Kadir Mısıroğlu Ayasofya Gündemini İslam&ihsan'a Değerlendirdi

Meşhur Tarih Araştırmacısı ve Yazarı Kadir Mısıroğlu, Ayasofya gündemiyle ilgili görüşlerini İslamveihsan.com'a anlattı. Ayasofya'nın açılmasıyla ilgili "henüz erken" yorumunda bulunan Mısıroğlu, Ayasofya'nın yakın bir gelecekte açılacağını lâkin şu anda şartların haiz olmadığını belirtti. Bununla birlikte Ayasofya'nın Osmanlı mirasçısı olan bizler için öneminden bahsederek, "O kadar câmî içinde bir kilise mi batıyor gözünüze" yorumlarına da cevap verdi.

Röportaj: Furkan Hasdemir

Son zamanlarda Ayasofya’nın câmî olarak faaliyete geçmesi yine gündemde. Bu konuda tartışmalı çeşitli kampanyalar yapılıyor. Kimisi "Henüz erken” diyor, kimisi, “Açılsın artık yeter” diyor. Geçtiğimiz günlerde bir gazetenin  Başyazarı da bu konuda "80 bin caminin ortasında bir Hristiyan mâbedi mi batıyor gözünüze?" dedi. Bu açıdan Ayasofya bizim için neden önemlidir? Sizin Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasıyla ilgili görüşünüz nedir?   

AYASOFYA BİR FETİH SEMBOLÜDÜR

IMG_0298Müslümanlar, her fethettikleri yerde bir mâbedi fethin sembolü olmak üzere câmîye dönüştürürler. İslam Hukuku, fethen girilen bir yerde, fethi gerçekleştirenlere bazı haklar tanır. Bu haklardan birisi de bir mâbedin câmiye dönüştürülmesidir. Ayasofya, İstanbul fethinin sembolüdür. Çünkü Fatih, Ayasofya’yı fethin sembolü olmak üzere câmîye dönüştürdü. Bununla beraber fethen İslâm’a râm edilen her şehrin bir câmîsinde, hutbe kılıca dayanarak okunur. Bu âdet başlangıçta Ayasofya’da yapılıyordu.  II. Bayezid bu şerefi kendine almak için babasının âdetini bozdu ve bu geleneği Beyazıt Câmîsi’ne taşıdı. Bugün bile Beyazıt Câmîsi’nde hatip, hutbeye kılıçla çıkar. Cuma günü gidip görebilirsiniz. Bunun manası şudur; ‘Güç benim elimde olduğu için, burada hakk-ı kelâmım var. Gerçekleri sınırsızca söyleyebiliyorum.’

Ayasofya fethin sembolü olmakla birlikte Fatih Hazretleri Ayasofya Vakfiyesi’ni beddua ile bitiriyor. “Kim bu vakfiyeyi bozarsa Allah’ın ve meleklerin lâneti onun üzerine olsun” diyor. Onu bozanın üzerinde de bu beddua devam ediyor. Şunu da ifade etmeliyim ki Lozan’da, Ayasofya konusuyla ilgili alınmış bir karar yok. Lozan 1923’te, Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi ise 1930’da olmuş bir iş.

AÇILMASI İÇİN HENÜZ ERKEN

Açılmasına gelince, milletimizdeki İslamlaşma şuuru belirli bir seviyeye gelince Ayasofya tâbî olarak açılır. Bugün o kıvamda değiliz. Ama yakınız. Çok sürmez açılır.

Henüz erken mi diyorsunuz?

Henüz erken. Çünkü bu hâdisenin içeride de dışarıda da reaksiyonları olur. Hükümet gerginlik istemiyor. Zaten başında yeteri kadar gerginlik sebebi olduğu için bir de bu konuda gerginlik nedeni olmak istemez. Ama sembolik olarak Ayasofya, 1960’lı yıllarda açıldı. Ayasofya’nın Topkapı Sarayı tarafından bir giriş kapısı vardır. Orada papazların bir toplantı salonu vardı. Orası bugün mescid olarak kullanılıyor. Cuma dâhil beş vakit namaz kılınıyor. Bu mescidi Süleyman Demirel yaptırmıştı. Ama bu mescid esas kubbenin olduğu kısımda değil tabi ki.  Tahmin ederim çok gecikmeden o da Tayyip Bey’e nasip olur. Esas ana kubbenin altında da bir namaz kılınır.

AYASOFYA YAKIN BİR GELECEKTE AÇILACAK

Ayasofya'nın açılması yakın bir gelecekte olacak. Çünkü mevsim İslâm’a doğru gidiş mevsimidir. Bu gidişin bir safhası da Ayasofya olacak.

 Ayasofya ile ilgili daha bir sürü gelişme olacak ve mevsim, İslam’ın galebesine doğru gidilme mevsimi olacak. Lakin dediğim gibi şu anda Ayasofya’nın açılması, içeride ve dışarıda reaksiyonlar doğurur. Hükümet başındaki dertlerle uğraştığından yeni bir gerginliğin sebebi olmak istemez. Bu nedenle Ayasofya’nın açılması için henüz erken. 

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.