlıklar büyük bir arzu ve sevinçle ona hizmet etmek isterler. Bir kişi Allah Teâlâ’yı zikir ve tefekkür eder ve buna sevinirse, bütün her şey ona bakarak huzur bulur ve sevinir. O hâlde bütün varlığınla Hak Teâlâ’ya yönel ve başka kimseye teveccüh etme! Nefsin de seni meşgul etmesin! Cenâb-ı Hakk’ın fazlından başka bir şeye güvenme!”[3]

DİPNOTLAR

[1] Muhammed Ma‘sûm, a.g.e, I, 14-15, no: 14.

[2] Muhammed Ma‘sûm, a.g.e, I, 163, no: 230.

[3] Muhammed Ma‘sûm, a.g.e, II, 82, no: 110.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.