İhlaslı Müslümanların Nitelikleri

Dindarlık, kişinin Allah ile nitelikli ilişkisidir. Bir dindarlık tezahürü olan “iyilik”, kişinin kendisi ile ve toplumla ilişkilerini “doğru” biçimde düzenlemesini öngörür. Kişinin dindarlığındaki sadâkati yaptığı iyiliklerin niteliğine ve kıvâmına bağlıdır. İyilikleri küçük görmemek ve ecrini muhakkak Allah’dan beklemek gerekir. Hadis edebiyatımızın kitâbü’l- birr bölümleri güzel dindarlık örnekleriyle doludur.  Samimi dindarlığı anlamak isteyen “kitâbü’l- birr” hadislerini okumalıdır.

"Birr”, sözlükte “sadâkat” ve “itâat” demektir1. Sadâkat ve itâat kulluk ve dindarlık alametidir. Gerçek dindarlık yüzünü doğu veya batı istikametine yöneltmek gibi şekille ilgili hususları yerine getirmiş olmakla gerçekleşmez2. Doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür3. Asıl dindarlık hayatın içinde, tüm zorlukların içinde dürüstlüğünü ve samimiyetini muhafaza edebilmededir. el- Birr kelimesi saf ve samimi dindarlık anlamındadır.

Dindarlık gayretiyle kişinin tâkatini zorlaması da uygun görülmemiştir. Nitekim Hz. Peygamber, “yolculukta oruç tutmak iyilik(el- birr) değildir”4 buyurmuştur. İyilik ahlâkla, insanlara olan muâmelemizle de ilgilidir. Çünkü Hz. Peygamber “iyilik güzel ahlâktır” 5 buyurmuştur.  İyilikte ilke, hiçbir güzel ve doğru davranışı küçük görmemektir. Hz. Peygamber, iyiliği küçümsememeyi de “iyilikten” saymıştır. Bir koyun paçası bile olsa komşunun verdiğini küçük görmemek gerekir6. Güleryüzlü olmayı küçük görmemek gerekir7. Saf ve samimi dindarlık biçimleri hadis edebiyatının kitâbü’l- birr bölümlerinde yer tutmuştur.

İYİLİK GÜZEL AHLAKTIR

Konulu hadis edebiyatında yer alan “kitabü’l- birr” bölümleri iyiliği, ihsânı ve ikrâmı hem nazarî hem de amelî yönleriyle ortaya koymuştur. İyilik(el-birr) dindarlığın samimiyete dayanan bir tezahüründen başka bir şey değildir. Musanniflerin bu bölümü isimlendirme biçimleri, muhtevâyı da yansıtmıştır. Mesela Sahîh-i Müslim’de “kitâbü’l- birri ve’s- sıleti ve’l- âdâb” olarak geçer. Bu başlıkla verilen mesaj şudur: İçinde akrabalarımızın da bulunduğu toplumla ilişkilerimizi koparmamak, toplumla olan ilişkilerimizde  “âdâb” gibi yazısız ve sözsüz, içten gelen kurallara uymak da dindarlık tezahürüdür. Bu bölümde 166 hadis yer almıştır. İmam Tirmizî (ö. 279/ 892), Sünen’inde “Kitâbül- birri ve’s- sıle” başlığını tercih etmiştir. Sünen-i Tirmizî’nin bu bölümünde 138 hadis bulunmaktadır. İbn Hıbbân ise “kitâbü’l- birri ve’l- ihsân” başlığını tercih etmiştir. Bölümde 336 hadis bulunmaktadır. İbn Hıbbân (ö. 354/ 465)’ın bu isimlendirme tercihine göre Allah ile ilişkilerde ibâdetin kalitesini yükseltip sevabını artırmanın yanısıra toplumda işlenen güzel iş ve eylemleri de dindarlığın bir cüz’ü saymak gerekir. Affetme, yumuşak davranma, sır saklamak, komşuluk, sohbet âdâbı gibi içtimâî yanı bulunan hadisleri serd eden İbn Hıbbân, farklı bir yönden de konuya ışık tutmuştur. Allah yolunda cihâddan sonra en üstün ameli, kimseye zarar vermeden Allah’ın hakkını ve kulların hakkını ödeyerek uzlete girmek olarak görmüştür8.  İnsanların karakterleri ve iç dünyaları birbirinden farklı olduğu için dindarlaşmada mesafe alma biçimleri de birbirinden farklı olmaktadır. Mizaç olarak sosyal yanı ağır basan kimse içtimâî faaliyetlerle dindarlığında mesafe alır. İçe dönüklüğü fazla olan da uzleti ihtiyâr ederek yol alır. Önemli olan dindarlaşma sürecinde yol almaktır.

