Kadınların Camiye Gitmesi Caiz mi?

İslam’da kadınların camiye gitmesi caiz mi? Kadınlar cami veya mescide giderken nelere dikkat etmeli? İşte dinimizde kadınların camiye gitmesinin hükmü...

Peygamberimiz döneminde kadınların gerek eğitiminde gerekse dini hayatlarında mescidlerin önemli bir yeri vardır. Nitekim Mescid-i Nebevî’de Efendimiz’in tavsiyesi üzerine sadece kadınların girip çıkacakları bir kapı ayrılmış, (Ebû Dâvûd, Salât, 17, 53) erkeklere, kadınların gece veya gündüz mescide gitmelerine engel olmamaları emredilmiştir. İlgili hadislerden bir kısmı şöyledir:

“Biriniz hanımı mescide gitmek için izin isterse ona mani olmasın.” (Müslim, Salât, 134, 135)

“Kadınların geceleyin mescide gitmelerine engel olmayın.” (Müslim, Salât, 138)

“Allah’ın hanım kullarını mescidden men etmeyiniz.” (Müslim, Salât, 136)

KADINLARIN CAMİYE GİDERKEN DİKKAT ETMESİ GEREKENLER

Prensip olarak Asr-ı Saadet’te kadınların mescide gitmeleri uygun görülmekle birlikte, onların mescide girip çıkarken fitneye ve münasebetsiz davranışlara sebep olmamalarına dikkat çekilmiştir. Bundan dolayı Hz. Peygamber, mescide giden kadınların koku sürmemelerini istemiştir. (Müslim, Salât, 141-145) Nitekim Resûlullah vefat ettikten sonra mescide giden bazı kadınların uygun olmayan hal ve tavırlarını gören Hz. Aişe annemiz:

– Eğer Resûlullah kadınların şimdiki yaptıklarını görseydi onları Benî İsrâil kadınlarının men edildikleri gibi mutlaka mescide gitmekten men ederdi, demiştir. (Müslim, Salât, 144)

KADINLARIN KILDIKLARI EN FAZİLETLİ NAMAZ

Böylece Hz. Peygamber’in “Kadınların namazlarının en hayırlısı evlerinde kıldıklarıdır” (İbn-i Hanbel, VI, 301) mealindeki hadislerinin, camiye gidip gelirken uygunsuz davranışlardan sakınılmasının gereğine vurgu yapmak için buyrulduğu anlaşılmaktadır.

Kaynak: Üsve-i Hasene 2, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

KADINA NASIL DAVRANMALI?

Kadına Nasıl Davranmalı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.