Hz. Osman Zinnûreyn (r.a.) Kimdir?

Osman bin Affan -radıyallahu anh- bir edep ve haya abidesi... Malını Allah yoluna harcamakta güneş gibi cömert Allah Resulünun iki kerîmesiyle Rukiyye ve Ümmü Gülsüm (r.anha) ile nikahlanarak, 'Zinnureyn' iki nur sahibi lakabına mazhar... Dünyada iken cennetle müjdelenen bir sahabi Allah Resulünun üçüncü halifesi...

577 miladı yılında Mekke'de doğdu. Hz. Ebubekir (r.a.) ile dost oldu. Onun vasıtasıyla İslam'a girdi. Müslüman oluşunu kendisi şöyle anlatıyor.

"Bir gün teyzem evde birinden bahsediyor ve onu çok övüyordu. Kimdir o dedim? Teyzem bana gülerek "O, yüzü güzel, konuşması tatlı bir kimsedir. Allah onu bize elçi olarak gönderdi. İnsanlara Allah'ın emirlerini bildiriyor. Hak dine çağırıyor. Onun dinine giren kurtulur. Ona yakın olan felah bulur. Ona tabî ol, putlara tapma!.. "dedi.

Bu sözler bana tatlı geldi. Dostum Ebubekir'e gittim. Teyzemin söylediklerini anlattım. O da bana: "Ey Osman' sen akıllı bir kimsesin. Görmeyen, işitmeyen, hiçbir şeye fayda ve zarar veremeyen taşlar ilahlığa nasıl layık olur?'' dedi. Ben de: "Doğru söylüyorsun." dedim. Öyleyse haydi Resulullah'a gidelim dedi. Beraberce huzuruna vardık Resulullah (s.a) bana doğru yaklaştı ve "Ey Osman! Seni Allah'a ve Cennet'e çağırıyorum. Ben Allah Teala'nın sana ve bütün insanlara gönderdiği Peygamberiyim." buyurdu.

Onun inci danesi bu sözleri, kalbimde iman nurunu parlattı. Gönlümde ona karşı sevgi ve saygı uyandı. Hemen kelime-i şehadeti getirdim İslam'la şereflendim.

İMAN DOLU YÜREK

Hz. Osman (r.a) Müslüman olunca amcası Hakem bin Ebi'l-As ona çok işkence yaptı. Ellerini, ayaklarını iple bağladı ve: "Babalarının dininden dönüp de sonradan çıkan bir dine mi giriyorsun? Allah'a yemin ederim ki, girdiğin o dinden dönünceye kadar iplerini çözmeyeceğim." dedi. Hz. Osman (r.a)'ı yeni dinden vazgeçirmeye çalıştı. Ama ne mümkündü! İman nuru kalbi ışıtınca, eza ve cefalar, çekilen zahmetler hepsi rahmete dönerdi. Hz. Osman (r.a.) o rahmeti tatmıştı. Bir kere amcasına şöyle haykırdı: "Ben de yemin ederim ki, bu dinden asla dönmeyeceğim " Amcası bu net tavır karşısında baskının, zulmün fayda vermeyeceğini anladı ve onu serbest bıraktı.

AİLESİYLE İLK HİCRET EDEN SAHABİ

İnsan, inandığı davada ne kadar ısrarlı ve ne kadar tavrı net ise o ölçüde başarılı olur. Saadet çağı yiğitleri İslam'ı yaşama konusunda asla taviz vermedi. Gerektiğinde malını, mülkü bırakarak hicret etti. Hz. Osman (r.a.) da önce Habeşistan'a sonra Medine'ye hicret etti. Sevgili Peygamberimiz onun hakkında "Bu ümmet içerisinde ailesiyle ilk hicret eden Osman bin Affan'dır." buyurdu.

OSMAN-I ZİNNUREYN 

Hz. Osman (r.a.) Bedir hariç bütün savaşlara katıldı. Bedir'de ailesinin rahatsızlığı sebebiyle izin verilmedi. Rukiyye (r.anha) zafer haberini aldığı gün vefat etti. Sevgili Peygamberimiz Hz. Osman'a (r.a.) kermesi Ümmü Gülsüm'ü nikahladı. Onun vefatından sonra da "Ey Osman bir kızım daha olsaydı onu da sana verirdim." buyurarak onu teselli etti, üzüntüsüne ortak oldu.

