İslam’da Meleklere İman

İslam’da meleklere iman şart mıdır? Meleklerin mahiyeti nedir ve özellikleri nelerdir? Meleklere imanın faydaları nelerdir? Büyük melekler hangileridir? İslam’da meleklere iman...

İmanın şartlarından birisi de Allah’ın meleklerine inanmaktır.

İSLAM’DA MELEKLERE İMAN

Meleklerin Mahiyeti ve Özellikleri

Melekler, Allah’ın nurdan yarattığı varlıklardır. Onlarda —bizlerde olduğu gibi— erkeklik ve dişilik yoktur. Yemez, içmez, yatıp uyumazlar, yorulmaz ve hastalanmazlar. Allah’ın dilediği kadar yaşarlar. Yerde, göklerde ve her tarafta bulunurlar. Devamlı insanlarla birlikte olanları da vardır.

Melekler, Allah’ın her emrini yerine getirir, yasaklarından sakınırlar. Gece gündüz O’na ibadet eder, dua ve niyazda bulunurlar.

Melekler, son derece kuvvetli ve süratli varlıklardır. Bizim yapamadığımızı onlar kolayca yapar, ulaşamadığımız yerlere çabucak ulaşırlar. Çeşitli görevleri olan meleklerin sayılarını ancak Allah bilir.

“Melekleri neden göremiyoruz? Melekler var olduklarına göre onları görmemiz gerekmez mi?” gibi sorular aklımıza gelebilir. Evet, melekler her yerde bulundukları hâlde onları göremiyoruz. Çünkü onlar nurani varlıklardır. Bizim gözlerimiz ise onları görebilecek şekilde yaratılmış değildir. Hem biz, sadece onları değil, var olduklarında şüphe olmayan daha pek çok şeyleri de göremiyoruz. Ruhumuz, bu göremediğimiz şeylerdendir. Ruhumuzu da göremiyoruz ama var olduğuna inanıyoruz. Her var olan şeyin görülmesi de gerekmez.

İşte melekler de ruhumuz gibidir, gözle görülmezler. Allah, bizim göremediğimiz melekleri peygamberlerine göstermiş ve onların aracılığıyla peygamberler Allah’tan mesajlar almışlar, Allah’ın kelamını işitmişlerdir. Kur’an-ı Kerim’de, Peygamberimize (s.a.s.) böyle gelmiştir ve Kur’an-ı Kerim’de onların var oldukları bildirilmiştir.

Bunun için biz, melekleri görmediğimiz hâlde onlara inanırız.

Meleklere İmanın Faydaları

İman esasları, insanın, yaşayışında kendisine rehber edineceği ve daima hareketlerini ona uyduracağı prensiplerdir. Bu bakımdan meleklere iman, büyük önem taşımaktadır. Çünkü melek, insanı iyiliğe çağıran bir vasıtadır. Buna inanan insan, kendisini iyiliğe çağıran her sese kulak verir ve çağırılan yere gider.

Ayrıca, meleklerden bazıları devamlı olarak insanla beraber bulunur, insanın yaptığı iyilik ve kötülükleri yazarlar. Bunun için imanlı insan, sözlerine ve davranışlarına dikkat eder.

Diğer taraftan, insanın yaptıklarını yazan meleklerin, iyi şeyler yazmaları için dikkatli olur ve her işinde dürüst olmaya özen gösterir.

Başlıca Büyük Melekler

Cebrail (as.): Allah’tan peygamberlerine vahiy ve kitap getiren, yani, elçilik yapan melektir.

Mikail (as.): Tabiat olaylarıyla ilgili görevleri bulunan melektir.

İsrafil (as.): Kıyametin kopması ve insanların öldükten sonra tekrar dirilmeleri için “sûr”a üflemekle görevlidir.