Şimdi “kitâbü’l- birr” bölümlerinde yer alan bazı dindarlık biçimlerinden bahs edelim.

40 İYİLİK

İslam’da iyilik sadece mükâfat elde etmek için yapılmaz. İyilik projelerimiz hayatımıza da bir çeki düzen verir. Davranış kalıplarımız hayatımıza anlam katacak bir çerçeveye oturur. Hz. Peygamber’e iyilik sorulduğunda “iyilik güzel ahlâktır, kötülük, kalbini tırmalayan ve insanların duymasını istemediğin şeydir” buyurmuştur9. O halde iyilik, Hâlıkımız ve O’nun mahlukatıyla, insanla, hayvanla, nebâtâtla ve cemâdâtla uyum içinde yaşamak, fıtrattan kopmamaktır.

Bir hadiste, kırk iyilikten bahsedilmiştir, muhtaç bir âileye keçi bağışlamak insanı cennete sevk edecek üstün amel sayılmıştır10. Bu hadisin ravilerinden Hassan b. Atıyye (ö. 130) şunu söylemiştir: “Selamı almak, aksırana duâ etmek ve yoldaki eziyeti gidermek gibi güzel amelleri saydık ta on beşe bile ulaşamadık”. Hadis şârihleri içinde 40 iyiliği kendilerine göre saymaya çalışanlar olmuştur. Şu sıralama buna örnek olarak gösterilebilir:

Yemek yedirmek, su içirmek, selama başlamak, bir sanatı öğretmek, ayakkabısının bağı olmayana vermek, güleryüz göstermek, bir şehire yeni geleni alıştırmak, din kardeşinin gam ve kederini gidermek, muhtaçlara yardım etmek, Müslümanın ayıplarını örtmek, mecliste otururken gelenlere yer açmak, Müslümanları sevindirmek, mazluma yardım etmek, zalimin zulmüne engel olmak, iyi bir işe yol göstermek, küslerin arasını bulmak, bir şey isteyene vermeye gücü olmasa bile güzel sözle karşılık vermek, yanında gıybeti edilen kişiyi savunmak, ağaç dikmek, iyi işlere aracılık etmek, erkeklerin kendi aralarında, hanımların kendi aralarında tokalaşması,  Allah için Müslüman kardeşini sevmek, Allah için ziyaretleşmek, Allah için harcama yapmak, Allah için meclis kurup oturmak, Allah için buğz etmek, samimi olmak, merhamet etmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, alışverişten anlamayan kimse için pazarlık esnasında yardımcı olmak, güzel söz konuşmak bunlar arasında sayılmıştır11.

Hz. Peygamber’in 40 iyiliği bilerek zikretmediği ve sayıldığı takdirde dahil olmayan iyilikleri küçük görmeye karşı tedbir aldığını söyleyen de olmuştur12. İyilik Allah’a giden bir yol aramaktır13. Allah’ın hoşuna gidecek olan şey, bu arayışın bizzat kendisidir. Bize düşen görev çalışmak, çevremize ihsân ve ikrâm kıvamını donatmaktır. “40 iyilik” zamanın değişmesine göre de değişebilir. Modern zamanlarda hangi iyiliklere daha çok ihtiyaç olduğunu bilmek gerekir. İyilik ve ihsânın bütün renk ve zevkleriyle yaşandığı yer ailedir. Âile içinde yapılan iyilikler modern zamanlarda daha çok ehemmiyet kazanmıştır.

AİLEDE İYİLİK

Âile toplumun temeli, anne- babaya iyilik de dinin esasıdır14. Allah’ın rızası ana babanın rızasına bağlıdır15. Bazı hadislerin vürud sebepleri vardır.

