İsrail'in Gazze'ye Düzenlediği Saldırılarda Öldürülen Filistinlilerin Sayısı 21 Bin 978'e Yükseldi

Yerinden edilenlerin barındığı merkezlerdeki 50 bin hamile kadının temel ihtiyaçlarının karşılanmaması nedeniyle yetersiz beslenme ve sağlık sorunlarıyla karşı karşıya.

İsrail'in abluka altındaki Gazze Şeridi'ne 7 Ekim'den bu yana düzenlediği saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısı son 24 saatte 156 artarak, 21 bin 978'e ulaştı.

Gazze'deki Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref Kudra, düzenlediği basın toplantısında, İsrail'in Gazze Şeridi'ne 87 gündür devam eden saldırılarına ilişkin bilgi verdi.

Kudra, "saldırıların başladığı günden bu yana geçen 87 günde 21 bin 978 şehit verdiklerini, 57 bin 697 kişinin de yaralandığını, hayatını kaybedenlerin yüzde 70'inin kadın ve çocuklardan oluştuğunu" ifade etti.

326 sağlık personeli öldürüldü

Saldırılarda 326 sağlık personelinin öldürüldüğünü aktaran Kudra, hasar gören 104 ambulansın ise hizmet dışı kaldığını söyledi.

İsrail'in Gazze Şeridi'nde 150 sağlık kurumunu hedef aldığını ve direkt saldırılar sonucu 30 hastane ve 53 sağlık merkezinin hizmet dışı kaldığına dikkati çeken Kudra, Gazze'nin kuzeyindeki hastanelerin yeniden işletime açılması için çaba gösterdiklerini vurguladı.

Kudra, Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde sağlık merkezlerinin yeniden hizmet verebilmesi için Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı kurumlarla temas halinde olduklarını kaydetti.

Sözcü Eşref Kudra, İsrail'in başta hastane müdürleri olmak üzere sağlık kadrolarından 99 kişiyi insanlık dışı şartlarda, şiddetli soğukta, aç susuz bırakarak işkencelerle sorgulamalar altında alıkoyduğunu belirterek, BM kurumlarından kentteki sağlık sistemi ve ekiplerini korumak için adım atma talebinde bulundu.

50 bin hamile kadın temel ihtiyaçlardan yoksun

Eşref Kudra, Gazze Şeridi'nde saldırılar sebebiyle yerinden edilenlerin barındığı merkezlerdeki 50 bin hamile kadının temel ihtiyaçlarının karşılanmaması nedeniyle yetersiz beslenme ve sağlık sorunlarıyla karşı karşıya olduğuna dikkati çekti.

Barınma merkezlerinde bulunan 900 bin çocuğun şiddetli soğuk, susuzluk, kötü beslenme, salgın deri hastalıkları, psikolojik rahatsızlıklar ve travmalarla mücadele ettiğini aktaran Kudra, uluslararası kurum ve kuruluşlardan "sağlık ekipleri ve gerekli tıbbi yardım göndermeleri ve sahra hastaneleri kurmaları" talebini yineledi. BM'ye bağlı kurumlara da çocukların ve hamile kadınların kurtarılması için acil müdahale etmeleri çağrısı yaptı.

Gazze Şeridi'ndeki insani ve sağlık şartlarına ilişkin Kudra "1 milyon 900 bin yerinden edilmiş insan, içmeye uygun su, temizlik, yemek ve ilaç sıkıntısını had safhada yaşıyor, insanlar perişan halde, açlık ve salgın hastalık tehlikesiyle karşı karşıyalar" dedi.

Sadece 645 yaralı tedavi için yurtdışına çıktı

Kudra, Gazze Şeridi'ne giren tıbbi yardımların hala, İsrail işgal güçlerinin uzlaşmaz tutumunun engeline takıldığını, kente girişine izin verilen yardımların son derece kısıtlı olduğunu ve var olan sağlık imkanlarının binlerce yaralıyı kurtarmaya yetmediğini hatırlatarak, şu ana dek sadece 645 yaralının tedavi amacıyla yurt dışına çıktığını bunun da yaralıların çıkışına ilişkin izlenen mekanizmanın ne durumda olduğunu açıkça gösterdiğini vurguladı.

Dışarıda acil tedavi edilmesi gereken yaralı ve hastalara ilişkin Kudra, 5 bin 500 acil vakanın yurt dışında tedavi edilmesinin zorunlu olduğunu belirterek, uluslararası kuruluşlar ve tüm çevrelere bu konuda etkin bir mekanizma kurmaları çağrısında bulundu.

Kudra, başta Kızılhaç olmak üzere, BM kurumlarının özellikle tıp kadrolarını alıkonuldukları mekanlarda ziyaret etmelerini ve serbest bırakılmaları için İsrail' baskı yapmalarını istedi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.