İpek Elbise ve Altın Erkeklere Haramdır

Dr. Murat Kaya hadis derslerinin 171. bölümünde "İpek elbise ile namaz kılmak" konusuna değinirken, hadis-i şeriflerden yola çıkarak erkeklerin ipek kumaş giyinmesinin ve altın takı takınmasının haram olduğunu dile getiriyor.

Ukbe bin Âmir (r.a) şöyle buyurur:

“Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’e bir ipek ferrûc (ferâce) hediye edilmişti. Onu giyip içinde namaz kıldılar. Namazdan çıktıktan sonra (onu giymek) hoşuna gitmemiş gibi (beden-i şerîfinden) şiddetle çıkarıp attılar ve:

«‒Bunu kullanmak, müttekîlere yaraşmaz!» buyurdular.” (Buhârî, Salât, 16)

Şerh:

Bu bâb’ın tam ismi “İpek ferâce ile namaz kılan, sonra onu çıkarıp atan kimse” şeklindedir.

Ferrûc: Ensesinden yırtma­cı olan kaftana denir ki, üste giyilir. Eskiden erkeklerin giydiği ve ferâce ismini verdikleri bir elbisedir.

Bu elbiseyi Peygamber Efendimiz’e hediye eden Dûmetu’l-Cendel meliki Ükeydir bin Abdilmelik’tir. Bu zât, îmân etmemiştir. Buradan anlaşıldığına göre, devlet başkanı, bir maslahat gördüğünde müşriğin hediyesini kabul edebilir.

Câbir bin Abdullah (r.a) şöyle buyurur:

“Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir gün kendisine hediye edilen ibrişimden (bükülmüş ipekten) mamul bir kaftan giymişlerdi. Sonra onu çarçabuk çıkararak Ömer bin Hattab’a gönderdiler. Zât-ı Şerîflerine:

«‒Onu ne kadar da sürʻatli çıkardınız ey Allah’ın Rasûlü!» dediler. O da:

«‒Beni ondan Cibrîl nehyetti!» buyurdular.

Derken Ömer (r.a) ağlayarak geldi ve:

«‒Yâ Rasûlallâh! Siz bir şeyden hoşlanmadınız ve onu bana verdiniz! Benim hâlim ve âkıbetim ne olacak?» dedi.

Efendimiz (s.a.v):

«‒Onu sana giyesin diye vermedim, satman için verdim!» buyurdular.

Bunun üzerine Ömer (r.a) onu iki bin dirheme sattı.” (Müslim, Libâs, 16; Ahmed, III, 383)

Allâh Resûlü başlangıçta ipek elbise giymişler, daha sonra ise kendileri bunu terk ettikleri gibi ümmetinin erkeklerine de yasaklamışlardır.

Hz. Ali (r.a) şöyle buyurur:

“Allâh’ın Nebîsi (s.a.v) birgün sağ eline bir ipek, sol eline de bir altın alarak şöyle buyurdular:

«–Bu ikisi, ümmetimin erkeklerine kesinlikle haramdır».” (Ebû Dâvûd, Libâs, 11/4057)

Huzeyfe (r.a) şöle buyurur:

“Nebiyy-i zî-şân Efendimiz (s.a.v) bize hâlis ipek ve atlas kumaştan elbise giymeyi, altın ve gümüş kaplarla su içmeyi yasakladılar ve şöyle buyurdular:

«‒Bunlar dünyada kâfirlerin, âhirette de sizin olacaktır.»” (Buhârî, Eşribe, 28)

Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:

“İpek elbise giymek ve altın (zînet kullanmak), ümmetimin erkeklerine haram kılındı, kadınlarına ise helâl kılındı.(Tirmizî, Libâs, 1/1720. Krş. Buhârî, Libâs, 30)

“Saf ipek elbise giymeyiniz. Altın ve gümüş kaptan bir şey içmeyiniz! Bu tür tabaklardan yemek de yemeyiniz!” (Buhârî, Et‘ime, 29)