Mesela “Cennet annelerin ayağı altındadır” hadisinin de sebeb-i vürudunu bilmek gerekir. Hz. Peygamber “cihada gitmek istiyorum” diyen sahabiye annesini sormuş, o da bakıma muhtaç annesini söyleyince, “ o halde ondan ayrılma, çünkü cennet annenin ayağının altındadır” buyurmuştur16. “Baba” hakkında da önemli haberler gelmiştir.

Mesela “Baba cennetin orta kapısıdır”17 hadisini böyle değerlendirmek gerekir. Ölmüş anne ve baba yerine onların oruç borcu tutulabilir, hacc farizası eda edilebilir18. Anne ve baba, gayr-i müslim olsa bile iyi davranmak gerekir19. Anne vefat etmişse, teyzeye iyilik etmek gerekir, çünkü teyze anne yerindedir20.

VEFAT ETMİŞ ANNE BABA İÇİN NELER YAPILIR?

Vefat etmiş, anne baba için şunlar yapılır: Dua edilir, istiğfar edilir, vasıyetleri yerine getirilir, yaşayan akrabaları ziyaret edilir, dostlarına ikram yapılır21. Süt anne, süt baba ve süt akrabalarına hürmet edip, ikramda bulunmak, öz anne, baba ve akrabalarına hürmet etmek gibidir22. Ebeveyninden birine bedel, hacceden kimsenin kendine de haccetmiş sevabı yazılır. Yerine bedel haccettiği kimsenin de borcu düşer23. Kocası erken vefat etmiş ve gençliğini evlenmeksizin yetim çocukların büyütülmesinde harcayan kadın ahirette peygamberle beraberdir24.

Anne ve babanın çocuklarına dönük tüm iyilikleri de değer ifade eder. Mesela babanın özellikle kızlarına iyilik etmesinin sevabı büyüktür25. Çünkü yetişme çağına erişinceye kadar kız çocukları ebeveynlerinin özel ilgisine ihtiyacı bulunmaktadır. Baba evlendikten sonra da kız çocuğunu ziyaret edebilir, onun yanaklarından öpebilir26. Çocuk terbiyesi yumuşak bir otorite de gerektirir. Bu manada çocuk terbiye etmek, uzun zaman alacak bir şey de değildir. Çocuklar hakkında “baba ve annelerini, cimri, korkak ve cahil yapan Allah’ın reyhan çiçekleridir”27 buyrulmuştur. Terbiye, çocuğa tuvaleti öğretmek gibi bir şeydir. Bu manada terbiye, sadaka vermeden üstündür28. Erkeğin sürekli ailesine hayırlı davranmayı ve hayır işleri yapmayı düşünmesi gerekir29.

TOPLUMDA İYİLİK

Hadislerde topluma dönük iyiliklerin birçok örneği yer alır. Mesela güler yüz sadakadır30. Güzel söz sadakadır31. Yarım hurma ile de olsa cehennemden korunmak gerekir32. Sütünden yararlansınlar diye birine deve bağışlamanın sevabı büyüktür33. Müslümanın ayıplarını örtmek bir iyilik olduğu gibi gıybeti edilen kişiyi müdafaa etmek de bir iyiliktir34. Allah merhameti, insanlar arasındaki bağlar kopmasın diye indirmiştir. Akrabasıyla bağını koparmayandan Allah da bağını koparmaz35. Yetimi bakan ve yetimle ilgilenen, dünyada cennetle müjdeli bir kimse olduğunu bilmelidir36. Yoldaki dikeni kaldırmak da bir iyiliktir37. Sağmal keçi bağışlamak bu iyiliklerdendir38. İyilik yapmak iyilik olduğu gibi günah ve kötülükten sakınmak da iyiliktir39. Toplumda iyilik deyince bu konuda hadislerde geçmiş olan iki örneği zikretmeden olmaz. Şimdi bir mukayese yapalım:

İYİLİKTE HÂKİM B. HİZÂM FARKI

Allah ile irtibatını koparmamak bir dindarlık göstergesidir. Hadislerde cahiliye dönemleri ile İslam dönemini mukayase etmemize imkan veren iki biyografi bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Hakim b. Hizam(ö. 54/674)’dır. Hakim, Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olmuş bir sahabidir. Hz. Peygamber’in Mekke’nin fethine kadar yaptığı bütün savaşlarda müşrik saflarında yer almıştır. Fetihten sonra iyi bir İslamlaşma süreci yaşamış, Hz. Peygamber’den istifade etme gayretinde olmuştur.

