İmanı Tehlikeye Düşüren Sözler

Küfür nedir, ne anlama gelir? Küfrün çeşitleri nelerdir? İslam’da küfür etmenin hükmü nedir? İmanı tehlikeye düşüren ve insanı küfre götüren sözler...

Küfür; lügatte “örtmek” veya “nîmeti inkar etmek” anlamlarına gelir. Istılahta ise iman etmemek yani İslâm inanç esaslarına inanmama halidir.

İslâm inanç esaslarını cahillik sebebi ile bilmemek “cehlî küfür” olarak nitelendirilir. Küfrün en yaygın olarak görüldüğü, İslâm’ı inkardan dolayı imân etmemeye ise “inâdî veya inkârî küfür” denir.

Küfrün önemli bir diğer çeşidi daha vardır. Bu küfürde, kişi bir söz veya eylemde bulunmuştur. Farkında olmadan ortaya koyduğu hareket halk arasında yaygın olarak kullanılmakta da olabilir. Aslında bu şahıs hareketinden dolayı kendisini İslâm dairesi dışına çıkarmaktadır. Kendisini hâlâ müslüman zanneder ve tekrar tecdid-i iman gerektiğini bilmez. Birçok insanın farkında olmadan ayağını kaydıran bu tarz küfre “hükmî küfür” denir.

Akaid kitaplarında “Elfaz-ı Küfür” başlığı altında yer verilen bu küfür çeşidi daha çok Müslüman olup da İslâm’ın yaşanmadığı toplumlarda görülür. Bilhassa inanç bilgisini yeterince alamayan insanlar bu tehlikeye çabuk düşerler. Çünkü İslâm dışı kültür değerlerinin hakim olduğu ortamlarda yetişmişlerdir.

İman Müslümanın en kıymetli servetidir. Çünkü ahiretteki ebedi hayatının güzelleşmesine vesile olacak kapı odur. Ondan mahrum olarak öte dünyaya göçen insan için ebedi hüsran söz konusudur. Onun için İslâm insanın ölümsüz dünyasını güzelliklerle donatacak tüm tedbirleri almış, Müslümanın inancını koruyacak sınırları işaretlemiştir.

Bu sebeple aşağıda sunacağımız “elfaz-ı küfür” olarak nitelenen sözlere karşı dikkatli olunmalıdır. “Elfaz-ı küfr”e dair tesbitler muteber akaid kitaplarında beş başlık altında toplanmıştır. Ömer Nesefi rahmetullahı aleyhin bu konudaki tesbitlerinden yola çıkarak hazırladığımız inancı tehlikeye düşüren sözleri şöyle sıralayabiliriz:

ALLAH’A İMAN KONUSUNDA TEHLİKELİ SÖZLER

İslâm inancının temel direği Allah inancıdır. Bu yüzden îman esaslarının ilki “Allah’a iman”dır. İslâm, Allah’a inanç hususunda büyük titizlik ister.

Müslüman kendisini yaratan Rabbine karşı kulluk acziyeti içindedir. Kendisini yoktan var edenin, dünyaya getirtip vücudunu et ve kemikle giydirip, sağlık, akıl, hissiyat verenin Allah olduğunu bilir. Allah her an kendisini görmektedir, “şah damarından da yakın”dır. Her yaptığı hareketi, her sözü gözetildiği düşüncesiyle sarfeder. O’na güvenir. O’nun ilmi her şeyi ihâta etmiştir. Büyük kudret sahibidir. “Allah’tan daha adil kim vardır?” Diri bir îmân sahibi böyle düşünür.

Müslüman olduğunu söylese de inanç savrulmasını yaşayan insan ise Allah’ın kudretini, ilmini, adâletini ya tam kavrayamamış ya da Allah inancının yerine başka anlayışlar geliştirmiştir. Nefsi çıkarları, başka bazı varlıkları kutsallaştırma, başıboş hayat tarzı gibi...

İNSANI KÜFRE GÖTÜREN SÖZLER

İşte Allah’a iman konusunda insanı küfre götüren sözlerden bazıları:

* “Allah bize zulmediyor”, “Allah beni mi görüp duracak?”, “Ben Allah mallah tanımam”, “Şu işe Allah’ın bile gücü yetmez”, “Allah’ın ortağı vardır” gibi sözler söylemek.

* “Allah yukarıdadır, aşağıdadır, ayakta duruyor, oturuyor” gibi Allah’a mekan izafe etmek.