“Harîr ve dîbâc adıyla anılan ipekli kumaşlardan yapılmış elbiseler giymeyiniz! Altın ve gümüş bardaklardan su içmeyiniz. Altın çanak ve tabaklara konan yemekleri yemeyiniz! Bu eşyâ dünyada kâfirlere ait zînet eşyasıdır. Âhirette ise bizim zînet eşyamız olacaktır.” (Müslim, Libâs, 4. Krş. Buhârî, Libâs, 25)

“Bunu (ipek elbiseyi), ancak âhiretten nasibi olmayanlar giyer!” (Buhârî, Hibe, 27)

“Ümmetimden bir kısım topluluklar olacak, zinayı, erkeklerin ipek elbise giymesini, şarap içmeyi ve eğlence âletlerini çalıp dinlemeyi helâl sayacaklar. Bir takım (merhametsiz) zümreler bir dağın eteğinde konaklayacaklar, onlara âid koyun sürüsü ile çoban sabahları yanlarına gelecek (akşamları gidecek). Bunlara fakir bir kişi ihtiyaç için gelecek. Bu duygusuz insanlar fakire: «Haydi şimdi git, yarın gel.» diyecekler. Bunun üzerine Allâh (eğlendikleri) dağı geceleyin üzerlerine indirip bir kısmını helâk edecek, (sağ kalan) diğerlerini de kıyâmet gününe kadar maymun ve domuz sûretine döndürecek.” (Buhârî, Eşribe, 6)

Beden ile ipek elbise arasında bir engel bulunsun veya bulunmasın müsâvîdir.

Hz. Ömer (r.a) Câbiye’de bir hutbe îrâd etmiş ve şöyle buyurmuştur:

“Rasûlullah (s.a.v) ipek elbise giymeyi yasakladılar. Ancak elbisenin iki, üç veya dört parmaklık yeri ipek olursa bu yasak değildir.” (Tirmizî, Libâs, 1/1721. Krş. Buhârî, Libâs, 25)

Uzatmaları ipek olan veya üzerinde en fazla dört parmak eninde ipek işlemeler, saçaklar ve kenarlar bulunan kumaşlardan elbise giymek erkekler için de caizdir. Bir de erkeklerin savaş halinde ipekli elbise giymeleri, iki İmam’a göre caizdir. Bu gibi elbiseler mücahidleri düşmana karşı heybetli gösterir ve kılıç darbelerine karşı dayanıklı olur.

Erkekler için ipek kumaşlar ve ipek takkeler mekruhtur. Erkek çocuklara da, ipekli ve altın sırmalı kumaşlar giydirmek kerahetten hâlî değildir. Fakat bir erkek, ağrıyan gözüne ipekli bir mendil bağlayabilir, bunda bir beis yoktur. Nitekim Abdurrahmân bin Avf ile Zübeyr bin Avvâm (r.a) bir gazve esnâsında Peygamber (s.a.v) Efendimiz’e cilt rahatsızlıklarından şikâyet ettiler. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) onların ipek gömlek giymelerine izin verdiler. (Buhârî, Cihâd, 91; Tirmizî, Libâs, 1/1722)

Soğukta başka elbise bulamayan kişi de zaruret sebebiyle ipek giyebilir.

İpekli eşyadan, başka bir şekilde faydalanmak câizdir. Meselâ, evin iç kısmını ipekli kumaşlarla süslemek caizdir. Fakat bunlar övünmek ve böbbürlenmek için olmamalıdır.

İpek elbise ile namaz kılan kimse namazını iâde eder mi? Bu hususta ihtilâf edilmiştir. Hanefîlere göre namaz sahihtir. Lâkin ipek elbiseyle namaza başlaması mekruhtur ve haram olan bir elbiseyi giymesi sebebiyle o kimse günaha girmiş olur.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.