“Sûr” kelime olarak boru, üflenince ses çıkaran boynuz anlamına gelir. İsrafil (as.), keyfiyetini Allah’ın bildiği “Sûr” denilen bir araca üç defa üfleyecektir. Birinci üfleyişte Allah’ın diledikleri hariç, göklerde ve yerde bulunanlar dehşete kapılacaktır. (27/Neml, 87.) İkinci üfleyişte, Allah’ın dilediklerinden başka göklerde ve yerde kim varsa hepsi ölecek (39/Zümer, 68.) üçüncü üfleyişte ise ölmüş olanlar mahşer yerinde toplanmak üzere dirilecektir. (39/Zümer, 68.)

Azrail (as.): Can almaya memur olan melektir.

Ayrıca, devamlı olarak insanlarla beraber bulunan ve insanların yaptıkları iyilik ve kötülükleri yazan melekler de vardır. Bunlara: “Kirâmen Kâtibîn = Yazıcı Melekler” denir.

Meleklerin bazıları da öldükten sonra insanlara sorular sorarlar. Bunlara da, “Münker-Nekir” denir. Her ikisine birden “Münkereyn” de denir. Bilinmedikleri ve tanınmadıkları için bu adla anılmaktadırlar.

Cin ve Şeytan

Meleklerden başka Allah’ın cin ve şeytan gibi yine bizim göremediğimiz, fakat var olduklarında şüphe olmayan yaratıkları vardır. Bunların varlığını Kur’an-ı Kerim haber vermektedir. Kur’an-ı Kerim’in her haberi gibi bu da doğrudur.

Cin, insanoğlundan önce yaratılmıştır. Cinler, Allah’ın izniyle çeşitli şekillere girerler. Allah’ın izni olmadıkça kimseye bir zarar veremezler.

Cinler de biz insanlar gibi, Allah’ı tanıyıp, O’na ibadet etmekle yükümlüdürler.

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:

“Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (51/Zâriyât, 56.)

Diğer taraftan Kur’an-ı Kerim, cinlerden bir kısmının, Peygamberimizi (s.a.s.) Kur’an okurken dinleyerek iman ettiğini, sonra da gidip bunu diğer cin topluluklarına haber verdiklerini bildirmektedir. (72/Cinn, 1-2.)

Şeytan da cinlerden olup göremediğimiz varlıklardan birisidir.

Şeytan, ilk insan ve ilk peygamber Âdem’den (as.) önce yaratılmıştır. Uzun süre Allah’a ibadet etmiş ve melekler arasında yer almıştır.

Allah Teala, Âdem’i (as.) yaratınca meleklere, ona secde etmelerini emretmiş, bütün melekler bu emre uyarak Âdem’e (as.) secde etmişlerdir. Şeytan ise bu emre uymamış, “Ben ondan daha hayırlıyım, çünkü beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.” (7/A’râf, 12.) diyerek Âdem’e (as.) secde etmemiştir.

Bunun üzerine Allah, “Öyle ise oradan çık, çünkü artık kovuldun.” (15/Hicr, 34.) buyurarak onu rahmetinden uzaklaştırmıştır. Şeytan, Allah’tan, insanların dirilecekleri güne kadar yaşama izni istemiş, bu da kendisine verilmiştir. Bundan sonra şeytan, yeryüzünde yaşayan insanları tüm imkânlarıyla Allah’a giden yoldan uzaklaştırıp sapıtacağını söyleyerek Allah’ın katından ayrılmıştır.

Kur’an’da “İblis” olarak da adı geçen şeytanı, Allah insanoğlunun düşmanı olarak tanıtmış ve böylece tanınmasını istemiştir.

Cinlerden iman etmeyenler de şeytanın yardımcılarıdır.

Kaynak: İslam İlmihali, Diyanet

İslam ve İhsan

MELEKLERE İMAN NEDİR?

Meleklere İman Nedir?

MELEKLERE İMANIN FAYDALARI NELERDİR?

Meleklere İmanın Faydaları Nelerdir?

HANGİ MELEK NE YAPAR?

Hangi Melek Ne Yapar?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.