İslam’a Uygun Düğün Nasıl Olur?

İslam’a uygun düğün nasıl yapılır? İslam’a göre düğünde eğlenmenin hükmü.

İslâm’ın evrensel mesajı, insan hayatının bütün devrelerini kapsar. Doğum öncesi, çocukluk, gençlik, evlenme, aile yuvası içinde sevinçli veya üzüntülü bütün yaşama devreleri için İslâm’ın öğretimi ve getirdiği hayat tarzı vardır.

İSLAM’A UYGUN DÜĞÜN

Üzüntülü ve sıkıntılı günlerinde kadere teslim olmakla teselli ve sükûnet bulan mü’min, sevinç ve neş’e günlerinde de bunun dışa yansıması olan nezih eğlenceye meyillidir. İnsan hayatında sevincin sembolü olan iki vakit önemlidir. Evlenme merasimi ve bayramlar. Sahabe devrinde de bu iki sevinç zamanında sevinç belirtisi olarak genç kızların şarkı söylediği ve deflere vurulduğu görülür.

Hz. Peygamber ve ashab-ı kiramın bu düğün ve bayram eğlencesi ile ilgili uygulama örnekleri vardır. Biz aşağıda bu örnekleri vererek İslâm’ın eğlencede gösterdiği ölçü ve sınırı belirlemeye çalışacağız.

Allâh’ın Rasûlü şöyle buyurmuştur: “Nikâhı ilan edin. Onu mescitlerde kıyın ve onun üzerine def çalınız.”[1]

Hz. Âişe, Es’ad İbn Zürâre’nin (ö.1/622) yetim kalmış kızı Fâriga’yı (r. anhâ) himayesine alıp büyütmüştü. Evlenme çağına gelince onu Ensar’dan Nebît İbn Câbir (r.a.) ile evlendirdi. Gelini, koca evine götürenler arasında bulunan Hz. Âişe şöyle der: “Döndüğümüzde, Allâh’ın Rasûlü bize; erkek tarafının bizi nasıl karşıladığını ve neler konuşulduğunu sordu. Ben de “selâm verdik, hayır ve bereket diledik” dedim. Allah elçisi;

“Ey Âişe sizin eğlenceniz yok mu? Çünkü Ensar eğlenceden (oyundan) hoşlanır” buyurdu. Şurayk’ın rivayeti şöyedir: “Ey Âişe! Gelinle birlikte def çalıp şarkı söyleyecek bir cariye göndermediniz mi?” Ben, “Cariye ne diyecek” diye sorunca şöyle buyurdu:

Şöyle diyecek: “Size geldik, size geldik. Allah bize de size de hayat versin. Kızıl altın olmasaydı, bâdiyenize konaklamazdı. Sarı buğday olmasaydı, bâkireleriniz semirmezdi.”

İbn Mâce’deki rivayette, Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Ensar, gönlü sevgi dolu olan bir kavimdir. Onlara; “Size geldik, size geldik, Allah bize de size de hayat versin” şarkısını söyleyecek birisini gönderseydiniz.” [2]

Rubeyye binti Muavviz’den (r. anhâ) şöyle dediği nakledilmiştir: “Ben evlendiğim zaman, Rasûlüllah geldi ve yatağımın üzerine oturdu. Bu sırada cariyelerimiz def çalıp, Bedir günü şehit düşen atalarımız hakkında mersiyeler söylemeye başladılar. İçlerinden birisi; “Bizim aramızda yarın olacakları bilen Peygamber var.” anlamında bir mısra okudu. Bunun üzerine Hz. Peygamber; “Bunu bırak (böyle söyleme), söylemekte olduğun diğer şeyleri söyle” buyurdu.[3] İbn Mâce’deki rivâyet şöyledir: “Hayır, bunu söylemeyiniz. Çünkü yarın olacakları bilen Allah’tır.”[4]

Yukarıdaki hadisler nikâhın def ve ifadeleri meşrû olan bazı şarkılarla ilânının mübah olduğunu gösterir.

Hz. Peygamber’in (s.a.v.) düğün cemiyetinde olduğu gibi, bayram günlerinde veya bazı sportif gösteriler sırasında da nezih eğlenceyi müsamaha ile karşıladıklarını görüyoruz. Aşağıdaki uygulamalar bunu gösterir.

Hz. Âişe (r. anhâ) anlatıyor: “Bir gün Allâh’ın Rasûlü benim yanıma girdi. Yanımda iki de cariye vardı. Buas günü şarkısını söylüyorlardı. Rasûlüllah (s.a.v.) yatağa uzandı ve yüzünü öbür yana çevirdi. Bu arada babam Ebû Bekir de yanımıza girdi ve beni azarlayarak; “Rasûlüllah’ın yanında şeytan çalgısını mı çalıyorsunuz?” dedi. Rasûlüllah (s.a.v.) ona dönerek şöyle buyurdu: “Yâ Ebubekir! Onları bırak, her toplumun bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır.”[5]

Hz. Âişe’nin, Hz. Peygamberle birlikte seyrettiği bir spor oyunu da şudur. Hz. Âişe şöyle anlatır: “Bir bayram günüydü. Sudanlılar Mescid-i Nebevî’de kılıç kalkan oyunu oynuyorlardı. Ben istedim, ya da Rasûlüllah (s.a.v.); “Bakmayı arzu ediyor musun?” buyurdu. Ben de, “Evet isterim.” dedim.

Beni arkasında durdurdu, yanağım yanağı üzerinde idi. Oyuncuları; “Haydin Erfide oğulları, göreyim sizi.” diyerek teşvik ediyordu. Ben usanıncaya kadar baktım. Bana “Yeter mi?” buyurdu. “Evet” dedim. “O halde içeriye git.” buyurdu.”[6]

Yukarıdaki ilk hadise göre, şarkı söylemek caiz olmasaydı, Rasûlüllah’ın evinde söylenmez, ya da Allâh’ın Rasûlü’nün bunu açıkça menetmesi gerekirdi. Hz. Ebû Bekr’in karşı çıkması, Hz. Peygamber’in dinlenme saatinde rahatsız edilmesi ve bunu edebe aykırı görmesinden dolayı olmalıdır.

Ancak hadiste bayramdan söz edilmesi nezih şarkının yalnız sevinç günlerinde caiz olabileceğini gösterir.[7]

Dipnotlar:

[1] Tirmizî, Nikâh, 6. [2] İbn Mâce, Nikâh, 21; A. İbn Hanbel, IV, 78. [3] Tirmizî, Nikâh, 6; İbn Mâce, Nikâh, 21; bk. İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, XI, 108; Tirmizî, Şerhu Tuhfeti’l-Ahvezî, Kahire, 1967, IV, 211, 212. [4] İbn Mâce, Nikâh, 21; Buhârî, Tefsîru Sûre-i Ra’d, 1; İbn Hanbel, II, 52. [5] Buhârî, Îdeyn, 3; İbn Mâce, Nikâh, 21; İbn Hanbel, VI, 187. [6] Buhârî, Îdeyn, 2, Cihâd, 81; Müslim, Îdeyn, 19. [7] İbnü’l-Arabî, Ahkâmü’l-Kur’ân, III, 9.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSLAM’DA NİKAH VE DÜĞÜN MERASİMİ

İslam’da Nikah ve Düğün Merasimi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.