Hakîm İbnu Hizâm(r.a.), bir defasında Allah Resulü’ne şu soruyu sorar:

“Ey Allah’ın Rasûlü, cahiliye devrinde yaptığım dua, köle âzad etme, sadaka vermek gibi hayırlardan bana  sevab gelecek mi?” Bu söze Hz. Peygamber’in cevabı şöyle oldu: “Sen zaten, daha önce yaptığın bu iyiliklerin hayrına Müslüman olmuşsun”40. Hakim b. Hizam cahiliye döneminde de iyilik yapmaktan hoşlanan bir insan olarak dikkat çekmiştir. Kız çocuklarını toprağa gömülmekten kurtarmış, köle azat etmiş, insanlara yedirmiştir. Muhtemel ki Hâkim, cahiliye döneminde de Allah’a yöneliş anlamında bir “dindarlaşma” duygusuna sahip bir kimsedir. Bu duygu onun İslam’la şereflenmesine vesile olmuş görünmektedir.

Oysa müzakere edilmesi gereken bir başka kişilik bulunmaktadır. Abdullah b. Cüd’ân(ö. ?/600) cahiliye döneminde zulme karşı koymasıyla şöhret bulmuş bir kimsedir. Hz. Peygamber’in üyesi olmakla şeref duyduğu Hılfu’l- fudûl teşkilatının da kurucusu olan iki kişiden biridir. Abdullah b. Cüd’an’ın yaptığı iyilikler belki Hâkim b. Hizam’dan daha fazladır. Hz. Âişe cahiliye döneminde bu destansı işleri yapmış önemli şahsiyeti Hz. Peygamber’e sordu. "Ey Allah’ın Rasülü İbn Cüd’ân akrabayı gözetir, yoksulu doyururdu. Yaptıkları kendisine fayda verecek mi?". Hz. Peygamber de ‘fayda vermeyecek, zira o hiçbir zaman Allah’ım hesap gününde beni bağışla demedi’ buyurdu41.

Bu iki şahsiyeti mukayese edip ders çıkarmamız gerekir. Yapılan iyiliği ebedî kılacak olan ezelî ve ebedî hâlikımız ve sâhibimizle bir bağlantımızın bulunmasıdır. Bu bağlantı bulunmuyorsa yapılan iyilikler de heba olup gitmeye mahkûmdur. Bir iyilik yaparken bu iyiliği en iyi fark edecek olan Allah Teâlâ’nın bizi takdir etmesini beklemek özgün dindarlık belirtisidir. Ahlâkın dinden bağımsız olduğunu söyleyenler, yaptıklarını dînî bir amaçla yapmadıklarını söyleyenlere şunlar söylenebilir: Müslümanlık, yapılan iyiliklerin ezelî ve ebedî bir varlık olan Allah tarafından ebedî bir karşılığının olacağına inanmaya dayanır. Öldükten sonra demir, taş ve kumdan farklı bir şey olmayacağına inanan bir kimse için dünyadaki iyilikler, geçici bir mutluluğa neden olabilir. Ama insanın içinde takdir edilme duygusu da vardır. Fânî insanların takdiri de kendileri gibi fânidir. Ebediyete gönderilmemiş iyiliklerin takdir edilebilirliği de zayıftır. Demek oluyor ki kişini yaptığı iyilikler hidayetine bile vesile olur42. Allah ile hiç kontak kurmadan iyilik yapıp duran, yaptığı iyiliklerin hayrını görmeyecektir43.

KİŞİNİN DİNDARLIĞI NEYE BAĞLIDIR?

Dindarlık kişinin Allah ile nitelikli ilişkisidir. Bir dindarlık tezahürü olan “iyilik”, kişinin kendisi ile ve toplumla ilişkilerini “doğru” biçimde düzenlemesini öngörür. Kişinin dindarlığındaki sadâkati yaptığı iyiliklerin niteliğine ve kıvâmına bağlıdır. İyilikleri küçük görmemek ve ecrini muhakkak Allah’dan beklemek gerekir. Hadis edebiyatımızın kitâbü’l- birr bölümleri güzel dindarlık örnekleriyle doludur.  Samimi dindarlığı anlamak isteyen “kitâbü’l- birr” hadislerini okumalıdır.