MELEKLERİN HAYA ETTİĞİ SAHABİ

Evet o edep ve haya örneği idi. Edebine hayasına melekler gıpta ederdi. Onun bu yüce ahlakını Hz. Aişe (r.anha) annemiz şöyle anlatıyor

"Resulullah (s.a) ile beraber oturuyorduk Babam Hz. Ebubekir ile Hz. Ömer (r.a.) izin alarak içeri girdiler. Az sonra Hz. Osman (r.a.) geldi, izin istedi. Resulullah (s.a.) hemen toparlandı, oturuşunu değiştirdi. 'Sen geri çekil Ya Aişe dedi, izin verildi. İçeri girdi. Bir müddet sohbetten sonra beraberce kalktılar. Onlar gidince Resulullah'a (s.a) Hz. Osman'a (r.a.) karşı böyle davranmasının hikmetini sordum. Cevaben "Meleklerin haya ettiği kimseden ben nasıl haya etmem." buyurdu.

O, edep ve hayada olduğu gibi cömertlikte de abide bir şahsiyetti. Malını, hep Allah ve Resulü yolunda harcadı. Bir gün Resulullah'ın evinde yiyecek bulunmadığını öğrendi. Derhal bir koyun, bir miktar bal ve bir çuval un alarak Hz. Aişe annemize götürdü. Bütün ailelerine aynı erzakın gittiğini söyledi. İki Cihan Güneşi Efendimiz eve gelince, durumu öğrendi ve: "Ya Rabbi! Osman'ın geçmiş gelecek, gizli aşikar bütün günahlarını affet." diye dua etti.

Bir defasında çarşıda Hz. Ali'nin (r.a.) zırhının satıldığını gördü. Derhal zırhı satın aldı ve 400 dirhem para île birlikte zırhı Hz. Ali'ye (r.a.) gönderdi. Bir de şunu yazdı. "Bu zırh senden başkasına layık değildir. Bu 400 dirhemi de düğün masrafların için harca, bizi ma'zur gör... "

HZ. OSMAN'IN ÖRNEK AHLAKI

Bir defasında da Medine'de kıtlık vardı. O sırada Osman'ın (r.a.) Şam'dan buğday yüklü kervanı geldi. Ashab-ı kiram satın almak istedi. Hz. Osman da "Sizden daha iyi alıcım var. Sizden fazla veriyor." dedi. Buna üzülen ashap Ebubekir'e (r.a.) geldi. Kıtlık zamanı böyle yapılır mı? diyerek üzüntülerini belirtti Onun sözünün yanlış anlaşıldığına kanaat getiren Ebubekir (r.a.) haydin beraber Osman'a gidelim dedi. Vardılar, durumu anlattılar. Bunun üzerine Hz. Osman (r.a.) "Evet ey Resulullah'ın halifesi onlar bire yedi verdi. Biz bire yediyüz verene verdik..." dedi. Yüz deve yükü buğdayı Medine'de dağıttı.

İşte kardeşlik anlayışı... Cömertlik anlayışı ve İslam potasında eriyerek kıvama eren İslam insanın hali...

12 sene halifelik yapan Hz. Osman (r.a.) edeb, haya ve cömertlikte abide insan olduğu gibi hilm ve tevazüda da zirve idi. Kölesi Nail île birlikte deveye binerdi. Gece kalkar suyunu kendisi hazırlar abdestini alırdı. Hizmetçinize emretseniz de suyu o getirse denildiğinde "Hayır, gece onların istirahat zamanıdır" derdi.

NAŞİRÜ'L-KUR'AN NEDİR?

O, gece kaim, gündüz saimdi. Fakir fukaraya bol bol yemek yedirirdi. Kabirleri çok ziyaret ederdi. Hatta kabristanda oturur ağlardı. Son derece halim selimdi. Onun devrinde bir çok fetihler yapıldı. Horasan, Hindistan, Kafkasya, Kıbrıs ve Kuzey Afrika'nın bir çok yerleri alındı. Kur'an-ı Kerim'i altı nüsha çoğalttı. Bu yüzden için ona "Naşirü'l-Kur'an" dendi.

HZ. OSMAN'IN SON DUASI

İlk altı senesi refah içerisinde geçen halifeliğinin son altı senesi asîlerin gürültüleriyle geçti. Abdullah ibni Sebe münafığının fitneleri sonucu âsîler tarafından evinde Kur'an-ı Kerim okurken şehit edildi. (H 35) O şehadet şerbetini içerken dahi ümmeti düşünüyor ve şöyle dua ediyordu: "Ya Rabbi Ümmet-i Muhammed arasındaki tefrikayı kaldır. Kendilerini birleştir." Biz de bu duaya amin der, Cenab-ı Hak'tan şefaatini niyaz ederiz. Amin.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 1994 - Ekim, Sayı: 104

İslam ve İhsan

HZ. OSMAN’IN (R.A.) HAYATI

Hz. Osman’ın (r.a.) Hayatı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.