* “Eğer Allah bana şunu emretseydi yine yapmazdım” veya “Buranın Allah’ı benim”, “Allah gelse seni elimden alamaz” demek.

* “Allah’tan korkmaz mısın?” dendiği zaman “korkmuyorum” demek ve bu söz ile cidden Allah’tan korkmadığını kastetmek.

* Hasta olan birisine “seni Allah unuttu” demek.

* Karısı veya başka birisi için “Onun hakkından Allah bile gelemez ben nasıl geleyim” demek.

* “Allah bana merhamet etme hususunda cimrilik etti” veya “Allah bana acımıyor” demek.

* Herhangi bir şey için “Allah’ın hiç işi kalmamış da bunu mu yapıyor veya yaratıyor” demek.

PEYGAMBERE İMAN KONUSUNDA  TEHLİKELİ SÖZLER

Peygamberlere inanmak iman esaslarının ikincisidir. Alemlere rahmet olarak gönderen o güzel elçiye inanmamayı veya saygısızlığı İslâm hoş görmüyor. O’nun izinden gitme hususunda özen istiyor.

Peygamberimizle ilgili tehlikeli söz ve davranış sahipleri genellikle O’nu hayatlarının ölçüsü olmaktan çıkarmış insanlar oluyor. Onun liderliği yerine başka liderleri önüne koyması kişiyi İslâm ikliminden de uzaklaştırmaya başlıyor. Birçok insan O yüce Peygamberle hidayet bulup, güzellikleri keşfederken kimilerinin O’na saygısızlık sebebiyle İslâm’dan uzaklaşmaları ne kötüdür. Bazıları ise “Bana Allah ve Kur’an” yeter düşüncesiyle elçiyi hafif görerek yanılgıya düşüyorlar. Bu konuyla ilgili birkaç örnek:

* Peygamberlerin bir kısmını veya nebiliği sabit olan bir peygamberi inkar etmek.

* “Filan kimse peygamber olsaydı razı olmazdım” demek.

* Peygamberimizin sünnetlerinden veya hadislerinden birisini hafife alıp alay etmek, mütevatir bir hadisi reddetmek veya alaya alır bir tarzda “çok dinledik bunları” demek.

* Herhangi bir işi yapan kimseye yapmaması söylendiği zaman “Peygamber gelse de “yapma” dese veya gökten yapma diye ses duysam yine yaparım” demesi.

KUR’AN, NAMAZ VE ZİKİR HUSUSUNDA TEHLİKELİ SÖZ VE DAVRANIŞLAR

İslâm amentüsünün esaslarından birisi de ilahi kitaplara dolayısıyla Kur’an’a imandır. Bu konudaki tehlikeli davranış ve sözlerden bazıları:

* Kur’an’a saygısızlık anlamına gelecek bir iş yapmak. Yırtmak, ayaklar altına almak.

* Kur’an’ın işaret ettiği bir şeyi reddetmek.

* Şarap içerken veya haram olan bir şeyi yerken “Bismillah” diye Allah’ın adı ile başlamak.

* Kendisine “namaz kıl” denildiğinde cevaben; “Namaz kılacağım ama Allah benim malımı eksiltti, ben de onun hakkını eksilteceğim” demek.

* Kendisine “namaz kıl” dendiği zaman “sonuna kadar bu emri kim yapabilir?” veya “sabret Ramazan gelsin kılarız” yahut “namaz insana ne kazandırır?” veya “namazı rafa koydum” demek.

* Alay etmek için Kabe’den farklı bir yöne namaza durmak.

* Abdestsiz olduğunu bilerek namaz kılmak.

* Ezan ile alay etmek, hakaret etmek.

* Ramazan ayı yaklaşırken Ramazan’a kızarak “ağır bir ay geldi” veya “belalı bir ay geldi” demek.

* Kıyameti, öldükten sonra dirilmeyi, kabir azabını, cenneti, cehennemi inkar etmek.

* “Eğer Allah cenneti bana verse, sensiz istemem” veya “filan kişiyle cennete girmem” veya “Allah bana bu işten dolayı cenneti verse istemiyorum” demek.

DİN İLİMLERİNİN ALAYA ALINMASI HUSUSUNDA TEHLİKELİ HALLER

İslâm’a saygı bütünlük arzeder. Müslüman bir alime sırf Müslüman olduğu için saygısızlık göstermek inanç açısından tehlikelidir. Çünkü burada saygısızlık doğrudan doğruya dine karşı yapılmış kabul edilmektedir. Meselâ:

* Din alimi kıyafetini giyerek yüksek bir yere oturup alay olsun diye bir şeyler anlatmak. Orada bulunanların da alay olsun diye bir şeyler sorması.