Dipnotlar: 1) İbn Manzûr, Muhammed b. Mükerrem, Lisânü’l- arab, I- XV, Beyrut ts, V, 51.  2) Bakara, 2/177.  3) Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr ve Sıle, 29.  4) Buhârî, Savm, 35; Müslim, Sıyâm, 92.  5) Müslim, Birr, 14.  6) Buhârî, Hibe, 2; Müslim, Zekât, 90.  7) Ebu Dâvud, Libas, 25.  8) İbn Hıbbân el- Bustî, Sahîh (thk. Şuayb Arnavut), I- XVIII, Beyrut 1993/ 1414, II, 363.  9) Müslim, Birr, 14.  10) Buhârî, Hibe: 35; Ebu Dâvud, Zekat: 42, (1683).  11) Azimâbadî, Muhammed Eşref(ö. 1329/1911)Avnü’l- ma’bûd şerhu Süneni Ebî Dâvûd, I- XIV, Beyrut 1415, VI, 68.  12) Sâatî, Abdurrahman, el- Fethu’r- Rabbânî li tertibi Müsnedi Ahmed, eş- Şeybânî, I- XXIV, Beyrut ts,  13) Nebe’, 78/39.  14) Buhârî, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1. 15) Tirmizî, Birr, 3 (1900). 16) Nesâî, Cihad 6, (6, 11). 17) Tirmizî, Birr, 3, (1901). 18) Müslim, Sıyam 157, (1149); Tirmizî, Zekât 31 (667); Ebu Dâvud, Vesâyâ 12, (2877), Zekât 31, (1656) 19) Buhârî, Hibe, 28, Edeb, 8; Müslim, Zekat, 50 (1003); Ebu Dâvud, Zekât, 34, (1668).  20) Tirmizî, Birr, 6, (1905).  21) Ebu Dâvud, Edeb, 129, (5142); İbnu Mâce, Edeb, 2, (3664).  22) Ebu Dâvud, Edeb: 129, (5145).  23) Heysemî, Mecmeu’z- zevâid, III, 282.  24) Ebu Dâvud, Edeb: 130, (5149). 25) Buhârî, Zekât: 10, Edeb: 19; Müslim, Birr: 147, (2629); Tirmizî, Birr: 13, (1916). 26) Ebû Dâvud, Edeb: 158 (5222); Buhârî, Menâkıbu’l-Ensar: 45.  27) Tirmizî, Birr: 11 (1911); İbnu Mâce, Edeb: 3, (3666).  28) Tirmizî, Birr: 33, (1953).  29) Tirmizî, Menâkıb: 85, (3892).  30) Müslim, Birr: 144, (2626).  31) Buhârî, Edeb: 33; Müslim, Zekât: 52, (1005); Ebu Dâvud, Edeb: 68, (4947); Tirmizî, Birr: 45, (1971).  32) Buhârî, Rikâk 49, 51, Tevhid 36, 24, Zekât 9, Menâkıb 25, Edeb 34; Müslim, Zekât 67, (1016); Tirmizî, Kıyamet 1, (2427).  33) Müslim, Zekât: 73, (1019).  34) Müslim, Birr ve sıle, 17; Buhârî, Edeb, 34.  35) Müslim, Birr ve sıle, 23; Tirmizî, Birr ve sıle, 16.  36) Tirmizî, Birr: 14, (1918).  37) Müslim, Mesâcid: 58, (553).  38) Buhârî, Hibe: 35; Ebu Dâvud, Zekat: 42, (1683); 39) Buhârî, Zekât: 30, Edeb: 33; Müslim, Zekat: 55, (1008).  40) Buhârî, Zekat, 24, Büyû, 100, İtk, 12, Edeb: 16, Müslim, İman, 194-196, (123).  41) Müslim, Îmân, 365.  42) Buhârî, Zekat: 24, Büyû: 100, İtk: 12, Edeb: 16; Müslim, İman: 194-196, (123).  43) Müslim, Îman, 365.

Kaynak: Şemseddin Kırış, Altınoluk Dergisi, Sayı: 386

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.