* Din alimlerinin kıyafeti ile alay etmek. “Şu sarık veya cüppe ne kadar çirkin bir şey” demek.

* “Benim şeriatla işim yok, tanımıyorum” demek.

* “Bu nasıl şeriatmış” veya “ben talak malak bilmem” demek.

* “Öğrenilen dînî ve şerî ilimler birer masaldan ibarettir” veya “din alimlerinin söyledikleri boştur, hevâdır” demek.

DİĞER KONULARDA TEHLİKELİ SÖZLER

* Kendisine “Müslüman değil misin sen” denildiğinde cevaben “değilim” demek.

* Kafiri tebcil etmek. Hatta bir kafire tebcil için “hocam” demek.

* Yemeğe “sin” “kaf” ile söğmek.

* Hastalığı ağırlaşan kimsenin “Allah’ım!.. Yeter ki beni öldür. İster Müslüman olarak ister kafir olarak” demesi.

* “Haram yemek ne güzel şeymiş” demek.

* Zalim veya Hak’tan sapmış birisine “Adil” demek.

* Feleğe Allah kastıyla isyan etmek “Beni neden böyle yaptın, şimdi ben ne yapacağım, bize ne kaldı, bizimle alıp veremediğin ne, daha başka derdin yok mu, bu kadere isyan ediyorum, bu kaderi yazan eller kırılsın, bize bu belayı veren utansın” gibi sözler söylemek.

* Kendisine “dünya için ahiretini terketme” denilen kimsenin cevap olarak “Ben veresiye (ahiret) için peşin olanı (dünyayı) bırakmam” demesi.

* Kendisine “Günah işleme ahirette hesaba çekilirsin” denilen kimsenin cevaben “Oradan kim haber veriyor? Oraya gidip dönen var mı?” demesi.

* “Allah ü Teala falan kimseyi erken öldürdü” veya “Azrail şu kimsenin ruhunu almakta erken davrandı” veya “geç kaldı” demek.

* “Falan kimse bana ne emretse yaparım, gavur ol derse olurum” demek.

* “Bir kimsenin kafir olması hain olmasından daha hayırlıdır” demek.

* Kafirlerin İslâm’a uymayan dînî görüş ve hareketlerini beğenmek. Onların kutsal tanıdıkları törenlere iştirak ederek onlara benzemeye çalışmak.

* Bir insanın zatı ve rızası için kurban kesmek.

* Güzel bir kafir kız görünce “keşke hristiyan olsaydım da şu kızı alsaydım” diye temennide bulunmak.

* İbadet maksadıyla insana secde etmek. Secdeye müsade eden de küfre girer.

Günlük hayatta söylenen buna benzer sözleri çoğaltmak mümkündür. Dikkat edilirse yukarıda sıralanan söz veya hareketlerde bulunan kişilerin bir kısmı bilerek dini inançlarla alay etmekte, onu tahkir etmektedirler. Bunlar isimleri Müslüman olsa da kendilerini İslâm’ın karşı tarafında görmektedirler. Bir kısmı da bilgisizliklerinden belki maksadını aşan büyük sözler söylemekte, cahilliklerinin kurbanı olmaktalar. Yaptıkları bir alay onların ahiret hayatını karartmaktadır. Peygamber Efendimiz “kişi sabah Müslüman olarak evinden çıkar, akşama imanını kaybetmiş olarak döner, akşam mümin olarak evine döner sabah îmanını kaybetmiş olarak çıkar” buyururken îmanla küfür arasında gidip gelen insanın durumunu tasvir etmektedir.

Hangi halde olursa olsun bu durumlar İslâm öncelikli bir hayat tarzını benimsememekten kaynaklanıyor.

Halbuki Müslümanın, müminin inancı bir kristal vazo gibi koruması, ona küfür bulaşmasını önlemesi hele irtidat sınırına götürecek davranışlardan kesinlikle kaçınması gerekir. Bunun yolu da daha İslâmî çevrelerle birlikte olmak, hayatı onlarla paylaşabilmekten geçer.

Kaynak: Abdullah Sâdık, Altınoluk Dergisi, Sayı: 148

 

İslam ve İhsan

İMANI ARTIRAN HASLETLER

İmanı Artıran Hasletler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.